3

34 13 0
                                    

Taehyun arabayı önünde durduğumda bana öyle bir bakmıştı ki bir kez daha bu adama neden mal dediğimi anlamış olmuştum.

Açması gereken kapının camını yüzünü görebilecek kadar aralayıp konuştum: "Vaktimi harcaman için gelmedim, bineceksen bin." Taehyun o sinir bozucu gülüşüyle bana bakıp omuz silkti.

"Kapımı açarsın diye düşünmüştüm. Hiç centilmen değilsin Choi."

Laf sokabileceğimi sanıyordu aklınca işte. "Kadın olduğunu ve prenses muamelesi beklediğini kabul ediyorsun yani?" Sorduğum soru elbette sinirlenmesine neden olmuştu, yüzündeki ani değişimi saklayamamıştı.

Oflayarak kapıyı açıp arabaya bindi. Kendi kendime sonunda diye mırıldanarak arabayı sürmeye başladım.

Gideceğimiz mekan normalde yaklaşık 10 dakikalık uzaklıktayken şimdi sırf bu aptalı alıp getirmem gerektiği için bu süre yarım saatten fazla olmuştu.

Bir süre ikimiz de konuşmadık. İkimizden biri ağzını açtığında yaptığımız tek şey kavga etmek olurdu zaten o yüzden şu an arabanın içindeki bu sessizlik daha çok işime geliyordu.

Ama pek sevgili Kang Taehyun konuşmadan on dakika durursa öleceğine inanıyor olmalıydı ki bir yerden sonra hemen konuşmaya başlamıştı.

"Yaz arası için bir plan yaptın mı? Ailenin yanına gideceksin değil mi?"

Göz devirdim. Sanki arkadaşımız gibi sıradan bir sohbet açma çabası sinir bozucuydu benim için.

"Ablam hakkında bilgi mi almak istiyorsun yoksa?"

Taehyun'un hafif iç çekişi ve ardından gelen gülüş sesi daha da sinirlendirdi beni. Ne zamandan beri ölesiye nefret ediyordum ondan hatırlamıyorum ama gerçekten her an bir köşede onu öldürmeye çalışabilirdim.

"Ablanla ayrılmak verdiğim en doğru karardı. Böyle bir şey yapmaya ihtiyacım yok yani endişelenme. "

"Sen ondan ayrıldın yani?" Pek de inanasım gelmemişti bu olaya. Sonuçta karşımdaki kişi lisedeyken bile onlarca kızla çıkıp her seferinde terk edilen biriydi. Her ilişkisinde karşı tarafın ayrılıyor olmasının bana göre tek mantıklı nedeni sorunun Taehyun'un kendisinde olmasıydı.

Mırıldanarak onayladı beni. "Neden peki?" Merakıma yenik düşmüştüm. Bir yanım gizliden gizliye ikisinin ayrılığı ile ilgileniyordu anlaşılan.

"Anlaşamıyorduk son zamanlarda. Hislerimizi kaybettik sanırım. " Omuz silkişini izledim. Taehyun çoktan bu ilişkiyi aşmış gibi davranıyordu ama ne kadar gerçekti bilmiyorum.

Yol bitene kadar başka bir şey konuşmadık. Taehyun arada bana beni sinirlendirecek espriler yapmış olsa da sessizliğimi korumayı başarmıştım.

Sonunda mekana geldiğimizde arabayı valeye verdim ve içeri doğru ilerledim. Ne yazık ki Taehyun ile beraber içeri giriş yapmam gerekmişti.

Parti pilotlar ve birkaç takım çalışanı için özel olarak hazırlandığı için Formula 1 Federasyonu mekanı kapatmıştı.

Bugünkü yarıştan sonra yaz arası başlıyordu o yüzden bu kutlama normalde yarışlardan sonra yaptığımız kutlamalardan daha özenliydi.

İçeri girdiğim gibi alkol kokusunu almıştım.  Partinin daha en başından sarhoş olmuş kişiler pistte dans ediyordu. Taehyun rastgele bir yere doğru ilerleyince ben önce etrafa bakındım. Bizimkileri bulunca da onların yanına gittim.

Yanlarına gidip selamlaşmam bittikten sonra Kai'nin yanındaki boş yere oturdum. Red Bull'un pilotlarından biri hemen elime bir kokteyl vermişti. Rengi, kokusu ve tadına bakılırsa birkaç içki ve Red Bull ile yapılmıştı. Red Bull takımında olan herkes buldukları her fırsatta içeceklerinin reklamını yapardı kendimi bildim bileli böyleydi bu.

Eh, sonuçta Red Bull formula 1 takımı olsa bile aslında enerji içeceği markasının altında kurulan bir takımdı. Firmaya karşılığını vermeliydiler bir şekilde.

"Yaz arasının bu sene daha az olması pek de iyi olmadı." Dedi Mark Tuan. Kendisi Haas'ın birinci pilotuydu. Geçen sezon takıma alınmış olmasına rağmen hemen göze çarpacak başarılar elde edebilmişti. Haas kendi formula 1 tarihi boyunca ilk kez geçen sene 200'ün üstünde bir puanla kapatmıştı sezonu ve bu başarının yüzde yetmişi Mark'a aitti.

"Daha fazla yarış yapacağımız için yaz arası daha kısa." Williams'ın takım lideri sanki bu bilgiyi bilmiyormuşuz gibi tekrardan açıklamıştı. Evet, takım liderini pek de sevmiyordum.

Kai'nin yanında kokteylimi içmeye devam ettim. Arada bir onunla sohbet ediyordum.  Diğerlerinin konuştuğu konular omegaların ne kadar çekici olduğu, feromonlarının ne kadar tatlı koktuğu gibi şeyler olduğu için pek de ilgimi çekmiyordu.

Ne de olsa ben de omegaydım, belli olmasa da öyleydim, alfalardan oluşan bir grup sapığın başka omegalar hakkındaki iğrenç sohbetine ekleyecek yorumum yoktu.

Ve bilin bakalım bu sohbeti kim başlatmıştı.

Elbette Kang Sapık Taehyun.

Geldiği gibi az önce takıldığı omegayı anlatmaya başlayınca bizimkilerin konuştuğu konu gittikçe değişmiş bu hale gelmişti.

Taehyun böyleydi işte, her şeyi mahvetmeyi seviyordu.
Hayır bir de gelip yanıma oturmuştu, Kai bir süre önce gittiği için yanım boşalmıştı,  Nefret ettiğim gereksiz varlıkların her zaman bir şekilde dibimde bitmesinden daha da nefret ediyordum.

Kokteylimi bitirdikten sonra kendime bir viski söylemiştim. Kokteyl sevmezdim de zaten.

İçkimi yavaş yavaş içerken güzel bir koku geldi burnuma.

Başta güzel gelen koku saniyeler geçtikçe nefesimi kesti. Vücudumda artan sıcaklığı hissettikçe telaşlanmaya başladım ama koku yüzünden hissettiğim heyecan daha ağır basıyordu.

Bardağımı bir kenara bırakıp saçlarımı geriye attım, dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıyordum çünkü yanlışlıkla inlersem yakınımda olanlar duyabilirdi.

Görüşüm bulanıklaşmaya ve kafam allak bullak olmaya başladı. Nefeslerim hızlanmıştı, gittikçe mekandan soyutlanıyor gibiydim. Sanki çevrede kimse yokmuş gibi hissediyordum, ellerim istemsizce kasıklarıma ilerlerken son anda durdurabildim kendimi.

Çünkü bunun yerine az önce aldığım koku tekrar varlığını göstermişti. Kokunun olduğu tarafa, sağa doğru baktığımda ise midem kasıldı.

Kang Taehyun'un başka bir omegayı etkilemek için saldığı feromonlarından etkilenmiştim.

Ve o bunun farkında olarak bana bakıyordu şimdi.

Artık omega olduğumu bilen tek kişi ben değildim.

---

omega of formulaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin