O zarfı almamın ardından iki gün geçmişti. Hiç mesaj atmamıştı ya da ufak bir işaret, hiçbir şey yoktu. Bense psikolojimi bozma yönünde ilerliyordum. Birden hayatıma girip düşüncelerimin merkezine oturmuştu bu adam. Beni sevdiğini iddia ediyordu ve ben aşka inanmazdım. Adamı tanısam bile onu sadece üzerdim. Onun aşkına karşılık vermeyecek olmam onu üzebileceğim anlamına gelmezdi. ''Daldın yine minnoşum.'' dedi Ela kahkaha atarken. 'Minnoş' kelimesini sevmezdim ve o bunu tabiki bir koz olarak kullanıyordu. ''Kafam şu adamda. Bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorum.'' dedim bana uzattığı sade sodayı elinden alırken. ''Aslında benim de aklıma takılmıyor değil. Bilmediğin bir sürü şeyin olduğunu söylemiş. Artık öğrenmek istediğini söyle.'' dedi ve bu fikir bana oldukça mantıklı geldi. O ne zaman isterse değil, ben ne zaman istersem öğrenecektim bu olayı. Adını yazdığı için bütün sosyal medyada hesaplarını aramıştım ama sonuç kocaman bir sıfırdı. Sodadan bir yudum alıp sehpaya bıraktım. Telefonumu elime aldım ve ekran kilidini açtım. ''Mesaj atma, ara.'' dedi tam mesaj atacağım sırada Ela. ''O niye?'' dedim tek kaşımı kaldırarak. ''Adamın sesi çok güzel kız, bir duy istedim.'' dedi gülerek. Geç dalganı sen Ela Hanım, elbet sıra bana da gelirdi. Ona sinirli bir bakış atıp odama geçtim numaranın üzerine tıkladım. Üç çalıştan sonra telefon açıldı. ''Ranya, iyi misin?'' dedi telaşlı sesiyle. İyiydim canım, niye olmasaydım ki? ''İyiyim, neden sordun ki?'' dedim merakla. Her ne kadar itiraf etmek istemesemde sesi cidden güzeldi, huzur veriyordu.''Saat gecenin bir yarısı ne bileyim işte...'' dedi. Saat kaçtı ki? Telefonumu kulağımdan uzaklaştırıp saate baktım ve '00.18' yazısını görünce gözlerim ve ağzım aynı anda kocaman açıldı. Ah Ela ah, başıma ne geliyorsa senin yüzünden zaten. ''Ben özür dilerim saatin farkına varmamışım. Sadece artık konuşmak istediğimi söyleyecektim.'' dedim mahcup çıkan sesimle. Resmen gece yarısı adamı konuşmak istiyorum demek için aramıştım! ''Özür dilemeni gerektirecek bir şey yok, ben sana her zaman müsaitim. Konuşmak istemeni anlıyorum, yarın pastahaneye gelirim.'' dedi. ''Bu sefer zarf göndermek yok ama.'' dedim gülümseyerek. ''Tamam'' dedi oda rahatlamış ses tonu ile ''Kendim geleceğim.''. Ve telefonda oluşan sessizlik. ''İyi akşamlar.'' dedim telefonu kapatmadan önce. Sessizce odamdan çıktım ve salona gittim. Koltuğun üzerinden yastığı aldım ve Ela'nın kafasına çarptım. Oda kenardan bir yastık aldı ve bana vurmaya başladı. Sonuç olarak ne mi vardı? Yırtılmış iki adet yastık, derin derin alınan nefesler ve bol bol kahkaha.
***
Her zamanki gibi alarmımla uyandıktan sonra banyoya gidip rutin işlerimi yaptım. Odama girip dolabımın karşısına geçtim. Vazgeçilmezim olan siyah pantolonlarımdan birini çıkardım. Üzerine gri üzeri baskılı tişörtümü ve siyah hırkamı giydim. Odamdan çıktım ve salona geçtim, arkadaşım Ela çoktan hazırlanmış beni bekliyordu. ''Günaydın'' dedim, aynı şekilde karşılık verdi. Ela normalde benimle değil, ailesiyle yaşıyordu ama ara sıra bende kalıyordu. Ben de yalnız yaşadığım için çok sorun olmuyordu. Ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenmiştim, acı şekillerde olsa bile. ''Kızım sen niye hiç heyecanlı değilsin ya adamla konuşacaksınız bugün!'' dediğinde yaptığım tek şey ona gözlerimi devirmek oldu.
Pastahaneye gelmemizin üzerinden yaklaşık üç saat geçmişti ve saat 10.18'di. Kapının açılmasıyla kafamı o tarafa çevirdim. Gelen herkese Ateş Şansal gözüyle bakmıştım ve herkeste şüpheli hareketler aramıştım. Hatta bayanlardan bile işkillendiğim olmuştu. Ela ise bu halimden dolayı koluma bir çimdik atıp ''Müşterileri korkutuyorsun, derdin ne senin?'' demişti. Dikkatimi yeniden kapıdan giren adama çevirdim. Uzun boyluydu, siyah saçları ve olduğum yerden bile fark edilen masmavi gözleri vardı. Buğday tenliydi ve dudakları hoş bir pembeydi.Benden de yaşça büyük duruyordu. Aşka inanmıyordum tamam ama, hormonlarımdan dolayı sanki bu adamdan biraz etkilenmiştim. Olduğum yere geldi ve yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdi. Ona soran gözlerle baktığımda elini uzattı ve eş zamanlı olarak konuştu ''Merhaba, ben Ateş Şansal.''. Gözlerimi kocaman açıp yüzüne saf saf baktığımda transa girmiş gibiydim. Bu adam beni mi seviyordu yani? Bu mankenlere bile taş çıkaracak olan adam? Ben de çirkin biri değildim ama eminim hayatında çok güzel kızlar vardır. Daha fazla düşüncelerimle savaşmadan Ateş'in uzattığı eli sıktım ''Ranya Kuzgun, bildiğin gibi.'' dedim bende. "Burada mı konuşmak istersin, başka bir yerde mi?'' diye sordu. Anlatacakları gerçekten o kadar derinse o gittikten sonra yanımda bir Ela'ya ihtiyacım olacaktı. ''Burası iyi.'' dedim. Yerimden çıkıp en ücra köşedeki masaya doğru ilerledim. Oda arkamdan beni takip ediyordu. Sandalyeye oturduğumda oda yerine yerleşti ve yüzünü bir ciddiyet kapladı. ''Dinliyorum.'' dedim bende ciddiyetimi bozmadan. Açıkçası duyacaklarımdan biraz da korkuyordum. Korkumu geri plana atıp tamamen karşımdaki adama odaklandım. Ceketinin cebinden bir fotoğraf çıkardı ve bana uzattı. ''Hatırlayacağını pek sanmıyorum ama...'' dedi ben fotoğrafı incelerken. Fotoğrafta bir kız çocuğu ve bir oğlan sarılıyordu. Buraya kadar her şey normaldi ama garip olan şuydu ki fotoğraftaki kız çocuğu bendim.Fotoğraf Çocuk Esirgeme Kurumu'nda çekildiğine göre bu, kesinlikle bendim. ''Üzgünüm, ben hatırlayamadım.'' dedim. Ben fotoğrafa o ise bana bakıyordu. ''Hatırlamaman normal, o fotoğrafta yedi yaşındasın ve bende on.'' dedi gözlerini benden ayırmazken. O kadar da yaş farkı yoktu demek aramızda. Ben yirmi yaşında olduğuma göre Ateş de yirmi üç yaşındaydı ama kesinlikle göstermiyordu. ''Artık duymak istiyorum anlatacaklarını.'' dedim kendimden emin bir şekilde.
''Ağabeyim çok iyi bir insandı, kimsesiz çocuklarla ilgilenirdi sürekli. Sen altı yaşında seni tanımış ve hep seni çok sevdiğinden bahsederdi. Ağabeyim seni o kadar çok severdi ki seni evlat edinmeyi bile düşündü Ranya. Ama o sırada yeni yeni büyütmeye başladığı bir holding vardı. Babamla çok fazla çalışıyordu. Ağabeyimin beyninde kötü huylu bir tümör varmış. Ama o başının çok ağrımasını hep yoğun iş temposuna yordu. Tümörün varlığı anca çok büyüdüğünde fark edildi ve ağabeyim fark edilmesinden iki ay sonra öldü. Bana ondan geriye sen kaldın ve bende senin varlığına tutundum. Karşına çıkmamın neden bu kadar zaman aldığını merak ediyorsundur ama aslında karşına daha yeni çıkmadım. Her zaman vardım ben. Ela'yla arkadaş olman, bu kadar ucuz kiraya ev bulman, okulunda tam burs kazanman, çekilişten bir telefon kazanman ve daha fazlası. Ben her zaman sana destek oldum. Bedenen yanında olmasam da ruhen hep seninleydim. Ama şimdi tam karşındayım, yanındayım, seninleyim. Bundan sonra benimlesin Kraliçe'm.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
Teen FictionHayatını dalgalanmalarla yaşayan genç kadın. Geleceği için son şansı ise karşısına çıkan adam. Kendi doğrularıyla hareket eden bir adam, başkaları için yanlış olsa bile. Doğrular ile yanlışların kesiştiği zamanlar. Kimin doğrusu kimin yanlışına ka...