-
"Dudaklarını bir daha büzersen.... İnan seni sarayıma hapsetmem an meselesi." Taehyung nemli dudaklarını karşısındaki dudaklara sürterek konuşurken, Jungkook öylesine şaşırmış, öylesine heyecanlanmıştı ki... Kalbi yerinden sökülmek istercesine hızlı atıyor, kendisine nefes almayı unutturuyordu.İrice açtığı parlak gözleriyle krala bakarken, Taehyung da ondan farksız değildi. Tattığı tat ve hissettiği yumuşak dudaklarla yutkunmak istiyordu, fakat zayıf bir görünüm göstermek istemiyordu.
Taehyung, usulca çocuğun kuyruk tutumunu kavramış, ellerine sürtünen pullarla dudaklarını ısırıp, tekrar dudaklarını yumuşak dudaklara bastırmıştı. Jungkook gelen darbelerle iki büklüm olmamak için direnirken, Taehyung diliyle çocuğun aralık ağzına girmiş, öpücüğü derinleştirmişti.
Güneş karanlık şehri az da olsa aydınlatırken, tutkuyla başlayan öpücük giderek sertleşmişti. Jungkook kıpırdamadan durup ağzının içinde dönen dilin hissiyatı yüzünden inlememek için yumruklarını sıkarken, Taehyung ellerini çocuğun çıplak ve ıslak sırtına sürtmüş ardından sahiplenircesine kollarını iki yanına sarmıştı.
Kafasını yana eğip dilini daha aç yuvaya daldırırken, Jungkook dayanamayıp küçük bir sızlanma bırakmıştı. Taehyung gelen inlemeyle konturolü kaybettiğini hissederken, geri çekilmeliydi ama kendisini durduramıyordu. Çocuktan aldığı tat öylesine güzeldi ki... Ne kadar yalayıp öpsede doyamıyor, her seferinde biraz daha sert asılıyordu.
Güneş artık kendini belli etmiş ortalığı loş bir ışıkla aydınlatırken, Taehyung istemeye istemeye yumuşak dudaklarından geri çekilmişti. Dudaklarındaki çocuğun salyasını yalayıp gözlerini açtığında, bir anlığına nefesi kesilirken çocuğun sırtındaki ellerini konturolsüzce tenine bastırmıştı.
Jungkook, sert ve tutkulu öpücükten dolayı kulaklarına kadar kızarmıştı. Çenesine kadar uzanan ıslaklığa gözlerindeki hafif sulanma eşlik ediyordu. Gözleri kısık bir şekilde Taehyung'a bakarken elinin tersiyle çenesindeki ıslaklığı silmişti.
Taehyung, bu görsel karşısında ağzından okkalı bir küfür savurmamak için dilini ısırırken bir de güneş kendisinin konturolü kaybetmesini istermiş gibi direkt olarak çocuğun çıplak üstüne ve yüzüne yansıyor, altın sarısı ışığın beyaz teninde ahenkle dans etmesini küçük bir iç çekişle izliyordu.
"Efendim, artık... Ben artık gitmeliyim." Jungkook titrek bir nefes verip az önceki samimi dakikaların üzerini kapatmak bir daha açmamak istedi çünkü... Kalbi öylesine ürkek bir hisle atıyordu ki, bu histen rahatsız olmuştu. Aşk kendisini korkutuyor muydu? Yoksa içindeki sızı sadece ilk defa tattığı bu yakınlık mıydı? Belkide tamamen kralın kendisine sergilediği ayrıcalıklı tutumdu.
"Pekâlâ," Taehyung, Jungkook'un utangaç halleri yüzünden dudaklarını iki yana gelişigüzel kıvırırken, tek kolunu sırtına dayayıp diğer kolunu da kalça bitimine koymuştu. Doğrulup kucağındaki bedenle iskelenin sonunda oldukları için tahta zemine sert adımlarla basıp basamaklardan inmiş, eğilip kollarındaki bedeni berrak suya bırakmıştı. "Lâkin unutma, güneşe lanetler ediyorum... Seni tekrar görmek için yarın yine burada olacağım." Taehyung suda yükselen bedene bakıp iç çekerken etraf aydınlanıyordu. Gitmesi gerektiğinin farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MIRACLE | TAEKOOK
FanfictionSu altında sakin bir yaşam süren deniz erkeği Jeon Jungkook, Kral Kim Taehyung'a hediye olarak götürüleceğinden habersizdi. "Aşk bazen hiç olmadık bir insana kapı açabiliyor Jungkook. Sen benim tek ve gerçek aşkımsın."