5 2 0
                                    

Selamın hello ('・ω・')
Keyifli okumalar dilerim.
Oy vermeyi unutmayınn!!
İnstegram-fxbiante
Tumblr-livsanrio

🌙

Jimin ile aramızda kısa süreli bir bakışma geçerken diğer yandan rahat bir nefes alırken yakalamıştım onu. Önümüzden hızlı adımlarla salona ulaşan genç adamın kapıyı açıp içeri girmeden hemen önce arkasını dönüp,“Hızlanın, hocayı bekletmeyelim.” dediğini zar zor duymuştum.

Bizden büyük bir öğrenci olmalıydı. Duruşu öyle etkileyiciydi ki,şimdi burada çömez diye dalga geçerse sesimi dahi çıkarıcağımı sanmıyordum.

Peşinden hızlı adımlarla içeri girdiğimizde salon dedikleri şeyi amfi olarak düzeltmiştim içimden. Yukarılara doğru yükselen lacivert koltuklara göz gezdirirken bazı öğrencilerle aynı sınıfta olduğumuzu fark etmiştim. Bu iyi bir şeydi,en azından doğru yerdeydik.
-Jimine olan güvenim boşa çıkmamıştı-

“Yukarı geçelim mi? Önler çok dolu” dediğimde hâla oturan insanlara bakıyordum. Henüz iki adım atmıştım,birinin kolumu tutarak durdurmasıyla yavaşça ona döndüm.
Jimin gözlerini pörtleterek bana bakıyordu. Onu bu hale getiren şeyi merak ederek kafamı iki yana sallayıp anlatmaya teşvik ettim. Başıyla sol tarafını işaret ederken,“Adam resmen bizimle kafa buldu” dedi, hırçın bir sesle. Bahsettiği tarafa baktığım anda şaşkınlıkla havaya kalkan kaşlarıma engel olamamıştım. Jimin doğru söylüyordu. Biraz önce koridor da bizimle konuşan çocuk, üniversite hocası çıkmıştı.
Çantasını masasına bırakmış içindeki dosyalarla ilgileniyordu. Belki şuan tekrar bu tarafa baksa,dalga geçebilirdi.
“Boş ver,yürü haydi”
Birlikte yukarı taraftaki koltuklara çöktüğümüzde artık bileğime düşmüş çantamı hızla yan koltuğa bıraktım. Dikkatimi genç hocamıza verdiğimde başını önündeki dosyadan kaldırmış olduğunu gördüm. Kapıya yakın oturan bir öğrenciye kapıyı kapatmasını rica ettikten sonra kol saatine baktı ve gözleri gelişi güzel bir tur attı içerde.
“Bir haftadır dersimize giren hocalara bak,bir de şuna bak amına koyayım. Adam afet gibi”
Jimin hayranlığını saklamadan konuştuğunda ona hak veriyordum. Yirmilerin ortasında olmalıydı,yani öyle gözüküyordu.
“Belki dışardan gelmiştir” diye fikir yürüttüm. “Hani okul okul gezen danışman hocalar oluyor ya,onlardan.”
Jimin,“Sen benim ortaokuldayken saçma programlarına katılmadığım hocalardan bahsediyorsun... olabilir tabi.” diye fısıldadığında hakkında belkilerin uçuştuğu hocamızın salonu çepeçevre kuşatan sesini duyabilmiştik.
“Merhaba arkadaşlar,” dediğinde kürsünün ortasına doğru ağır çekimlerle yürüdü. Üzerinde vücudunu saran beyaz yakalı tişört ve üzerine giydiği gri ceketiyle resmiyetten birkaç adım uzak duruyordu. Tarzı ve duruşuyla çoktan salondakileri kendine bağlamıştı. Ve herkes gibi bende niçin buraya geldiğimizi merak ediyordum. Başparmağını pantolonun ön cebine sokarken her hareketine dikkat etmeyi sona erdirmemi söyleyen tarafımı susturamasam da,bu durumdan rahatsız olduğum da söylenemezdi.
“Adım Yoongi. Min Yoongi. Hepiniz kim olduğumu bir şekilde bilerek bu koltuklarda oturuyorsunuz ama yine de eklemek istediklerim var.” -Açıkcası jimin ve ben tanımıyorduk-
Tane tane konuşarak insanlarla göz temasını sağlamaya çalışıyordu. Böyle insanlara hep saygı duyardım.
“Ben bu okuldan mezun oldum ve okulu bırakamadım,burada çalışıyorum. Çeşitli kulüplerin başkanlığını yapıyorum. Daha çok geziler,kurslar düzenlemede yardımcı oluyorum diyelim.” hafifçe gülümsedi, kahverengi gözleri bunun etkisiyle küçüldü. “Ama hepsinden önce sizleri dinliyorum. Yukarı çıkış kapısından gittiğinizde hemen sağ tarafınızda göreceğiniz oda,ofisim. Hepinizin bu bilgiyi aklında bulundurmasını istiyorum.”
Jimin ile göz göze geldiğimizde dudakları aşağıya doğru sırıtırken başını ağır ağır salladı. Etkilenmişti.
“Başka sorusu olan var mı?”
“Hocam!” Ön tarafın bu seslenişle salondaki kafalar birer birer kıza döndü. Sağ elini kibarca havaya kaldırmıştı. Hocamız sadece yandan görebildiğim kızın sorusuna elini ona doğru uzatıp izin verirken,bense ayakkabılarımın topuk tarafını eş zamanlı yere vurarak ritim tutturmaya başlamıştım.
“Hocam kaç yaşındasınız?” Jimin histerik bir şekilde gülerken, salladığım ayağım, kulaklarımın duyduğu soruyla dondu. Koltukların sağ tarafında bulunan portatif masayı öne çekip dirseklerimi yasladım. Yumru yaptığım elim yanağımın üzerine kapanırken sessizce uzun bir nefes alıp verdim. Sormayı asla cesaret edemeyeceğim soruya, hocamız gülerek başını eğdiğinde -flört öz bir gülüştü- yanağındaki çukura takıldı gözlerim. Buradan dahi görebilmiştim onu. Masasına doğru ilerleyip tam önünde durdu. “Yirmi sekiz yaşındayım” Bunu duyan yanımda ki jimin, ağzından çıkan kelimelere önem vermemişti. “Yalan söylüyor bence,yirmi sekizlik bir tipi yok. Daha çok yirmi dört gibi duruyor.” Jiminin dediklerini pek önemsemedim, asıl odağım hocanın hareketleriydi.
Soru soran kıza kısa süreli bir bakış attı.
“Şimdi başka soru yoksa bugün sizden isteyeceğim şeye geçelim.”
Gözleri başka soru var mı diye öğrencilerde dolaşırken bir an benimle çarpıştı. Bu,değen gözlerinden bana ne geçtiğini çözemeyecek kadar kısa sürmüştü. Hiç kimseden ses çıkmadığını gördüğünde,ellerini birbirine vurdu. “Boş bir kağıt çıkarmanızı istiyorum”
Herkes bunu bekliyormuş gibi, kağıtları teker teker masaların üzerine koyarken acele etmeden ben de defterimi masaya bıraktım. Amfideki tek sesin; yırtılan kağıt sesi olduğunu fark ettiğimde boş sayfayı yavaşça kurtardım tellerinden. Çantamın küçük gözünden kurşun kalemi de çıkarırken göz ucuyla jimin'in de benimle aynı vaziyette olduğunu görmüştüm.
“Kariyer adına burada her birinizin hedefi hemen hemen aynı. Bunu biliyorum. Bu yüzden size kişisel hedeflerinizi sormak istiyorum. Önünüzdeki kağıtlara kendinizden ne beklediğinizi yazın. Sonra çıkabilirsiniz, bugünlük çalışmamız bu kadar olacak.”
İki sıra önümüzde oturan kızlar kağıtlarına eğilip birşeyler karalamaya başlarken gözlerimi yeniden Yoongi hocaya çevirdim. Önünde durduğu masasına hafifçe yaşlanmıştı. Kollarını göğsünün hizasında birbirine kenetlemiş,rahat duruşundan bir taş bile oynatmıyordu.
Kalemin arkasındaki silgiyi boş sayfanın üzerinde ileri geri hareket ettirirken kendime malum soruyu sordum ürkekçe.
“Senden ne bekliyorum?”
“Yazdıklarınız sadece bende kalacak. Bir kelime bile yeterli, hiç sorun değil.
Altına adınızı soyadınızı yazmayı unutmayın. İlerleyen günlerde sırayla sizi ofisime çağıracağım”
Kafamı iyice kağıda gömüp yazabileceklerimi düşündüm. Salondaki hareketlenme bazılarının tamamladığını gösteriyordu. Jimin,bana doğru eğildiğinde hâla önümdeki boş kağıda bakıyordum.
“Ben bitirdim, kapının orada seni bekleyeyim olur mu?”
Başımı kaldırıp ayaklanmış jimin’e döndüm. Çantasıyla kağıdını aynı elinde tutuyordu. Kağıdı çok da dolu değildi. Tamam,zaten bunun önemli olmadığını söylemişti.
“Beklemene gerek yok” dedim fısıltıyla.  “Ben de şu boş kağıdı vereyim geliyorum.”
“Saçmalama şuraya birşeyler yaz da çıkalım.” o da benim gibi fısıldayarak konuşuyordu ama yeterince dikkat çektiğimizin farkındaydık ne yazık ki. “Çok açım” bakışlarıma yardım çağrısı katarak “Azıcık yardım etsen fena olmaz,” desem de, aldırış etmeden gülümsedi.
“Görüşürüz Jungkookcuğum”
Jimin merdivenlerden inip masaya kağıdını bıraktıktan sonra iki kanatlı geniş kapıdan çıktı. Belki bana göre basit, başkalarının cümlesinde yer alan şeyler karalayıp ben de buradan çıkabilirdim ama kendime haksızlık edemezdim. Salon hızla boşalırken bir kez daha yazacaklarıma odaklandım. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, kırgınlıklarım hatta mutluluklarım birer birer önüme parlak ışık misali düşerken onlara dokunacak olmak güzel görünürdü gözüme. Çekinmedim.
Kalemi kağıt üzerinde belli belirsiz tutarken yuttuklarım sadece bir cümleye döküldü.

Keşkelere ve belkilere sığınmadan yaşamak.
-Jeon Jungkook

Kalemimi çantaya attıktan sonra koluma yerleştirip ayaklandım. Üzerinde fazla düşünmeye gerek yoktu aslında,kendimden bunu bekliyordum. Keşkelerle boğuşmamak Ne yazık ki, söz dinlemiyordu tüm uvuzlarım.
Hepsi koro olmuş bunu dillendiriyordu bir tek.
Karşı çıkamıyordum,kaçamıyordum. Kulaklarımı tıkıyamıyordum. Buraya geldiğimizde sıfırlandığımı düşünmüştüm oysa. Biraz olsun kurtulduğumu düşünüyordum benimle süregelen pişmanlıklarımdan.
Fakat o...Sadece yatışmıştı,sadece onunla nasıl yaşanılcağını öğrenmiştim.

🌙

Teacher's pet 😛😛
Güzel olmuştur umarım 🫶🏻
Gelecek bölüm kaldığımız yerden devam ederek, hoşçakalın!!
(Kontrol etmedim.)

Sevgilerle M-

Şu sıralar bir iş değişikliği yaptım ve yazmaya pek vaktim yok,en kısa zamanda yazmaya çalışacağım 🙏🏻

Camelia-TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin