Hadım ağa heyecanla gelecek haberi bekliyordu. Yeni cariyeler hünkarın karşısına çıkarılmıştı. İçinde çok güzel hanımlar olsa bile sarışın kadın göze çarpıyordu. Sümbül Ağa ile paylaştığı odada oturmuş mum ışığı altında kitap okuyordu. Aklı cariyelerde kaldığı için bir kaç cümleyi başa sarıp okuyunca canı sıkılıp daha sonra devam etme düşüncesiyle köşeye bıraktı.
Normalde sümbülle sohbet eder geceyi bitirirdi ama bu gün nöbetçiydi has odada. Heyecanla bekliyordu gelecek haberi. Her cariye seçiminde mutlaka iki hadım ağa padişahın elinin altında çalışmak için nöbet tutardı. Seçilen cariye daha bir özenle hazırlanır padişah için has odaya bırakılırdı.
Yaz akşamı olduğu için güneş geç batmıştı. Açık pencereden süzülen havayla küçükçe tebessüm edip pencereye yaklaştı. Biraz serin hava kendisine iyi gelebilirdi.
Çalınmadan kapı ile anında ayaklanıp gelen sümbül ağaya ilerledi.
"Seçildi mi gözde"
Meraklı hadım ağaya bakan sümbül heyecanına tebessümle bakıp "yine yükselttin cariyeyi gözdeliğe"
İçi sevinçle dolan ağa hemen en yakın dostuna sarıldı. Gözde yapılan cariyeyle ilgilenen hadım ağa hem daha fazla söz hakkına sahip oluyor hem bol bol hediye veriliyordu.
Kendisine verilen çoğu hediyeyi sümbül ile paylaşmaktan gocunmazdı. Gün boyu her saniye yan yana olduğu bu ağaya sonsuz güven ve şefkat besliyordu.
Biraz muhabbet edip köşelerine çekilince sabah Gülce Hatunun tepkisini merak etti.
Gün ayar aymaz uyandırılan ağalar cariyelere ders verilmesi için toplandı.
Farya gözleri ile adının afrozya olduğunu öğrendiği sarışın kızı ararken köşede bitkin bir şekilde oturan beden ile tebessüm etti.
Padişahla gece geçiren kişi iki gün kendine gelemiyordu. Arnavut kadın dün gece üstünden geçen kamyon ağırlığında ki padişahla zar zor nefes alabiliyordu. Buraya getiren her kişi bakireydi ve onun ilki sərt geçmişti.Farya gözlerinin oyalanmasına dikkat edip her zamanki rutin şeyleri yapıyordu. İçinde bulunduğu bu huzurlu hal akşam öğrendiği bilgilerle bozguna uğratılacaktı.
Gülce Hatundan
"Ne demek has odaya cariye kabul edilmiş mürver. Bugün gözdenin günüydü"
Odada sağa sola ilerleyen kadın içindeki kızgınlık ile nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.
Bugün günlerden salıydı ve bu gece padişahın huzuruna gözde çıkarılırdı. Gün batımında kendisine gelmeyen haberle içine kurt düşse bile şimdi yardımcısının sözleri ile iyice emin oldu. Yeni cariye padişahın gözdesi olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.Yüzüne düşen siyah tutamı kulağının arkasına koyup kendisine özel olan adadan çıktı. Kendisi gibi bu cariyeyi de gözde yapan Farya ağanın odasına ilerlemeye başladı.
Meşalelerle aydınlatılan koridorlardan ilerlerken kendisine selam duran birkaç kişiye başıyla karşılık veriyordu. Ne olursa olsun o bir prensti ve şimdi padişahın gözdesi konumundaydı.
Vardığı kapıyı iki kere tıklatıp beklemeye başladı. İçeriden 'gel' sesini duyunca arkasındaki mürverin kapıyı açması için işaret verdi.
Açılan kapıdan zarif hareketlerle süzülürken kendisine hayran bakışlar atan hadım Ağa'nın önünde durdu. Tek konuşursa adının padişaha gitmesinden çekindiği için yardımcısını kovmadan söze girdi."Ne yapıp edip o kadını gözdelikten uzak tutacaksın Farya"
Farya bu anın yaşanacağını elbet biliyordu ama bu kadar hızlısı kendisini de şaşırtmıştı.
"Padişah kimi gözde yaparsa ben karışmam. Hünkarın seçimine karışmak ne hattime"
Tek kaşını kaldırıp meydan okur gibi baktı hatuna. Böylelerini çok görmese bile duyuyordu.
"Ne demeye çalıştığımı biliyorsun Farya. İster öldür ister beynini sulandır. Eğer gelecek günler benim yerime o has odaya teşrif ederse senin yolun tabut dağına yoluna doğru ilerler. "
Yapılan imayı anlayan Farya her ne kadar rahat gözükse bile içinde şüphe tohumu yeşermişti bile. Bu gözü kara kadının yapacakları kendisinin zararına olabilirdi."Öldüremem sadece uyarı ateşi açarım. "
Yüzündeki memnun tebessüm ile kapıya ilerleyen kadın duraksayıp arkasını döndü.
"Sen yeterki tarafını belli et. Gerekirse o ateşi ben sana kendi ellerimle veririm"Kapıdan çıkan bedenle derin nefes alan Farya olacakları şimdiden tahmin ediyordu. Herkes gözdelik gibi saraydakı önemli konuma erişmek isterdi. Gülce hatun iki yıldır sürdüğü bu sefanın bozulmasından rahatsızdı. Bunun için gerekli şeyleri yapmaktan geri durmayacaktı.
Sabah gün ayar aymaz ayağa dikilen hadım ağalar önce kendi ihtiyaçlarını gidermiş ardından caeiyelerle ilgilenmişlerdi.
1 haftadır aynı sistemi uyguluyordu . Gülce hatunla konuştuktan sonra padişah bir haftalığına başka sancağa kontrole gitmişti. Bu yüzden tehlike suları akmıyordu. Ta ki dün ziyaretten dönene kadar .Farya bir haftadır içinde tuttuğu şeyi güzel cariyeye söylemek istese bile onunda elinden birşey gelmeyeceğinin bilincindeydi.
Padişah gel dedikten sonra kendi bile itaat edecekti.
Afrozyaya doğru ilerleyip önünde durdu.
"Hünkarımız senden memnun mu? "
"Pek memnunlar efendim"
Alttan kendisine bakan kadına içi giderken yumuşak sesi kulaklarını okşuyordu. Yasaktı nu kadın kendisine bu yüzden toparlanıp önünde durdu.
"Bu gece padişah seni çağırırsa hasta olduğunu belirt gitme yanına."
Cariye hoş bir tebessüm yollayıp başıyla onayladı. İçi rahat etmeze bile arkadaşlarının yanına ilerleyip etrafına bakındı.
"Sümbül nerde"
Kendisinden yaşça büyük ağabeyi kapıyı göstererek "mürver çağırınca gitti" dedi.
Mürverin sümbül ağayla ne işi olabilirdi ki?
Asla peşini bırakmayan merakı tekrar gün yüzüne çıktı. Akşam odada soracağı için rahatlamaya çalışıp önlerine servis edilen üzümden bir dal aldı.Gece saray Gülce hatunun geçirdiği sinir krizi ile ayaklanmış padişah afrozya ile geçirdiği zevki bölmeden gecesine devam etmişti. Sabah Farya endişe ile ders verecekleri alana gitmek için aydınlık koridorlardan geçerken uzaktan sümbül ve yerde yatan bedeni gördü. Ağzını açsa dışarı çıkacak kalbini es geçip koşar adımlarla yanına ilerleyince yerdeki bedenin kanla kaplı karnını sümbülün elindeki hançeri gördü.
Camlardan süzülen güneş ışığı cariyenin solgun yüzüne yansıyor güzelliğini aydınlatıyordu.
"Ne yaptın sen sümbül"
Aklı donmuş hiçbir şey düşünemez olmuştu. İlgilendiği cariyenin ölümü kendinden sorumluydu. Sümbülle beraber yanacaklardı. Ahirete gidiş bileti kazanmışlardı tek bir hançer darbesiyle.
"Yaşamanın bedelini seninle ödedim. Ben senin celladın oldum Farya"
"git"
Öfkeyle ittiği beden geriye adımlasa bile gitmedi. Öylece durup kanlı eline baktı. Yıllardır temiz olan hayatlarını kanla kirletmişti. Sildikçe yayılacaktı bu kan. Kokusu bile midelerini bulandırmaya yetecekti.
Ölümü kesinleşen Farya sümbülü ipten almak istercesine sürekli gitmesini söylüyordu. Afrozyanın karnını yaran bu hançer sırtına saplanmıştı. Yaşadığı şeylerin ağırlığı ile bedeni sanki elli kat daha da ağırlaşmış gibiydi. Gözleri çökmek ister gibi kapanıyor zorlukla açılıyordu. Arkasından gelen adım sesleri ile sümbüle bakıp dudaklarını kıvırdı. Sonları gelmişti.
İkiside ölümün soğuk nefesini enselerinde hissediyorlardı.
İhanet ancak yapılmadığı zamanlarda sevilebilir. Ve yapılan her ihanet başka bir ihanete gebedir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL TAÇI(GAY)
Historia CortaBu gözler daha önce yaşamadığım şeyler yaşatıyor bana. Sen bir hadım Ağa'sın ben ise sana meftun bir adam. KISA HİKAYELER SERİSİ 1 eşcinsel kurgudur. olumsuz örnek davranış pek bulunmamaktadır. kişi ve kurumların gerçeklikle alakası yoktur. Türk t...