Muhafızlar güvenlik amaçlı koridorlarda dolanırken gördükleri manzara ile Farya ve sümbülü tutup zindana atmışlardı. Güzel Arnavut için hekim çağrılsa bile ecel onun ruhunu çoktan soğuk koynuna hapsetmişti.
"Sana gitmeni söyledim. Şimdi ikimizde ölücez. "
Küçücük zindanda sağa sola dönen bedeni kollarından çekip oturduğu tahtaya oturttu sümbül.
"Ayakta dolanıp durma Farya birşey düşünüyorum "Faryanın en çokta Sümbülün bu rahat tavırlarına sinirleri bozuluyordu. Birazdan kelleleri yaban ellerde dolanacaktı hala düşünce derdindeydi.
"Neyi düşünüyorsun Sümbül. Öleceğimiz belli nasıl öleceğimiz belli. Daha neyi düşünüyorsun?"
Yıllardan beri ilk defa sesi yükselen dostuna bakan Hadım ağa krala ulaşmanın bir yolunu düşünüyordu.
Ayağı kalkıp uzun yıllardan beri paslanmış demirlere yaslandı.
"Muhafızlar. Padişahı görmemiz lazım. Hünkarımız tehlikede olabilir. "
"Senin dillerin neler söyler Ağa. Ne tehlikesi."
Ayaklarına gelen altın tepsiyi geri çevirmek olmazdı.
"Padişahımız tehlike altında. Onun ve devletin güvenliği için konuşmam lazım kendisiyle. Haber verin . Önemli diyin. Tez haber edin"
Farya karanlıkta zar zor görünen sırta anlamsızca bakıp ne yapıyor bu deli diye düşünüyordu. Neyin peşindeydi.
"Padişahı ne yapacaksın. Başımız zaten belada"
Sümbül yüzündeki gülümsemeyle beraber arkasını dönüp arkadaşına sarıldı.
"Buldum Farya buldum. İkimizide ipten kurtaracak şeyi buldum. Kaderin cilvesi ilk defa yüzümüze güldü. "
Ne olduğunu anlayamazabile her zaman kıvrak zekasına hayran kaldığı arkadaşının onları kurtaracağını anladı.
İçine oturan okuz ayaklanıp kırlarda otlanırken sevinçle karşılık verdi.
Uzun bir bekleyişin içinde can sıkıntısından dolayı büyük bir huzursuzlukla rutubetli duvarın dibine çökmüşlerdi. Ne gelen vardı ne giden. Nemli mahzenin içinde sadece birbirlerinin solukları duyuluyordu. Rutubeti fazla solumamak için boş bir çabayla yavaş nefes alıp veriyorlardı.
Eğer bu sessizlik böyle devam ederse akşama zail* olacaklardı.
Belli etmemeye çalışsa bile sümbülün de umutları tükeniyordu. Belki de adam haber vermeyi unutmuştu. Daha da kötüsü padişah acil sefere çıkmıştı. Öyle bir durum yaşanmasında padişah dönene kadar kemiklerine kadar toz olurlardı toprakta.Sessizliğin hüküm sürdüğü mahzenin kapılarına vurulması ile yüksek sesten irkilen iki beden anında ayaklandı. Koridordaki meşalenin cılız ışığı hünkarın veziri olan Aybarsın yüzünü aydınlatıyordu. İlk defa olmasa bile çok nadir gördükleri hem vezir hem komutan olan bu sert çehreli adamı görmek içlerine korku tohumu ekmişti.
"Kapıyı aç"
Kalın sesi ıslak duvarlardan yankılanırken yerinde titreyen muhafız hemen kilidi açmıştı. Kapıyı açıp geçmeleri için alan bıraktı. Önde sümbül arkada Farya korkulu adımlar ile boyu koridorun tavanına kadar uzanan sert kalıplı adamı takip ediyordu.
"Sümbül bittik biz"
Farya fısıltı şeklinde aklındaki şeyi diline dökerken sümbül cesaretini dirençli tutmaya çalıştı.
"Farya keşke aramızda kan bağı olsaydı da zəkanı benden alsaydın"
Hem arkadaşını hem kendini rahatlatmak için alayla söylenirken öndeki bedenden gelen uyarı öksürüğü ile anında tebessüm etmeyi bıraktılar. İki katlı merdivenden çıkıp zemin kata ulaşınca hala kararmayan hava ile şükürler ettiler. Güneş bir şaka yapıp biraz erken basta kelleleri çoktan gitmişti tabut dağına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL TAÇI(GAY)
Short StoryBu gözler daha önce yaşamadığım şeyler yaşatıyor bana. Sen bir hadım Ağa'sın ben ise sana meftun bir adam. KISA HİKAYELER SERİSİ 1 eşcinsel kurgudur. olumsuz örnek davranış pek bulunmamaktadır. kişi ve kurumların gerçeklikle alakası yoktur. Türk t...