2.BÖLÜM

4 0 0
                                    

   Dolabımın önünde durdum. Aşağı inmek için giyinecektim. Elbiselerin olduğu kısmı geçtikten sonra üstüme giyebileceğim tek parça kıyafetlerde göz gezdirdim. İncelemek için üç tane kıyafet çıkardım.

    İlki üç parçadan oluşuyordu. Beyaz kumaştan yapılmış iç kısmının kolları ve göğsümün hemen üzerinden olacak şekilde küçük bir kısım görünüyordu, beyaz kısmın üzerinde ise kahverengi deriden bir korse ve onun üzerindeyse koltuk altım ve belimin arasında tam ortada biten yan kısımlara ve sırtımı kaplayıp sonlara doğru kenarları yuvarlaklaşan mavi bir kısma sahipti. Diğer kıyafette ise sadece en üstteki kısmın rengi farklı olarak kırmızıydı ve deriden yapılmış olup üzerinde kesikler olan bilek kısımları vardı. Sondaki ise siyahtı, omuz hizasından üstü ince ve siyah bir tülden yapılmıştı. Omuz hizasından altı ise siyah ipekten yapılmıştı.

    Üçünü de biraz inceledikten sonra ikinciyi giymeye karar verdim. Altımaysa dar ve siyah bir pantolon giydikten sonra aynada kendime baktım. Kenara yerleştirdiğim dizime gelen botları giydim ve aynanın önünden çekilip kapıyı açarak odadan çıktım.

     Koridorun soğuk duvarına elimi koydum ve yürümeye başladım. Elim hafifçe bir tabloya değdiğinde durdum ve resme baktıktan sonra duvara elimi koyarak yürümeye devam ettim. Dönen merdivenlere geldiğimde elimi duvardan çektim ve hızlı bir şekilde indim.

***

    Bahçeye indiğimde aşağıda sadece bir kişi vardı ve o da uyukluyordu. Yaslandığı ağacın yanında kılıçların olduğu yere doğru gittim ve eğilerek kılıçlardan birini aldım. Kılıcın ucunu tutarak kabzasıyla muhafızı dürttüm.

    Adam korkarak uyandı ve bana baktı. Bir anda ayağa kalktı ve selam verip konuştu. "Prenses Astrid, nasıl yardımcı olabilirim?"

    Karşısına geçtim ve yanımda duran kılıcı alıp yine ucundan tutarak kabzasını ona doğru uzattım. Bir süre şaşkın bir şekilde yüzüme baktıktan sonra kılıcın kabzasını tuttu. Kılıcın ucunu bıraktım ve ağacın kenarına bırakılmış olan kılıçlardan birini aldım.

    Kılıcın ucunu ona doğrulttum. Sağ dizimi öne doğru büktüm ve sol ayağımı bir adım geriye doğru attım, sonra kılıcımın kabzasını iki elimle tutarak dövüş pozisyonu aldım.

    Bana şaşkın bir şekilde baktı. Bir anda kılıcı ona uzatmama ve onunla dövüşmek istememe şaşırdığı belliydi fakat şaşkınlığını pek umursamadım.

    Ciddi bir yüz ifadesi ile konuştum. "Ne zaman dövüş pozisyonuna geçeceksiniz? Ağaç olacağım burada." dedim bıkkınlık tonundaki sesimle.

    Hala şaşkın ve tedirgin bir yüz ifadesi ile beni inceliyordu. Ne yapması gerektiğine emin değildi. Sonuçta ben bir prensestim ve beni koruması gerekirken benimle kılıç dövüşü yapmasını istemiş kafa karıştırıcı bir durumdu.

    Kafasının karışık olması umurumda değildi. Kılıcımı üzerine doğru çekinmeden hareket ettirdiğimde şaşkınlığından vaz geçip harekete geçmek zorunda kaldı. Elindeki kılıçla ani hareketimi savurdu ve pozisyon aldı. Kılıcımı kaldırıp sol omzuna indiriyormuş gibi yaptığımda hareketimi durdurmak için hareket ederken bana zarar vermemeye çalışıyordu. İnsanların yüzündeki tedirginliği böyle zamanlarda sevmiyordum, sinirimi bozuyordu, güçsüz değildim ve gerçek bir saldırıyı rahatlıkla karşılayabilirdim.

    Kılıcımı muhafızın omzundan birkaç santim uzaktayken durdurdum, sol elimdeyken ucu yere bakacak şekilde yere indirdim ve muhafızın doğrudan gözlerinin içine bakarak konuştum. "Sizin ciddi saldırılarınıza karşı gelebilirim." dedim kılıcımı geri çekip kolumu havaya kaldırdıktan sonra büküp hafifçe boynuma değdirecek şekilde arkada tutarak.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 31 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kızıl LeydiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin