1.Bölüm Düşüş

48 4 9
                                    

    Burası Berk Adası. Hıçkıdık Haddock'un, Vikingler ve ejderhalar arasındaki savaşı sona erdirip iki türün uyum içinde yaşamasını sağladığı, tarihe geçmiş bir yer. Her şeyin başladığı yer. Peki, ya bunların hiçbiri yaşanmasaydı?

    Bir gece yarısı, Berk Adası yine bir ejderha saldırısına sahne oluyordu. Ejderhalar her yanı talan edip yiyecek ararken, Vikingler onları durdurmaya çalışıyordu. Bu kaosun ortasında, bir Viking belirdi. Üstünde kir ve toz içinde yeşil bir tunik, eski püskü kahverengi bir pantolon vardı. Dağınık saçları ve heyecan dolu büyük yeşil gözleriyle hızla adanın kenarındaki uçuruma koşuyordu. Bu kişi Hıçkıdık'tı.

    Yanında taşıdığı kendi icadı olan Bola Launcher'ı kurdu ve sabırla beklemeye başladı. Gökyüzünü tararken bir yandan mırıldandı:

    "Hadi, vuracak bir şeyler göster bana..."

    Tam o anda gökyüzünde hızla geçen bir gölge gördü ve refleksle ateş etti. Fakat etkisiyle geri savruldu. Gecenin karanlığında yakalamaya çalıştığı şey, onu fark edip hızla manevra yaparak ağdan kurtuldu.

    "Tabii ya... Başka ne bekliyordum ki? Yine ıskaladım," diye homurdandı Hıçkıdık.

    Onun için bu, bir başka sıradan başarısızlıktan ibaretti. Ama aslında, gelecekte yaşanacak büyük bir devrimin başlamadan bitmesiydi.

    Dişsiz'i vurmayı başaramadığı için Hıçkıdık onunla tanışamadı. Bu yüzden ejderhaların aslında dost canlısı olabileceğini asla öğrenemedi. Vikingler ve ejderhalar arasındaki savaş devam etti, ejderha binicileri asla ortaya çıkmadı, bu da Drago ve adamlarının yoluna çıkan hiç kimsenin olmadığı anlamına geliyordu.

    Johann, ejderha avcılarıyla güçlerini birleştirerek büyük bir ordu topladı. Barbar Takımadaları'ndaki tüm kabilelere saldırılar düzenlendi. Bu saldırılar öyle yoğunlaştı ki, Viking kabileleri eski düşmanlıkları bir kenara bırakıp tek bir çatı altında savaşmaya mecbur kaldı. Ve Takımadalar Ittifakı kuruldu.

    Bir yıl içinde büyük bir savaş patlak verdi. Vikingler, Ejderha Avcılarına karşı direndi, ancak Johann'ın maddi gücü, dahi stratejist Viggo'nun taktikleri ve Krogan'ın güçlü ejderha ordusu karşısında dirençleri kırıldı.

    Savaş sona erdiğinde zafer, Ejderha Avcılarınındı. Yenilen kabilelere iki seçenek sunuldu: ya onlara hizmet edecekler ya da öleceklerdi. Pek çok Viking bu emre karşı geldi, ama bu da sadece köklerinin kazınmasıyla sonuçlandı.

    Berk'in eski lideri Zebellah da yenilmiş ve iki seçenek arasında sıkışmıştı: ya teslim olacak ya da ölecekti. Eğer yalnız olsaydı, şüphesiz ölmeyi seçer ve sonuna kadar savaşarak onurlu bir Viking gibi ölürdü. Ama o bir şefti, kendisinden çok halkını ve genç oğlunu düşünüyordu. Onların hayatta kalmasını sağlamak zorundaydı.

--

    Bir mağaranın içinde, Zebellah elleri zincirlenmiş bir halde diz çökmüş oturuyordu. Mağaranın loş ışıkları sadece birkaç meşaleyle aydınlanıyordu. Zebellah demir parmaklıkların ardında sessizce düşünüyordu.

    "Sanırım yapacak bir şey yok," diye mırıldandı. "Sonuçta onlar da biz de aynı şeyi yapıyoruz, ejderhaları avlıyoruz..." Kendi kendine teselli etmeye çalışıyordu. Bir zamanların dik başlı ve onurlu şef, içinde bulunduğu durumu kabullenmeye çabalıyordu.

    "Evet... Hepimiz aynı şeyi yapıyoruz, yalnızca bu kez başımızda farklı biri olacak." Zebellah düşüncelere dalmışken, mağaranın sessizliğinde ayak sesleri yankılandı. Gelen kişinin kim olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Paramparça BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin