Uzun zaman sonra merhaba:)!
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki,yaklaşık 5-6 ay önce bir iş değişikliği yapmıştım ve o zamandan bu yana çok şey değişti. Maalesef bölüm yazmaya vaktim olmadı.
Staj,iş,kişisel problemler derken ap ayrı bir hayata karıştım. Şimdi de bir takipçim sayesinde yeniden döndüm,ona buradan teşekkür ediyorum💞 çok uzatmadan başlayalım!!
Keyifli okumalar diliyorum.
İg,fxbiante
Tumblr,livsanrio🌜
Jimin tam karşıma oturup kalın kağıda sarılmış iki tostu da elinde tutmaya çalışıyordu. Kutu meyve sularından birini masada bana doğru ittirdi. Tostlardan birini elime tutuşturduğunda sıcak oluşundan dolayı çaresizce elimin üstüne birkaç kez üfledim.
"Erkek arkadaşın olduğundan bahsetmemiştin" dedi birden sitemle.
İlk söylediğinde tepkim şaşırmak olsa da,biraz önceki telefon konuşmasını yanlış anladığını fark ettim. Samimi gülümsemem ile elimdeki tosttan ısırık aldığımda,jimin dümdüz ve daha çok sinirli olmaya çalıştığı ifadesi ile benden cevap bekliyordu."Annemdi o,erkek arkadaşım değil"
Şaşkın ve mahçup gözlerini kaçırarak konuşmaya başladığında,gülmemek için zor duruyordum.
"Anladım,yanlış anlamışım"
Kalın,pembe dudaklarını yaladıktan sonra onları dişleri arasında ezdi.
"Bizimkiler Busan'da anlatmıştım hani. Burada amcamlar ile yaşıyorum,sen öyle konuşunca onları çok özlediğimi fark ettim"Tostuma uzanmadan hemen önce,"Telefondan olmuyor değil mi?" Dedim çekinerek. Vereceği tepkiden neden çekineceğimi anlayamamıştım ama kendimi biran jiminin yerine koydum. Sorudan çok tahmin ettiğim gerçeği,kafasını hayır anlamında sağa-sola sallayarak sundu bana. Jiminin burada okumasının sebebi,aldığı burs ve hayali olmasıydı. Daha iyi bir gelecek için bunu yapması lazımdı. Kendisini tatmin edecek bir gelecek istiyordu,her ne kadar ailesi ona bu imkanı sunsa bile. Hikayenin sadece bu kadarını bilsem de,jiminin neden burslu okuduğunu hâla çözememiştim.
Üzerindeki buğulu havadan kurtulurken "Yine de sorayım. Erkek arkadaşın var mı?" Diye sordu. Jimin,anlaşılan bu konuda ısrarcıydı.
"Bir kere oldu sadece"
Verdiğim cevap üzerine abartılı bir şekilde "Bir? Gerçekten mi?" Dediğinde etrafımızdaki insanların bakışını üstümüzde hissetmiştim.
"Olamaz mı?" Dediğimde tostu masaya bırakıp biraz önceki şaşkınlığını atmış bir şekilde,"Olabilir tabii ama hoş bir çocuksun,takıldığın biriler olur diye düşünmüştüm"Ona hafifçe gülümseyip tostumu mideme göndermeye devam ediyordum.
"Sende var mı? Mesajlaştığın birileri olduğunu görüyorum da"
Jimin omuzlarını düşürdü,"Aslına bakarsan kafa dengi birisi,Ama uzak mesafe için güvenemem. Bu yüzden ondan ayrıldım ve yoluna bakmasını söyledim."Sessiz kaldığımı görünce o da yemeğine geri döndü. Bir müddet daha bu sessizliği sürdürürken ikimizde önümüzdekileri bitirdik.
Ön bahçede yavaş yavaş yürürken etraftaki insanlara çaktırmadan bakıyordum. Üniversite dedikleri ortam gerçekten çok farklı bir dünyaydı. Ağaçların dibinde gölgelik bulmuş,oturan bir gruba çevirdim gözlerimi. Yanlarından geçerken bir projeden bahsettiklerini duymuştuk."Kütüphaneye gidelim mi?" Jimin'in sesiyle ona döndüm. Daldığım her an beni düşüncelerimden çekebilen neşeli ve sevecen bir havası vardı. Belki de sonunda doğru düzgün bir arkadaş seçimi yapmıştım.
"Bu saatlerde az kişi oluyor,almak istediğim bir kitap vardı. Geçen gidişimizde görmüştüm." Dersimize daha vakit olduğundan başımla onaylamıştım. İkimizinde ortak mekanı olmuştu kütüphane.
Her gün nedensizce gider ve on dakika bile olsa orada vakit geçiririz.
-
Tarihi ana binaya girdiğimizde koridorun sonunda bizi bekleyen kapıya baktım. Koridorun sol tarafı duvar olsa da,sağ tarafına sık aralıkla sıralanmış uzun pencereler donatıyordu. İnsanı boğmadığı için daha çok sevmiştim burayı.
Adımlarımızı hızlandırdığımızda danışmaya çok geçmeden ulaşmıştık. Koltuğunda oturan kızıl saçlı,bizimle yaşıt sayılan genç adam bizi oraya gelirken gördüğünde başıyla selam vermişti.
Aramızda bir sohbet geçmiyordu,buraya gide gele sanırım bize alışmıştı.
Öğrenci kartını göstermeye gerek duymadan içeri girdiğimizde,bizi karşılıyan binlerce kitap arasında rafların en üstündeki içeriklere bakarak ilerliyorduk. Jimin'in tarihi ve kurgu kitaplarıyla arası iyiydi. Benim aksime,eski kitaplar ilgisini çekiyordu.
İlk söylediğinde epey gülmüştüm ona,öyle bir havası yoktu çünkü. Ama gitgide bu duruma alışmaya başladım.
Geniş ve uzun rafların arasında nereye gideceğimizi bilerek kısa bir süre yürüdük. Ansiklopedilerin olduğu rafın arkasından kitaplara elimi gezdirerek hareket ediyordum. Daha birini okuyamadan diğerine parmaklarımla uzanıyor ve sonrasında ise o da geride kalanlardan oluyordu.
"Buldum işte!" Diye neşeyle yerinde sıçradığında sessiz olması için onu uyarmama bile gerek kalmadan elindeki kalın kitabı görmem için havaya kaldırdı.
"Gerçekten çok garip bir varlıksın(?)" Dediğimde yanına varmıştım. "Osmanlı tarihi ha? Ne anlıyorsun bunlardan merak ediyorum."
"Hobi işte,merak ediyorum." Dedi fısıldayarak.
"Neyse,ben bu kitabı nasıl ödünç alabilirim onu bir yakışıklı danışman çocuğa sorayım. Sen de buralarda ol." Göz kırparak konuşan jimin,kıvırta kıvırta gözden kaybolmuştu.
Dudaklarımı büzerek baktığım kitaplardan kurtulmak ister gibi uzaklaşırken arka kısımdaki rafların burada sona erdiğini fark etmiştim. İleride sıra sıra uzun çalışma masaları vardı. Olduğum yerde etrafa bakarken cama yakın masada oturmuş önündeki kitabı büyük bir dikkatle okuyan kızı gördüm. Kulağındaki kulaklığın sesi dışarıdan duyulacak kadar yüksekti. Göremeyecek olsa da,ona gözlerimi devirirken biraz daha yürümeye başladım. Belki ben de ödünç birşeyler alabilirdim."Affettin mi beni?"
Tanıdık bir kız sesiyle adımlarımı yavaşlattım. Biraz önce kitap okurken gördüğüm kızdan başka birileri de vardı burada demek. Merakla raf boyunca ilerlemeye devam ederken kanepelerin olduğu tarafta ayakta durmuş kızı gördüm ilk.
Rafların izin verdiği sürece gördüğüm açıyı düzeltip sesin onlardan geldiğini tahmin ettiğim yere biraz daha yaklaştım. Beline değen gür dalgalı saçları ile karşısındaki esmer çocuğun omzunda birleştirdiği ellerine çevirdim daha sonra gözlerimi. Elinin üzerinde kelebek dövmesi vardı. Bu dövme de tanıdık geliyordu. Onları dinlemenin mahremiyeti zedelediğini bilsem de,dikkatle kıza baktığımda taşları yerine oturma işlemini henüz gerçekleştirmiştim. Bu o kızdı.
Yuna.
"Sensiz yapamam,biliyorsun. Lütfen." Adının yuna olduğunu öğrendiğim kız,çocuğa biraz daha sokulmuştu.
"Uzatmayalım artık."
Çocuğun yüz ifadesini tam olarak göremesem de,omzunda birleşmiş elleri nazikçe indirdi.
Kendi ellerini kızın küçük omuzlarına yerleştirirken tüm dikkati üzerine toplamıştı.
Çatılan kahve kaşları ne kadar gergin olduğunun temsili gibiydi. "Bak,onu benimsememi bekleme benden. Şimdi değil. Henüz olmaz." Sıkıntıyla kahkaha atarken olduğum yere mıhlanmış gibiydim. Bir kaç adım geriye çekilip yüzünü gözler önünde serdi. "Ben öyle bir adam değilim ki yuna,olamam da anlıyor musun?" Sert sesiyle irkilip ayaklarımı harekete geçirmek için tüm gücümü topladım. Saçmalamıştım. Onları bu şekil de izlememem gerekirdi. Sıkıntıyla aldığım nefesi dışarı verip,uzaklaşmak için ters yöne doğru bir kaç adım atmıştım ki, kızın üzgünlüğünü ilan eden sesiyle yüzümü buruşturdum.
"Biliyorum,taehyung"
Taehyung.
Aklımdan geçmesi belki de saçma olacak sorunun cevabını merak ediyordum.
O olabilir miydi?
Arkamı öyle bir dönmüştüm ki,bir an dengemi kaybediyordum.Kalbim heyecandan,ismiyle sarsılmaya devam ederken karşımdaki çocuğa yeniden baktım. Bu kez didik didik talan ettim yüzünü. Sadece ona dair bir ipucu veya iz arıyordum. Koyu kahve gözleri yuna'ya bakarken kısılmıştı. Beynim,kahve gözlerinin o tonunun sadece ona ait olabilceğini bana hatırlatırken,kalbim çığlık atarak reddediyordu.
Hangisine inanmam lazımdı?
Tam o sırada bir iz gözüme takılmıştı. Kolunda ki çizik,bana hiç yabancı gelmiyordu.O an bazı parçalar yerine oturmuştu işte.
Karşımda gördüğüm sen misin,hiç bir zaman bana ait olmayan kayıp parçam?
🌜
Asıl şimdi başlıyoruz😚😚
Sevgilerle M-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelia-Taekook
FanfictionBirbirine tutunmuş iki el, Verilmiş sözler, Darma duman olan hayatlar. Yarı texting,Yarı düz yazı. Angst! Semetae Ukekook 🌙