10

7.8K 295 9
                                        

Mücevher takmamıştı,
Ama gözleri vardı...

Adar, Mehpare ile birlikte aşiretin toplanacağa yere gidiyordu.
Ikisi de konuşmuyordu.

Adar zeki bir adamdı. Şuan çok öfkeliydi fakat karısının ondan daha öfkeli olduğunu biliyordu.

Ikisi de toplantının olduğunu yere girmeden önce içeriden Abdullah Ağa'nın sesini duydu.
"Yani demem o ki ağalar, hem Arslan hem de Hanzade aşireti köklü bir aşirettir. Asil kana ölüm olmaz. Oğullarım kuma istemiyor. Ben kızımın ayıbını kendime gelin etmeye razıyımdır. Berdel kabulümdür."

Mehpare sinirle soludu ve Adar'ı beklemeden içeri girdi.

"Ağzını topla Abdullah Ağa! Senin kızının ayıbı ona aittir. Delal'in suçu günahı yokken ondan ayıp diye bahsedemezsin!"

Yaşlı bir adam önce kıza, ondan sonra Adar'a baktı.

"Bu kız kimdir Adar Ağa?"

"Hanzade Aşireti'nin Hanımağası Mehpare Hanzade."

"Bilmez misin Ağa kadınlar buraya giremez?"

"Bilirim Akif Ağa. Amma burada bir kadın için hüküm verilecekse, bir kadının da söz etmesi haktır."

Mehpare kocasından güç bularak ortaya geçti.
"Ben Hanzade Hanımağası olarak, kocam Hanzade Ağası Adar'ın izniyle berdel hükmünü kabul etmiyorum. Delal bu adama eş olmayacak."

"Hanımağa sen buralı değilsin biliriz. Berdeli kabul etmezseniz ne olacağı-"

"Ölümdür, bilirim. Siz beni, geldiğim yeri bilmezsiniz ama ben bu toprağın her karışını bilirim. Ölüm hükmü kabulümüzdür. Bizde 50 yaşında adama çocuk gelin edecek yürek yoktur. Ama ölüm hükmünü kabul etmeden önce beni iyi dinleyin ağalar..."

~~

Hanzade Konağı'nda gerginlik yükseklerdeydi.
Hasan Ağa arazi işleri için şehir dışındaydı.
Haberi alır almaz konağa geldi.
Ağzını bıçak açmıyor, sadece duvara bakıyordu.
1 yıl içinde 2 evladı onu sırtından vurmuştu.
Zor bir durumdu, kabullenmek durumdan da zordu.

Konağın kapısı açılmış içeri Adar ve Mehpare girmişti.
Herkes bir umut onlara bakıyordu.
Adar karısının konuşması için bir adım geri geldi.
Mehpare kapıda ki korumayı çağırdı.
"Ali buraya gelir misin?"
Ali gelip Mehpare'nin yanında durdu.
"Hazar ve Nilda'yı bir de Delal'i getirin lütfen."
Evin kadınları gençleri almaya gittiğinde herkes Mehpare ve Adar'a bakıp yüzlerinden bir şey anlamaya çalıştı.
3'ü de aşağıya inip Mehpare'nin karşısına dikildi.
"Ali, sen Nilda'yı evine götür. Ailesi yapılacak şeyleri biliyor."
Kimse ses etmedi. Nilda son kez Hazar'a bakıp Ali ile gitti.
Hanzadeler yalnız kalınca konuşma daha da derinleşti.
"Delal, güzel kızım. Bu olayın hiç bir yerinde yoksun merak etme. Berdel olmayacak. Hazırlıklara başlayalım Hazar ve Nilda'nın düğünü olacak."
Herkes büyük bir mutluluk ile Mehpare'ye baktı.
Delal koşarak yengesine sarıldı. Ikisinin sarılması bittiğinde Mehpare Hazar'a döndü.

"Bana yazdığın bu mektubu eğer bulmasaydım şuan Nilda ve sen ölüyor olacaktın. Çünkü Delal'i yakmak yerine senin ölmeni seçtik. Bunları canın acısın diye söylemiyorum Hazar. Sadece nelere yol açtığını gör istedim. Bizi bir çıkmaza sokmanın bedeli kan veya berdel olmamalıydı."

Hazar konuşamadı. Sözlere Adar devam etti.

"Sanma ki sen Nilda ile evlendikten sonra burada bizimle kalacaksın. Ikinizi Şanlıurfa'ya sürgün ediyorum. Delal izin vermediği sürece Mardin'e adım atarsanız ayaklarınızı yakarım. Ve şuan yaşıyorsan bile Mehpare'ye şükret. O toplantıda döktüğü dili bırak ben, Bawer Ağa bile yapamazdı."

~~
Hanzade Konağında bir hafta geride kalmıştı. Gidilmiş usulünce Nilda ile Hazar'a söz kesilmiş ve nikahları kırılmıştı. Evlendikleri gün Adar'ın Urfa'da onlar için hazırlattığı eve gönderilmişlerdi.
Bu bir hafta da çok şey yayılmıştı etrafa.
Hanzade Hanımağası Mehpare Aşiret toplantısını basmış Berdel'e de ölüme de engel olmuş.
Tüm kızlar Mehpare Ana diye dolanmaya başlamıştı.
Öyle ki Mehpare'den büyükler bile ona ana diyordu.

Mehpare çocuk doğurmamıştı ama bir sürü evladı vardı.

Geçen bu sürede neredeyse Adar ve Mehpare birbirlerini görmemişti.

Her şey bitmiş ve artık soluklancakları vakit denk düşebilmişti.

Adar karısına yaklaştı.
Belki de en derin en güzel an bu andı.

"Güzel Mehpare'm. Ay yüzlü sultanım.
Sen tek bu yüreğe değil bu eve iyi ki geldin. Senden önce geçen zaman bir hiçmiş meğerse. Sen geldin ve bu aciz nefesim bir anlam kazandı. Sana aşığım, ağzımdan çıkan aşk kelimesinden bile çok..."

"Adar, benim yüreği güzel eşim. Kalbimin susuzluğunu senin okyanusların gideriyor. Sakın mavilerini benden çekme sevgilim. Dilimden çıkan aşktan bile fazla aşığım sana."

Biter miydi bu gece?
Birbirlerini itiraf ettikleri bu koca aşk biter miydi?

"Ölüm bizi bu dünyada ayırdığından ve diğer dünyada kavuşturduğu zamandan sonra bile bu kalbim ve ruhum senindir ay yüzlü sultanım."

Bitmemeliydi.
Mardin Mehpare ve Adar'ın aşkıyla kavrulacak, onlar bu dünyadan göçüp gittiklerinde bile hikayeleri, aşkları bâki kalacaktı.
Mardin'e hükmeden aşk, gelecek neslin dinlemeyi sevdiği en güzel hikaye olacaktı.

~~

Mehpare güneş doğmadan gözlerini aralamıştı. Aklına dün gece kocasıyla birlikte birbirlerine aşklarını itiraf ettikleri geldi. Gülümseme ile yanına döndü. Kocası ona dönük bir şekilde huzurla uyuyordu. Elini onun yanağına yasladı. Nazikçe okşadı. Eline batan sakallarla gülümsedi. AdAr'a yaklaşıp yanağına hafif öpücükler kondurdu.

"Bir gün nasıl bu kadar güzel başlayabilir?"

"Günaydın."

"Günaydın güzelim."

Mehpare bu sözlere alışmalıydı. Aşık bir kocaya alışmalıydı.

"Bugün güzel karımla güzel bir kahvaltı yapalım. Ardından valiz hazırlayalım."

"Valiz mi? Nereye gidiyorsun?"

"Gidiyorsun değil, gidiyoruz yavrum. Bu kaos bizi çok yordu. Biraz Edirne'de kafa dinlemeye ne dersin? Hem anneanneyle tanışmadım. Bir el öpmeye gideriz ne dersin?"

"Adar! İnanmıyorum!"
Mehpare sevinçle yerinden zıpladı ve Adar'a sarıldı. Yanaklarına sert öpücükler sundu.

"Sonucunun bu olduğunu bilseydim Edirne'ye belediye başkanı olmak için çalışmalara başlardım."

Mehpare sevinçle güldü.
Edirne'yi, özellikle ninesini çok özlemişti.
Orada Adar'a göstereceği çok şey vardı.
Kuzusu, ineği, köpeği ,bahçesi...
Güzel bir Edirne macerası onları bekliyordu.





Eveett.
Bir olayı da böyle atlattık.
Şimdi de bir Edirne maceramız başlıyorrr.

EDİRNE'DEN MARDİN'EHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin