Kapsüle geri döndüğümde oturmadan, uzun uzun küçük kapsülün içinde turlamaya başladım. Beynim sinyal vermiş durumdaydı ve tüm mantığım hislerimle harmanlanmıştı.
Bir daha hislerim olmayacaktı...
Ellerimi kaldırıp baktım ve parmaklarımı açıp kapattım. Aldığım nefesi tuttum. Açık pencereden giren rüzgâr saçlarımı dağıttı. Sessizliğin içinde nefes alışverişlerim büyüdü ve koca bir gürültü oluşturdu.
Hissedemeyecektim.
Kapsülün kapısının ufak cam kısmından tık tık sesleri yükselince omzumun üzerinden bakıp gözlerimi açıp kapattım. Bir vuruş daha oldu, kendime gelip kapıyı açtım. Karşımda Barlas'ı görünce yutkundum. İçeri girip bana bakmadan pencereye yaklaştı.
Sessizlik ona bakarken büyüdü. Zaman durdu, an yavaşladı.
Kalbimin ritmi bozulup atmaya başlayınca gözlerimi kapattım. Bir daha onu gördüğümde kalbim atmayacaktı. Kırmızı yanıp sönmeye başlayan dövmeli kolumu görmemesi için belimin arkasına doğru götürdüm. Barlas gözleriyle beni takip etti, ardından göz göze geldik.
Gri.
Tüm renkler bu rengin içinde solmak için 12 saate sahipti.
12 saatin sonunda bir daha renkleri hissedemeyecektik... Sertçe yutkundum.
Barlas, "Böyle bir şeye izin veremeyiz." Dediğinde başımı sağa sola doğru umutsuzca salladım.
"Dövmeleri nasıl yok edeceğiz? Çoktan tenimizin altına işlediler." Diye karşılık verdim. Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Pes mi edeceğiz?" Dediğinde gözlerimi kapattım, nefesimi bıraktım. Kalbim bu defa acıyla attı. Babam gözlerimin önünde belirdi. Tabakasını tutuşu, sigarayı içine çekişi...
Feda ettiği hayat ne içindi?
"Hayır." Diye mırıldandım. Bir meydan okumaydı ama fazlasıyla sessizdi. Babamın hissinin, üzerimde olan ağırlığı gibiydi. Onu bir daha özleyemeyecek miydim?
Barlas'ın ellerini, ellerimde hissettiğimde yutkundum. Karmaşık hissediyordum. Ona bakarken de kalbim bir daha böyle atmayacaktı. Elleri kalbimin üzerinde durdu ve bastırdı. Hissettiklerimi anlamış gibiydi.
"Çok saçma..." Diye mırıldandı. "Bunu hissedemeyecek olmak." Diye devam etti.
"Barlas." Gözlerimi açtığımda göz göze geldik. Gözünü kırpmadan bakıyordu, bakışları yüzümde uzun uzun gezindi.
"Halledeceğim." Kaşlarımı çattım.
"Daha önce de yakalanmak üzereydik Barlas tehlikeli bir şey olsun istemiyorum." Başını yere doğru eğdi.
"Ama oldu. Az önce meydanda Nox'un açıklaması sence tehlikeli değil miydi? Bizim artık düşünmemizi, hissetmemizi istemiyorlar Nehir. Bizi insanlıktan çıkarmak uğruna verdikleri savaşa bir bak. Şu halimize bir bak." Dedi geri çekilip etrafımızı gösterdiğinde.
"Önce kabul edilebilecek yasalar çıktı, alıştırdılar her şeye sonra yavaş yavaş yok etmeye başladılar. Nehir sen uyurken en son gördüğün rüyayı hatırlayabiliyor musun?" Yutkundum. Haklıydı bu da çoktan kaybettiğimiz bir değer olmuştu.
"İki dakika önce hissetmenin yasaklanmasının haberini verdiler. Normalde buna kıyametin kopması gerekirken herkes şu an kapsüllerine döndü ve yarın kapılarına bırakılacak enjektörü bekliyor." Başını sallayıp derin bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOX
Science FictionBundan yıllar önce Kronos isimli bir yapay zeka icat eden insanlık, kendi elleriyle geleceğini yavaş yavaş hazırladı. Başta her şey mükemmel gidiyordu ta ki Kronos zamanı kontrol etmeye başlayana kadar. Tüm güç ve mutlak kontrolü eline alan Kronos'a...