Evett ilk bölüme şöyle bir bismillah diyerek başlayalım. Şuanlık kitabın okunma sayısı ve aldığı oy düşük, ama umuyorum ki bölümler geldikçe bu sayılar 10 katına çıkar. Ben hevesle yazıyorum sizde lütfen oy verip yorum yapın ki hevesim kursağımda kalmasın 😔. Uzatmadan başlayalım bakalım açılsın vpn'ler okunsun ficler, keyifli okumalarr. 🤍
*******
"Asaf'ım bavulunda bir şey eksik değil, değil mi oğluşum" dedi. Annem endişeli sesine tebessüm ederek "Yok anneciğim yok kaçıncı soruşun bu hepsinde de aynı cevabı veriyorum halbuki" dedim gülerek. Annem'in yüzündeki endişe yerini ufak bir tebessüme bırakırken derin bir nefes aldı. "Ne bileyim oğlum içim içimi yiyor, keşke ertelemeden yapsaydın askerliğini Asaf'ım." Diyince dalgayla kaşlarımı hafif çattım. "Anne biliyorsun, hukuk okumak için erteledim keyfimden değil." Annem gülerek konuştu. "Bilmez miyim Asaf'ım bilmez miyim hukuğa ne kadar düşkün olduğunu bilmek için Annen olmama bile gerek yok." Dedi, haklıydı hukuğa çok düşkündüm belki tamam ama, vatani görevden kaçacak kadar da korkak bir herif değilim. Yine düşüncelere daldığım sırada Miraç'ın sesini duymamla kendime geldim. "Abi ne zaman kalkacak uçağın." Dedi, kolumdaki saate bakıp, "10 dakikası falan var da hayrola Miraç bey çok mu üzülüyorsunuz." Dedim dalgaya vurarak. Karşımdaki bedenin aniden boynuma atlamasını beklemiyordum tabii. Vakit kaybetmeden sarılmasına karşılık vererek, "Tamam ulan dur oğlum askere gitmeden boğup öldüreceksin." Dedim gülerek, ben gülünce kollarımdaki çocukta gülerek geri çekildi. "Napayım abi biliyorsun seni çok seviyorum sen öyle diyince dayanamadım işte." Dedi mahçup bir şekilde yere bakarak.Karşımda duran çocuğun sarı saçlarına elimle karıştırıp "Bilmez miyim Miraç'ım benim içinde zor." Dedim derin bir nefes alarak. Ortamda sessizlik hakim olurken Miraç'ın hıçkırık sesini duymam ile kafamın o yöne dönmesi bir olmuştu. Ağlıyordu bal peteği, evet saçı sarı olduğu için ona bal peteği diye seslenirdim. Benim söylememden sonra da öyle kalmıştı lakabı. İç çekerek yavaşça çenesinden tutup yüzüme bakması için kaldırdım. Sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla yavaşça kulağına fısıldar gibi konuştum. "Bal peteği konuşmuştuk ama bunu evde böyle yapmak yoktu hani, bak zaten Annem dünden hazır ablam da öyle sen güçlü kalmazsan onlara örnek olmazsan kim olacak." Dedim burnunu çekerek göz yaşlarını silip gözlerime baktı. "Abi ben seni çok seviyorum." Demesiyle yine bana sarılmıştı, kollarımı bal peteğinin beline dolayarak onu kendime çektim. Saçlarını minik minik öperek kokusunu derince soludum. "Bal peteğim söz veriyorum en yakın zamanda geri döneceğim." Dedim.
******
Yavaşça ayağa kalkarak bavulumu elime aldım. Son kez herkese sarıldım. Sıra ablama gelince omuzumda hissettiğim ıslaklıkla ağladığını anlamam zor olmamıştı. Biliyordum, hepsi beni çok seviyordu ama sanki biraz abartıyorlardı? Alt tarafı 6 ay askerlik yapıp gelecektim. Ablamı yanağından öpüp, bir kaç şey söyledim. En sonunda uçağa binebilmiştim, Muğla'dan uçakla Sivas'a gidecektim askerlik yerim Sivas çıkmıştı. Öyle bir şanslıyım ki anlatamam kış ayında Sivas'a gidiyordum evet şansıma tekrar ve tekrar lanet edip durdum. Saatler sonra sonunda uçak tribüne girmişti gözlerimi ovuşturup esnedim. Bavulumu da alıp otobüse bindim buradan direkt askeriyeye gidecektim. Hâlâ uykum olduğu için kulaklığımı takıp 'Sweater Weather' açtım. Neden bilmiyorum ama uzun yolcuklarda bu şarkı çok iyi geliyordu şarkının ortalarına geldiğimde gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Şoförün sesiyle yavaş yavaş kendime geliyordum sonunda diyerek bavulumu aldım ve yürümeye başladım.Askeriye görüş alanıma girdiğinde derin bir nefes alarak adımlarımı hızlandırdım. Hadi hayırlısı Asaf diyerek kendime teselli vere vere demir kapının önüne geldim. Askerlere durumu izah ettim kendisini takip etmemi söylerek önden asker gitti. İçeriye girdiğimizde 1 asker didik didik bavulumu ararken diğeri de beni radardan geçirmişti. Sonunda tehlike içeren herhangi bir şey bulamadıklarında geçmeme izin vermişlerdi. Koğuşa gelip bavulumdaki eşyalarımı demir dolaba yerleştirdim. Birazdan içtima olacağını söylemişti çavuş. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki içtima yapılıyormuş, sebebiyse askerlerin sayısının tam olup olmadığını anlamakmış. Bahçeye çıktığımda herkes yavaş yavaş sıraya girmişti bugün benimle birlikte tam 30 asker gelmişti yeni er olarak. Sıranın en arkasına geçip komutanı beklemeye başladım. Yaklaşık bir kaç dakika sonra merdivenlerden yapılı 1.85 boylarında kumral yeşil gözlü kaslı üstünde rütbesini belirten rozetiyle bize doğru birisi geliyordu. Bu gelenin komutan olduğunu herkesin saygı duruşuna geçmesiyle idrak etmiştim. Hemen bende saygı duruşuna geçtim komutan yeni gelen erlerden tekmil alıyordu. Sıra bana geldiğinde gür sesle, "ASAF GÖKTÜRK, MUĞLA EMRET KOMUTANIM" dedim.
Komutan beni baştan aşağı süzüp, "Rahat, asker." Dedi. Yavaşça başımı sallayıp son kez baş selamı vererek kollarımı iki yanıma indirdim. Komutan tekrar en öne geçmiş gür sesiyle bize kuralları anlatıyordu. O anlatırken bir asker sazan gibi atlayıp soru sormuştu anında askeri tersleyip bağırarak ona burasının babasının evi olmadığını veya kreşte olmadığını askeriyede olduğunu gayet sert ve net bir dille söylemişti. Anlaşılan bu herifle çok işimiz vardı o ne kadar sert ve sinirliyse bende en az onun kadardım. Son sözlerini söyleyip gitmişti. Bizde askerler olarak hep beraber yemekhaneye gelmiştik uçsuz bucaksız olan sıraya bakıp yüzümü buruşturdum. Yemekhaneye gelirken hepimiz sohbet ederek birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. İçlerinde şimdiye kadar en yakın olduğum Emre ve Poyraz olmuştu. Yemekhaneden sonra hepimiz koğuşa gelmiştik birbirimizle biraz daha sohbet ettikten sonra çavuş akşam içtiması için hepimizi tekrardan çağırdı. Tekrar içtima için sıraya düzülmüş komutanı bekliyorduk, komutan gelip akşam içtimasını da yaparak bize yarından itibaren sadece 1 hafta boyunca mıntıka yapacağımızı ve ayak işlerini yapacağımızı söylüyordu.
Emre önümde Poyraz ise arkamdaydı. Poyraz arkamdan sadece emre ve benim duyacağım bir ses tonuyla "Yeter amına koyum ne çene varmış herifte ağaç olduk lan ayakta" dedi. Emre ve ben gülmemek için kendimizi sıkmıştık çünkü eğer gülersek komutandan daha ilk günden azar işitirdik. Komutan son uyarısını da yapıp gitmişti. Komutan gider gitmez Emre arkasını dönüp, "Harbi ne çene varmış maşallah susmak bilmedi." Dedi gülerek, Poyrazla bende ona eşlik edip gülerek koğuşa gelmiştik. Çavuş ışıkların kapanacağını söylemiş bizi uyarmıştı. Saat 20:59'du ve herkes yatağına girmişti bile, bizde birbirimize iyi geceler diyerek yatağa girmiştik. Işıklar kapandığında iç çekerek soluma döndüm karşı ranzada Poyraz onun 2 ranza gerisinde Emre uyuyordu. Yorgunluktan yavaş yavaş gözlerim kapanırken tek duyduğum sağımdaki ranzadaki askerin ranzasından çıkan gıcırdama sesiydi, dayanamayıp kendimi uykuya teslim ettim.
Evett bölümün sonuna geldik. İlk bölüm biraz sıkıcı olabilir ama elimden geldiğince gerçekçi ve eğlenceli yazmaya çalıştım. Sizce karakterler nasıl? Poyraz ve Emre'de bizimkinin yakın arkadaşı oldu. Bakalım ikiside nasıl bir arkadaşlar ilerleyen bölümlerde göreceğiz hep birlikte. Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın sizce bölümde bir eksiklik veya hata var mı? Eleştirelerinizi bekliyorum. İkinci bölümde görüşmek dileğiyle iyi gecelerr. 🤍