SENİ UNUTMAYA ÇALIŞMAKTA VARMIŞ

64 12 12
                                    


Ebrar'ın zihni, Mile ve Hande'nin konuşmalarından bir türlü kurtulamıyordu. Her şey bu kadar kısa sürede nasıl değişmişti? Onlar evlenmeyi ve evlat edinmeyi planlayan bir çiftti. Şimdi ise Mile, bu ilişkinin onu boğduğunu söylüyordu. Tüm açıklama bu kadar basit olabilir miydi? Her şeyi Mile önermişken, sıkılan neden o olmuştu?

Ebrar, Mile'ye bir söz vermişti: "Sen beni terk etsen bile ben seni terk etmem." Şimdi bu sözü tutma zamanıydı.

Ali hâlâ dışarıdaydı,Ebrar'ın gözü hep Mile'deydi. Ona bir şey olmasına asla izin vermezdi. Aralarında ne kadar kavga olsa da, Ebrar Mile'yi tanıyordu; bu davranışlarının altında mutlaka bir sebep olmalıydı. Ebrar, Mile'nin söyleyeceğini hissediyordu. Fakat emin olduğu şey zaten kendisinin öğrenecek olmasıydı.

Mile ise adeta nefes alamıyordu. Yemek yemek, uyumak, hatta sadece durmak bile ona sürekli Ebrar'ı hatırlatıyordu. Yanında uyuyan Ebrar'a sokulmak istiyor ama bunu yapacak gücü kendinde bulamıyordu. Kendini bu çıkmaza kendi elleriyle sürüklemişti. Antrenmanlara odaklanamıyordu, her fırsatta kendini yere bırakıp ağlıyor ya da sadece Ebrar'ı düşünüyordu. Peki ya Ebrar'a her şeyi söyleseydi? Çok mu geç kalmıştı?

Mile, yaşadığı durumun bir dejavu olduğunu biliyordu. İlk başta Ebrar, Mile'yi linçlerden korumak için ona yalan söylemişti, ama bu teknik ekibin talebiydi. Ebrar, Mile'ye zarar vermek istememişti. O zamanlar sadece ili takım arkadaşlarıydılar. Tolere edilebilecek bir yoldaydılar.

Şimdi ise Mile aynı hatayı yapıyordu, fakat bu sefer durum çok daha karmaşıktı. Kendine kızıyordu; her şeyi en baştan anlatması gerekirdi. Ebrar'ın yaptığı basit hatayı kendi daha zor koşullarda yapmıştı. Artık hata olmaktan çıkmıştı.

Elinde büyük bir boşluk ve belki de geri dönülemeyecek bir yol vardı. Onlar birbirini seven, deliler gibi aşık, saatlerini birbirlerine adayan bir çiftti, hatta bundan daha fazlasıydılar. Mile'nin bu dönemde ona yalan söylemiş olması, aralarındaki bağı derinden sarsıyordu. Ebrar onu affeder miydi? Mile, pek sanmıyordu...

Akşam yemeğinde birbirlerine en uzak iki masaya oturmuşlardı. Araya giren mesafelerin onlara yardım edeceğini düşünüyorlardı. Yanılıyorlardı kalplerinde birbirlerini taşırken en fazla ne kadar uzağa gidebilirlerdi ki?

Aynı odada kalmalarına rağmen, neredeyse hiç birbirleriyle karşılaşmıyorlardı. İkisi de bu durumun ağırlığı altında eziliyor, ama hiçbir şey yapamıyorlardı.

Ayrıldıkları sürekli akıllarından çıkıyordu. Bazen birbirlerine seslenmeye kalkıyorlardı. Aşkım diye yanına gitmek, aynı masaya oturmak... Duş alırken Mile, Ebrar'ın duş jelini kullanmaya çok alışmıştı. Sadece koklayıp yerine koymakla yetiniyordu.

Otel odasında, Ebrar karanlıkta oturmuş, tavanı izliyordu. Yanında ise Mile, yatağın üzerine oturmuş, sessizce çantasını karıştırıyordu. Odada huzursuz bir sessizlik hâkimdi.

Ebrar, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı, sesinde bir umut kırıntısı vardı. Duyduğu konuşmalardan sonra ,Mile ile konuşmayı, son kez deneyecekti.

Ebrar "Mile, neden böyle yapıyoruz? Her zaman konuşarak çözdük her şeyi. Neden şimdi... bu kadar mesafelisin? Ne oldu bize?"

Mile, Ebrar'ın sorularına cevap vermeden çantasını kenara bıraktı. Her şeyi anlatmak için gelmişti bugün odaya. Sadece bir mesajla yine her şey alt üst oldu. "Sevgilini izliyorum. Yanlış hamlende onu bitiririm. Bunu asla unutma."

Kendine söz geçirmeyi başaramıyordu. Ebrar'a kendi yüzünden bir şey olma ihtimali, Mile'yi çok korkutuyordu. Kırık kalbini gizlemeye çalışıp maskesini taktı. Gözlerinde karanlık bir bakış vardı. Başını Ebrar'a çevirip, yüzünde alaycı bir ifade belirdi.

"Bize ne oldu biliyor musun, Ebrar? Belki de sadece hayal ettiğimiz kadar güçlü değilizdir. Belki de bu ilişki en başından beri bir hataydı."

Ebrar'ın yüzü bir anda dondu, Mile'nin sözleri adeta bir tokat gibi yüzüne çarpmıştı. İçindeki öfkeyi kontrol etmeye çalıştı, ama hayal kırıklığı sesine yansımıştı. Yatakta doğruldu.
"Gerçekten mi? Böyle mi düşünüyorsun? Bunca şey yaşadık ve sen... bunların hepsinin bir hata olduğunu mu söylüyorsun?"

Mile, gözlerini kaçırdı. Sonuçta karanlıktı Ebrar, Mile'nin acı çektiğini göremezdi. Ama Mile'nin bilmediği bir şey vardı.

Ebrar göremiyor olsa bile hissediyordu. Sesini toparlayıp; "Evet, öyle. Belki de bu kadar basit. Seninle bir geleceğimiz olduğunu düşündüm ama artık öyle düşünmüyorum. Belki de birbirimizi kandırdık, Ebrar. Biz sadece yan yana iyi görünen iki oyuncuyduk. Gerçek bir çift değildik."

Ebrar, Mile'nin bu kadar acımasızca konuşmasına inanmakta zorlanıyordu. Mile'nin gözlerinin derinliklerinde bir şeylerin gizlendiğini seziyordu ama ne olduğunu anlayamıyordu.

" Bu sensin, değil mi Mile? Gerçekten bu musun? Yoksa beni uzaklaştırmak için mi bu kadar acımasızsın? Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Mile'nin yüzündeki ifade sertleşti, ama içindeki çelişkiyi bastırmaya çalışıyordu. Bu oyunu devam ettirmekte kararlıydı. Yine de içinden zeki, anlayışlı bir sevgilisi olmasına rağmen yaptığı aptallığı geçirmeden duramadı.

"Seninle ne yapmaya çalıştığımın bir önemi yok, Ebrar. Anlaman gereken tek şey, artık seninle devam edemeyeceğim. Biz tükendik."

Ebrar, Mile'nin bu soğuk tavrına karşı duyduğu öfkeyi daha fazla bastıramadı. Ne olursa olsun artık böyle davranmasını açıklayamıyordu. Açıklamaya da çalışmayacaktı.

"Bunu söylediğin için pişman olacaksın, Mile. Şu an yaptığın şeyi hiçbir zaman affetmeyeceğim."

Mile, gözlerinde bir anlık pişmanlık parıltısıyla Ebrar'a baktı, bir anda söylese, her şeyi batırdığını söylese Ebrar yine ona kollarını açar mıydı? Ebrar'da bir insandı. Mile, hissettiklerini tahmin bile edemezdi.

Sahte bir aşk, kullanılmış hissi... Mile düşünmeye devam ederse bu oyundan vaz geçerdi. Düşünmeden; "Belki de öyle olur. Ama bunu artık umursamıyorum. Kendi yolumu seçiyorum, Ebrar. Ve bu yol seninle değil."

Bu sözlerin ardından Mile, sert bir hareketle yatağın yanından kalktı ve odadan çıkmak için kapıya yöneldi. Kapıyı açarken bir an duraksadı, ama arkasına bakmadan, odadan çıktı.

Ebrar, odada tek başına kalmıştı. Kapanan kapının yankısı, içinde kopan fırtınayı daha da derinleştiriyordu. Mile'nin peşinden gitmeyi düşündü, ama içindeki kırgınlık ve öfke, onu olduğu yere çivilemişti.

Ebrar artık resmen pes etmişti. Artık hayatına Mile'siz devam edecekti. Onu kolay kolay geri almaya da niyeti yoktu.

Ardından Mile'nin telefonuna mesajlar gelmeye başladı. Telefonunu oda da unutmuştu.

Ebrar sinirle kalkıp telefonu eline aldı. Boş bulunup şifreyi girdi. Yanlış çıkacağına emindi. Yanılmıştı, Mile'nin şifresi hala Ebrar'ın doğum günüydü. "1701" şaşırsada değiştirmeyi unuttuğunu düşündü.

Gelen mesajlar bilinmeyen numaradandı. Mesajlara girdiği an içeri Mile girdi. Ebrar, Mile'ye döndü.

Mile böyle bir şeye normalde çok sinirlenirdi. Ama telefonunu kurcalayan hala onun gözünde sevgilisiydi. Yeterince onu kırmıştı zaten, sessizce telefonu Ebrar'ın elinden aldı.

Kısa süreli yakınlık boyunca birbirlerinin kokularını içlerine çektiler. Mile aynı sessizlikle odadan çıktı.

Ebrar kendini geriye Mile'nin yatağına bırakmıştı. Yine tavanı izlemeye başladı. Gözlerinden yaşlar süzülüyor, Mile'nin yastığını ıslatıyordu.

Mile odadan uzaklaşamadı. Kendini yere bırakıp kapıya yaslandı. Biri görürse ne düşüneceği umurunda bile değildi. Dizlerini kendine çekip, aydınlık olan koridoru içindeki kara bulutlarla kaplıyordu. Ardından Ebrar'ın neye baktığını merak edip telefonunu açtı. Gördüğü mesaj ile şok oldu. Ebrar acaba mesajı okumuş muydu? Okuduysa ne düşünmüştü.

"Aferin benim güzelim. Seni seviyorum. Sonunda Ebrar'dan kurtulmana sevindim. Yarın bolca konuşuruz. Seni yemeğe bekliyorum. Yarın akşam saat 20:00'da konum atacağım ❤️"

EBGAS İS LOVE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin