Komutumla beraber gaza sonuna kadar basıp içide olduğumuz tünelden çıkıp direksiyonu çevirerek tüneli karşımıza almıştı. Arabayı durdurarak bana baktığında anlamıştım ne demek istediğini. Arabadan inmeden önce camı sonuna kadar açarak kapıyı açtım. Daha sonra silahımı ayarlayarak kapının önüne yerleştiğimde Hyunjin'de aynısını yapmıştı. "Tünele girdiler hazır ol!" Bana doğru konuştuğunda kafamı sallayarak onaylamıştım. Bir kaç saniye sonra Hyunjin'in ateş etmeye başlaması ile göründüklerini anlamıştım. O arabaya ateş ederken ben lastikleri tercih etmiştim. Bir kaç atışımı ıskalamıştım ama arabayı durdurmuştu. Hyunjin yavaşça ayağa kalkmıştı silahını önde tutarak arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı. "Christopher sensin değil mi?!!" Eunwoo'nun bağırışını duyunca bende oraya doğru ilerledim. Ateş ettiğimiz için oluşan bir kaç dumanın içinden öksürerek sadece Eunwoo çıktığında Hyunjin konuşmuştu. "Yanlış tahmin tatlım!" Tatlım mı? Hâlâ aynı lisedeki flörtöz hali. "Felix?" Bana bakarak konuştuğunda cevap vermiştim. "Ne var be?" Kahkaha atarak biraz daha yaklaşmıştı Hyunjin'e baktığımda silahı sıktığını görmüştüm. "Bu kaçıncı denemen, beni yakalamayı bu kadar çok istediğini bilmiyordum." Gözlerimi devirerek oflamıştım bu iki oluyordu ilkinde başarısız olduğum için dalga geçiyordu. "Dur olduğun yerde ve ellerini kaldır buraya sohbet etmeye gelmedik!" Hyunjin'in bağırmasıyla sessizlik oluşmuştu. "Pekala size karşı koymayacağım ama bir isteğim var." Eunwoo elleri havada bir şekilde bana yaklaşarak devam etti. "Benimle Felix'in ilgilenmesini istiyorum." Silahımı aniden indirip omuzlarımı düşürerek bakmaya başladığımda sırıtmıştı. "Ne saçmalıyorsun be bin şu arabaya!" Hyunjin bize yaklaşarak bağırdığında silahını Eunwoo'ya daha çok yaklaştırmıştı. "Şimdi şöyle ki biliyorum, teşkilatınıza gidince beni sorguya çekiceksiniz işte o kişinin Felix olmasını istiyorum." Sırıtmaya devam ederken Hyunjin'de daha fazla sinirlenmişti. "Tamam yürü hadi." Aslında böyle bir şeyi asla kabul etmezdim ama Hyunjin gıcık oluyorsa neden kabul etmeyeyim. "Bencede gidelim." Eunwoo önden yürümeye başladığında bende arkasından ilerleme başladım ama kolumdaki el bunu engellemişti. "Şaka yapıyorsun değil mi?" İşte beklediğim tepki sinir olmuştu. "Ne var bunda yakaladığımız adamı sorguya çekeceğim." Sakince cevapladığımda kulağıma yaklaşarak fısıldamıştı. "Sakın temasa geçmeye çalışma." Dedikten sonra kolumu bırakarak hızlı adımlarla sürücü koltuğuna ilerlemişti. Bende kendimi toparlayarak ön kapıyı açtığımda Eunwoo'nun sesiyle durmuştum. "Yanıma." Dedikten sonra yana kayarak yer açmıştı bana. Hyunjin'e baktığımda kaşlarını çattığını gördüm. Umursamayarak ön kapıyı kapatıp arka koltuklara Eunwoo'nun geçmiştim. Bir kaç saniye sonra araba çalışmıştı. Hyunjin'e baktığımda dikiz aynasından bizi izlediğini gördüğümde tek kaşımı kaldırmıştım 'ne bakıyorsun' dercesine. Anlamış gibi önüne bakmaya devam etti. Yaklaşık on beş dakika sonra teşkilata gelmiştik tabi yolculuk boyunca Eunwoo boş boş konuşuyordu, sanki hiç yakalanmamış gibiydi. "Sonunda gelebildiniz." İçeriye girdiğimizde Minho'nun sesiyle ona dönmüştük. "Bütün ekip burda ama Christopher yok, neden?" Eunwoo'nun sorusuyla Hyunjin sinirlice cevaplamıştı. "Sen sor diye, uzatmada yürü!" Diğerleri şaşırmıştı Hyunjin'in bu hâline. "Hayır, anlaşmamız seninle değildi." Dedi bana dönerek. "Yürü hadi." Bıkkınca kolundan tutarak sorgu odasına götürmüştüm Eunwoo'yu. İçeride bizi Seungmin ve Chan hyung bekliyordu her zamanki gibi. "Uzun zaman oluyor Chris." Alay edercesine söylediğinde Chan hyung oturması gereken yeri göstermişti. "Kısa zamanda özlem gideririz biz dert etme sen Cha." Sakince cevapladığında karşısındaki sandalyeye oturmuştu Chan hyung. "Hey karşıma oturması gerekn kişi sen değilsin." Bana bakarak konuşmaya devam etti. "Sarışınla anlaştık." Seungmin ve Chan hyung bana anlamaz bakışlar atınca açıklamak zorunda kaldım. "Onunla ilgilenmemi istedi, karşılığında sorun çıkarmayacak." Ağır ağır kafasını sallayarak ayağa kalkmıştı Chan hyung. Gözeleriyle sandalyeyi göstererek oturmamı söylediğinde yavaşça oturmuştum. "Şimdi bizi yalnız bırakın." Emredercesine konuştuğunda Seungmin gözlerini devirerek Chan hyungla beraber çıkmıştı.
Yaklaşık üç buçuk saat sonra sorgu odasında Eunwoo ile Chan hyungu baş başa bırakmıştım. Eunwoo'yu başarılı bir şekilde konuşturmuş ve önemli olan her şeyi öğrenmiştim. Bu bilgileri Seungmin'e verdikten sonra odadan ayrılmıştım bu arada kolay bir sorgu olmamıştı yavşak mıdır nedir adam bir yerime dokunmadan konuşamadı tabi bende bir tane geçirdim suratına en son burnu kanıyordu. Her neyse herkesin oturduğu yere gittiğimde bütün gözler bana çevrilmişti Hyunjin hariç. "Ne oldu be yüzümde bir şey mi var?" Jisung gülümseyerek yanındaki boş yeri işaret etmişti oturmam için. Gösterdiği yere oturduğunda Jeongin konuşmuştu. "Minho hyung neler yapmış duysan ağzın açık kalır hyung." Gülerek konuştuğunda cevap vermiştim. "Ne yapmış?" Jisung kolunu omzuma attığında bana yanıt vermişti. "Jeongin her zamanki gibi abartıyor bebeği-" Lafını Minho bölmüştü. "Yalnız bir kaç dakika önce sende abarta abarta beni övüyordun." Jisung göz devirerek devam etmişti. "Her neyse biz göreve gittik ya Minho bana dediki sen gelme, bende niye dedim bir şey demeden arabadan inip gitti. Yaklaşık on beş dakika sonra önünde Park Sunghoon ile birlikte geldi." Gözlerim şaşkınlıktan dolayı kocaman açılmıştı, Minho tek başına ve on beş dakikada nasıl yapabilmişti. "Emin misin yardım etmediğine?" Diye sorduğumda hızlıca kafasını sallamıştı. Minho'ya baktığımda hiç yara almış gibi görünmüyordu. Diycek pek bir şey bulamıyorum ama gerçekten şaşırmıştım. Saate baktığımda akşam dokuza yaklaştığını gördüm. Yorulduğumu fark ettiğimde yavaşça ayağa kalkarak esnedim. "Ben yatıyorum size iyi geceler." Dediğimde karşılık vermişti hepsi, Hyunjin hariç. Yavaş adımlarla odanın kapısına ulaştığımda arkamdan gelen el benden önce açmıştı kapıyı ben ne olduğunu anlayamadan kapıyı açıp hızlıca kapatmış, benide kapıyla arasına almıştı. Hyunjin'den başkası değildi tabikide. "Hey ne yapıyorsun?" Kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu gözlerinden her an alev çıkabilirdi. "Neden dokunmasına izin verdin?!" Eunwoo'dan mı bahsediyordu, bizi mi izlemişti. "İzin vermedim zaten." Onun aksine sakince konuştuğumda daha fazla sinirlenmişti. "Yalan söyleme kendi gözlerimle gördüm!" Demek ki kafa attığımdan haberi yoktu. "Tam izlememişsin herhalde, kafa attım ben adama-" Lafımı bölerek kendi konuşmaya başlamıştı. "Adam yani senin gözünde kusura bakma o adam değil!" Tekrar bağırdığında ben sinirlenmiştim bu sefer. "Sanane, sanane ya seni ne kadar ilgilendiriyor bana kimin dokunduğu kimsin ki sen bana bağırıyorsun ayrıca şuan sende bana dokunuyorsun ve bu hiç hoş değil!" Bağırmaya başladığımda daha fazla yaklaştırmıştı yüzünü. "O dokununca sorun yok ben dokununca mı var?" Sakince sormasıyla birlikte yüz ifadesi de normale binmeye başlamıştı. "Y-yaklaşma bana." Santimler vardı aramızda o yüzden panik olmuştum yoksa asla kekelemem. "Niye etkilendin mi?" Aptal bir sırıtmayla sorduğunda evet dememek için kendimi zor tuttum. Kendime gelmem gerekiyordu nefesiyle güldüğünde devam edeceğini anlamıştım. Kafamı hazır hissettikten sonra sert bir şekilde kafa atmıştım. Vücudu geriye gittiğinde üstümü düzeltmiştim. Ama şimdi sıçmıştım çünkü Hyunjin'in düşüp bayılmasını umuyordum ama hızlıca toparlanıp üstüme gelmeye başladı.
Umarım bölüm iyidir kıskançlıkla başlasın dedim yakınlaşmalar başlasın yani:') bu arada düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın oy verirsenizde çok sevinirim, şimdiden teşekkür ederim🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen/Hyunlix
Fanfictioneski düşmanların tekrar karşılaşması sonucu ne olucaktı? -Yine mi sen! -Evet yine ben beğenemedin mi? -Hiç beğenmedim. şans verdiğiniz için teşekkür ederim iyi okumalar.