Yanan gözlerini zoraki açmıştı genç adam. Acıyan boğazlarını umursamadan ayağa kalktığında, dönen başı ile sendelenmiş, kendini toparlamaya çalışmıştı.
Derin bir nefes verip saate baktığında, arkadaşlarının ayarladığı buluşmaya oldukça az bir vakit kaldığını görmüştü. Gözlerini devirerek banyoya doğru ilerlediğinde, aynadaki görüntüsü ile midesinin bulandığını hissetmişti.
Bitik durumdaydı. Yüzü çökmüş, gözaltları morarmıştı.
Barış Alper, acının en kötüsünü çekiyordu.
Kendi elleriyle yapmıştı her şeyi. Şimdi pişmanlıkla kavrulsa da her şey için çok geçti.
Bencillik yapmıştı. Kendisini düşünmüş, Nando'nun duygularını umursamamıştı bile.
Kendisine nefretler kusarak duşa girdiğinde, tenine değen soğuk suyla içi titremeye başlamıştı.
Umrunda değildi, içi üşüyordu. Teninin üşümesini hissetmiyordu bile.
Zoraki duş aldığında odasına geçmişti. Gözlerini yatağında gezdirdiğinde, içi tekrar titredi.
Aklına gelen Nando'yla gözlerini kapattığında, gözyaşlarının süzülmesine izin vermişti. Kasılan vücuduyla zoraki üzerine bir şeyler geçirmiş, bu odadan kurtulmak istemişti.
Özenmeden hazırlandığında evden çıkmış, rüzgarın yüzünü okşamasına izin vermişti. Hafif ıslak olan saçlarında elini gezdirdiğinde arabasına doğru ilerledi.
Aklına gelen anılarla tekrar gözleri dolduğunda direksiyonu sıkıca tuttu. Derin bir nefesle kendine gelmeye çalışıp gözlerini tavana çevirdi.
Canı yanıyordu. Çok yanıyordu. Sevgilisinin özlemiyle yanıp kavruluyordu. Onsuz hayatı devam etmiyor, kendisini ölmüş gibi hissediyordu.
Toprağın altına girmiş gibi hissetmişti Barış. Ruhunu öldüren bu acı, onun bedenini de yavaşça öldürüyordu.
Araba yavaşça hareket ettiğinde odaklanmaya çalıştı. İstanbul, yine tüm ihtişamıyla, akşam vakti olsa bile parlıyordu.
Uzun süren trafik Barış'ı iyice boğarken, en sonunda gelmesi gereken yeri gördüğünde rahatlamıştı.
Arabayı yavaşça park ettiğinde aynadan gördüğü tanıdık yüzle gözleri özlemle dolmuştu.
Nando'nun badem gözleri, onun arabasına bakıyordu. Barış, onu rahatsız etmemek için arabadan inmese bile aynadan özlemini gideriyor, adamın bakışlarını çözmeye çalışıyordu.
En sonunda Nando mekâna girdiğinde titrek eliyle yüzünü sıvazladı. Ağlamamak için kendini sıkmış, ardından yüzüne sert bir tokat atmıştı.
Kızaran yanağına son bir bakış atıp arabadan indiğinde ağır adımlarla o da mekâna girmişti. Gördüğü arkadaşlarına sahte bir gülümseme sunmuş, ona bakmayan adama kısa bir bakış atıp ondan uzağa oturmuştu.
Her ne kadar uzağa otursa da âşık olduğu yüz her haliyle gözüküyordu. Onun da çökmüş yüzüyle içi yanarken, ellerini öpmek, onu sımsıkı sarmak istemişti.
Kafasını histerik bir şekilde sallayarak önüne döndüğünde arkadaşlarının sohbetlerini dinlemeye başlamıştı. Her ne kadar dedikleri şeylerden pek bir şey anlamasa da kafasındaki düşünceleri susturmuş, bir şeye odaklanmayı başarmıştı.
Gelen yemeklerle birlikte gözleri yanındaki Kerem'e döndüğünde onu izlediğini fark etmişti. Kardeş dediği insanın onun için endişelenmesi doğal olarak normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ying and Yang- Fernando X Barış
FanfictionBarış Alper Yılmaz, takımının kaptanına karşı duygular besliyordu...