5

201 19 17
                                    

"Ne?"

Kıvırcık saçlı oğlan dehşetle karşısındaki adama bakmıştı.

Duyduğu sözler beyninde yankılanıyor, kalbi ise hızlı hızlı çarpıyordu.

Nando'nun dediklerine inanmak istememişti Barış. Vücudu alev alır gibi yanıyordu.

"Dediğimi duydun."

Nando, kendi soğuk sesine bile inanamamıştı. Son yaşananlardan dolayı bu hale gelmişlerdi.

Gözleri yanmaya başladığında kendini tutmuştu büyük olan. Karşısındaki kıvırcık saçlı adamın bu hali onu öylesine yakmıştı ki, kendisinden nefret etmişti.

Zorundaydı, ikisinin iyiliği için bunu yapmak zorundaydı.

Fernando Muslera, bazı şeyleri feda etmek zorunda bırakılmıştı.

Barış, yavaş yavaş karşısındaki adama yaklaştığında ellerini tutmuştu. Donuk vücudu tir tir titrerken dudaklarını aralamış, avuçlarının içindeki yumuşak elleri bir bir öpmeye başlamıştı.

Yanlış duymuştu, emindi. Beyni yine ona oyun oynuyordu.

Onun sevdiği adam, asla ona böyle bir şey demezdi.

Aniden çekilen ellerle tekrar şaşırmıştı Barış. Nefesinin kesildiğini hissetmiş, gözlerini ise âşık olduğu yüzde gezdirmişti.

Gözleri alev alev karşısındaki bedeni yakıyordu. Rüya olmasını dilemişti bu yaşananların.

"Git Barış."

Nando, zorla söylediği bu kelimeler bir bir dudaklarından dökülürken kendisinden bir kez daha nefret etmişti.

Bir adım geriye gitmiş, aralarındaki mesafeyi açmıştı. Karşısındaki gencin yaptığı yanlışlar onun için bastırılacak gibiydi ama onu kendisiyle beraber karanlığa çekemezdi.

Yutkunarak gözlerini pencereye çevirdiğinde ay ışığı yüzünde dağılmaya başlamıştı.

Normalde kendisini rahatlatan bu hareket, şimdi ona acı veriyordu.

Kalbinin acıyla kavrulduğunu hissetmişti Fernando. Vücudunun kirlenmiş, ruhunun ise karanlığa büründüğünü hissetmişti.

"Ne dediğini duyuyor musun!?"

Barış'ın gür sesi evde yankılandığında sıçramıştı Fernando. Karşısındaki kıvırcık saçlı adamın gitgide öfkeden kırmızılaşan gözleriyle yutkunmuş, ardından iyice geriye çekilmişti.

"Davranışların normal değil, yoruldum ben."

"Neden en baştan demedin o zaman Muslera? Sana sordum ben, neden demedin lan!?"

Tekrar gelen gür sesle birlikte yankılanan vazo kırılma sesi, evi daha da ürkütücü yaptığında dayanamamıştı büyük olan.

"Çünkü sen hep deliydin! Seni iyileştirebilirim sanmıştım ama sen ruh hastası olmaya devam ettin!"

Nando'nun dedikleriyle ev sessizliğe bürünmüş, Barış ise içinden bir şeylerin koptuğunu hissetmişti.

Gözyaşları peşi peşine aktığında deli gibi gülmeye başlamıştı. Beyninde yankılanan sesler ona öylesine acı veriyordu ki, gülerek atacağını düşünüyordu.

"Deliyim ben..." Nando'nun dediklerini tek tek tekrarlamaya başlamıştı kıvırcık olan. Karşısındaki adamın korkuyla ona bakmasını umursamamış, ellerini kırarcasına sıkmaya başlamıştı.

Beyazlamaya başlayan yumruklarıyla beraber boynundaki damarlar çıktığında her şeyin bittiğini şimdi anlamıştı Barış.

İçindeki yara iyice büyümüş, bu sefer sevdiği adamdan bir darbe yemişti.

Barış, yine hayata yenilmişti. Acımasızca onun sağlığını almış, ardından sevdiklerini bir bir kaybettirmişti hayat.

Kendisinin de hatası vardı, sağlıklı değildi. Delinin tekiydi Barış. Bunu bilmesine rağmen tekrar duydukları onun için kabul edilecek gibi değildi.

Dolgun dudaklarını araladığında karşısındaki adamın canını yakmak istemişti. Onun ruhunu da ateşler içinde yakmak, içinde bir yara oluşturmak istemişti.

"Şunu unutma, ben seni çok sevdim. Fakat deliyim ben, değil mi kaptanım? Dikkat et, benim ruhumu yaktıkları gibi senin de ruhunu yakmayayım. En azından beni sevmiş gibi göründüğün için sağ ol kaptanım, iyi akşamlar."

Barış ağır adımlarla evden çıktığında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

Yıllar önceki küçüklüğü, şimdi güçlü bedeninde tekrar ortaya çıkmıştı. Tutmayan bacaklarıyla zoraki arabaya bindiğinde bir an önce gitmek istemişti.

Barış Alper Yılmaz, istenmediği yerde asla durmayan biriydi.

___

Selam,

Saçma oldu ama sizi bekletmek istemedim, üzgünüm...

İyi Okumalar Sevgili Dostum!

-Lizzie

Ying and Yang- Fernando X BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin