6

37 11 1
                                    

"Eve gelebildin mi Gyu?"

Bavulumu kaldırıp merdivene koydum. "Şimdi geldim, kapıdayım." Kapıyı açarken Ablam birkaç saat sonra geleceklerini söylemişti.

Alışveriş için annem, kardeşim ve ablam dışarı çıkmıştı. Bu yüzden onlar gelene kadar evde tek başıma kalmam gerekecekti.

Genelde her sezon yaz arasını Monako'daki evimde geçirirdim ama bu sezon ani bir kararla Kore'ye, aile evime gelip burda kalmaya karar vermiştim.

En son ne zaman ailemin yanına gelip uzun süre kalmıştım hatırlamıyordum bile. O yüzden şimdi yaklaşık bir ay burda kalmam kesinlikle en iyisi olacaktı. Özellikle annemin bu duruma sevineceği belliydi.

Eve girdiğim gibi yüzümde bir gülümseme oldu. Tek bir şeyin bile yeri değişmemişti. Bavulumu da alıp üst kattaki odama gittiğimde burda da her şeyin aynı olduğunu görmek güzeldi.

Bavulu bir kenara bırakıp hemen yatağa attım kendimi. Yatağım camın altında olduğundan küçükken uyumak için perdeyi çeker, dışarıyı izlerdim.

Ve sonra her şeyde olduğu gibi Taehyun belirir, görüş alanıma kendini zorla sokardı.

Evlerimiz yan yanaydı ve ikimizin odasının camları karşılıklıydı. Yakın olduğumuz dönemlerde sabah okul için onu uyandırma görevi benimdi, akşamları bilerek camını açık bırakırdı ki sabah olduğunda odasına misket atardım uyanması için.

Sonra da Taehyun'un uykulu haliyle odasında dört dönüp o attığım misketi bulmaya çalışmasını izlerdim.

Sahi, o zamanlar attığım misketler hep onda kalmıştı sanırım. Hepsi ondaydı, benim elimde ise hiçbir şey kalmamıştı.

Perdeyi açıp tekrar uzandım yatağa. Taehyun'un odasının kapalı perdelerine baktım. Benim aksime o bulduğu her fırsatta Kore'ye gelirdi ve ailesi başka bir eve taşınmış olmasına rağmen bu evde kalırdı.

Pencereyi seyrederken Taehyun'un içinde olduğu anılarım zihnimde bir bir oynamaya başlamıştı.

Hayatımın çoğu yerinde Taehyun benimleydi, bunu fark etmiştim düşünürken.

Birkaç dakika sonra uyuyakaldım.

---

Üstümdeki baskının verdiği rahatsızlık yüzünden uyanmak zorunda kalmıştım. Sevgili kız kardeşim kendini üstüme atmış resmen üzerimde yatıyordu.

"Akşam oldu uyan artık uyan!"

Elimi başına koyup ittirdim. Gözümü bile açmak istemiyordum ne uyanmasından bahsediyordu bu kız?

"Uyuyacağım, git burdan."

"Misafirimiz var ama, annem uyanmazsan seni aç bırakacağını söyledi. "

Güldüm kendi kendime. Annem oğlunun seneler sonra gelişinin şerefine misafir mi çağırmıştı bir de? Kardeşim sonunda üzerimden kalktığında gözlerimi açıp yatakta oturur hale geldim.

"Kimmiş misafir?" Dedim ama kardeşim cevap verme zahmetine girmeden odamdan çıkmıştı. Odamdan çık desem bu kadar hızlı çıkmazdı, şimdiyse depar atarak çıkmıştı resmen.

Birkaç esneme hareketi yapıp yataktan kalktım. Annem arkadaşlarından birini çağırmıştı muhtemelen. Odamdan çıkıp banyoda yüzümü yıkadım, alt kattan gülüşme sesleri geliyordu.

Ailemden herkesin aynı anda aynı şeye güldüğünü duymak garipti. Genelde asla mizah anlayışları uyuşmazdı çünkü.
Bu durum ilgimi çekmeye başladığı için misafiri görme isteğiyle hızlı hızlı yürüyüp alt kata indim.

Annem arkadaşını çağırmak yerine görmek isteyeceğim son kişiyi, Kang Taehyun'u çağırmıştı.

"Beomgyu!" Annemin mutlu sesi ve bana koşup sarılması rüya gibiydi. Bunlar gerçekleşirken gözlerini bir an bile benden ayırmayan Taehyun ise gerçekti. Yüzündeki hafif gülümsemesi, siyah saçları ve saç tutamlarıyla oynayan parmakları gerçekti.

Bakışlarının ağırlığı vardı sanki. Kollarımın arasında bana sarılan kişi annem değil de oydu sanki bir anlığına.

Kang Taehyun kesinlikle bir büyücüydü. Zihnimin bana oynadığı bu oyunların başka mantıklı açıklaması olamazdı.

"Gyu uyandığına göre yemeğe geçebiliriz." Ablam da gelip bana sarıldı. Ardından dediği gibi yemek masasına gittik hep beraber. Anlaşılan cidden benim uyanmamı beklemişlerdi yemek için.

Bu yemekte isteyeceğim son şey Taehyun'la yakın oturmaktı ve ne yazık ki yine istemediğim şeyler tam dibimde bitmiş, kendimi Taehyun'la karşılıklı otururken bulmuştum.

Gerçi yan yana oturmaktan iyiydi sanırım. En azından yanlışlıkla bile olsa temas kuramazdık.

Yani ben başta böyle düşünerek kendimi avutmuştum. Ama Kang Taehyun dünyada gözleriyle her şeyi yapabilen sınırlı insanlardandı anlaşılan. Yemek boyunca devamlı göz göze gelmiştik ve her seferinde gözümü kaçırmıştım

Çünkü Tanrı aşkına çocuk karşımda yemek yerine beni yiyecekmiş gibi bakarken başka ne yapabilirdim?

Yemek boyunca diğerlerinin konuşmasını dinledim yalnızca. Bilerek konuşmak yerine hızlıca yemeğimi yemeye çalışıyordum ki bir an önce bu masadan kalkabileyim.

Planım işe yaramıştı. Diğerleri yemeye devam ederken boş tabağımı alıp mutfağa gittim.

Tabağı tezgaha koyduğum gibi derin bir nefes verdim. Ne zamandan beri nefesimi tutuyordum bilmiyorum ama son bir saattir olan her şey saçma bir rüya gibi hissettiriyordu.

Kendime bir bardak su doldurup birazını içtim. Mutfak kapısının açılma sesini duyunca bardağı bırakıp arkamı döndüm ve tabii ki bir türlü kaçamadığım kabusumla yüz yüze geldim yine.

"Su içmeye geldim, gerilme hemen." Güldüm ama bu gülüşümün gerginlikten olduğunu yoldan geçen biri bile anlayabilirdi.

Her şeyi unutalım dedikten sonra hemen karşılaşmak hiç de kolay bir şey değildi, unutmaya çalıştığım şey gözümde canlanıyordu sanki Taehyun'a her baktığımda.

Taehyun bana yaklaşıp az önce bıraktığım bardağı aldığında onu durdurmaya çalışmadım. Bardağı bıraktığımı görmüştü ne de olsa. Buna rağmen alıyorsa böyle şeylerden iğrenmiyor demektir zaten diye düşünmüştüm.

"Birazdan bizimkiler gelecek. Annen ve kardeşinle dışarı çıkacaklar."

"Ha? Sadece onlar mı?" Biz ailenin üvey çocuğu falan mıydık da sadece onlar gidecekti sonuçta.

"Annen bizim de gelmemizi istedi aslında." Bardağı aldığı yere bırakıp elini tezgaha yasladı. Bir anda yaklaştığı için hızlanan kalbime küfredip gözlerine baktım. İnat etmiştim, bu kez göz kaçırmak yoktu.

"Seninle bir şey konuşmam gerektiğini ve önemli olduğunu söyleyince evde kalmamıza izin verdi." Bakışlarının bir anlığına da olsa dudaklarıma kaldığına yemin edebilirdim. Bir adım daha bana yaklaşmıştı bu sırada.

"Ne konuşacağız?" Dedim. Genelde aptalı oynamak her zaman en güvenli yoldu çünkü.

"Onu da annenler gidince ögrenirsin Beomgyu." Kulağıma yaklaşıp dudaklarını bastırdı.

Ve o andan itibaren annemler gidene kadar dakikaları, hatta saniyeleri saymaya başlamıştım.






omega of formulaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin