Sabah gözlerini açtığında tavana baktı bir süre, yaşadıklarının rüya olmasını istiyordu ama değildi. Kapısı çaldı.
"Seyran abla, kahvaltıya gelecekmişsin."
Ayşe söylediğine cevap alamayınca çıktı odadan. Seyransa hazırlanıp aşağı inmişti. İndiğinde masada abisiyle Dicle'yi gördü. Babası yoktu. Ablası da dünden sonra nişana kadar burada kalacaktı. Sakince indi merdivenlerden. Herkes ne yapacak diye beklerken yapmadı bişey. Masadaki her zaman oturduğu yere oturdu.
"Babanız gelmeyecek kahvaltıya, de haydi afiyet olsun."
Dediğinde herkes başlamıştı. Karşısında oturan Dicle'ye dikti bakışlarını.
"Noldu almadılar mı seni baba evine?"
Cevap vermedi Dicle. Seyransa devam etti.
"Kaçarken pek cesaretliydiniz Dicle hanım. İki kelam etmeye nefesiniz mi yok?"
Çatalı sıktı Serdar. Bunu gören seyranın dudakları kıvrıldı.
"Neye sinirleniyorsun Serdar?"
Abi dememişti.
"Aldın işte sevdiğini, yaşıyorsun cennetini. Bu hikayenin cehennemini yaşamak bana düştü."
"Seyran."
Ablası susturmaya çalışmıştı onu ama nafileydi. Dil yarasını alacaktı ikiside. Dün abisi nasıl ağlattıysa onu bugünde Dicle ağlayacaktı.
"Biricik abin mi sokmadı konağa anan mı?."
Elini çenesine dayadı.
"Annendir muhtemelen. Dizlerini dövmüştür sen kaçtığında. Kolay değil, uçkur sevdasına kaçmış kızı yazık kadına."
Dediğinde Serdar ayağa kalkmıştı.
"Kırarım o ağzını."
"Kırsana. Hadi kır. Babam bana dokunduğun parmaklarını köpeklere yedirsin."
Ayağa kalkan Serdarın elini tutup yerine oturttu Dicle. Seyrana baktı. Lise arkadaşına, dostuna, sırdaşına. Liseden sonra çok görüşmemişlerdi ama lisede birbirlerinden başka kimseye güvenmezlerdi.
"Haklısın. Yanlış yaptık. Seni de bu hatanın bedeli yaptık. Ama ben biliyorum gideceğin yeri Seyran. Abimi tanıyorum. Ama ben, en yakın arkadaşının sevdasına göz dikmiş adama gidemezdim Seyran. Ne olur anla. Vebalin hep boynumda olacak biliyorum. Ama nolur anla."
Cevap vermedi Seyran, veremedi. Masadan kalkmayı tercih etti. Birkaç saat sonra ablası gelmişti yanına.
"Gelmişler."
"Ler derken."
"Feritin halası da ve onun kızında gelmiş."
Derince nefes aldı.
"La havle vela kuvvete ya, sanki güle oynaya evleniyoruz da halası danası da geliyor."
"Yapma böyle bir kez olacak şeyler bunlar. Onlar yüzünden gözünde kalmasın hiçbir şey."
Yatağına çöktü.
"Abla sevmiyorum. Severek evlenmek isterdim. Mesela şimdi aşağı güle oynaya inseydim sevdiğim adamla alışverişe çıksaydım."
Suna da yanına oturdu Seyranın.
"Biliyorum ama bildiğim başka bişey daha var."
"Ne?"
"Bir odaya gireceksiniz Seyran. Belki aranızda tensel bişeyler olmayacak ama karı koca olacaksınız. Eminim ki sen kocanı herşeyden korursun. Duyduğum Ferit Korhanda karısını korur. Zaman ne getirir bilinmez bacım, belki aşk kapını böyle çalıyordur. Belki aşk sana böyle gelmiştir."
YOU ARE READING
Yürek Sancısı
Teen Fiction"Tüm Antep şahit olsun ki aşığım sana, canım yoluna kurban olsun." Acı çeken kahvelerini yosunlara dikti genç adam. Karısına ne çok çektirmişti. Ama şimdi deli divane olmuştu gönlü. Bir kaç adım attı kocasına doğru. "Tüm Antep şahit olsun ki inanmı...