Birbirimize bakmaya devam ederken ikinci bir feryad koptu. Sesle birlikte Boran ağa "Hemen içeri gir ben gelene kadar odadan çıkma sakın!" Diyip koşarak aşağıya inmeye başladı. Onu dinlemeyerek bende onunla birlikte aşağıya indim. Merdivenin başında dizlerinin üstüne çökmüş ve sanırım suyu gelmiş olan Leyla abla, inim inim inlerken sadece kocasını istiyordu.
Hemen Boran Ağa'yla beraber koluna girdim ve yavaşça yerden kaldırdık. Agah bey adamlara arabayı hazırlatmasını söyledi. Leyla ablayı arabaya yerleştirdikten sonra Boran Ağa'ya baktım. "Yanına bin gidelim. Yolda abimi ararız." Heja hanım ön koltuğa yerleşip "Yok oğlum biz gideriz babanla, yorulmuştur sadece birşey yok. Siz ikiniz yeni evlisiniz evde kalın. Hastaneden sonra biz çiftlik evine geçeriz. Şoför de diğerlerini çiftlik evine bırakacak zaten." Bu kadın nasıl bir anda bu kadar iyi olmuştu? Leyla ablaya dönüp "Gelmemi ister misin?" Diye sordum. "İyiyim sadece yoruldum. Endişe etme. Doğurursam mutlaka sizi ararlar." Deyip güldü. İstemsizce ona sarılıp öylece durdum. "İyi ol ve çabucak geri dön. Baş etmemiz gereken cadılar var." Gülümseyip ondan uzaklaştım. Onlar yola çıktığında ben ve Boran Ağa içeri girdik.
Odaya girdiğimizde tüm dikkatini yatağa verdi. Eyvah! Gecelikleri yatağın üzerinden kaldırmamışım. "Immm bence şunu den-" Cümlesini bitirmeden koca cüssesini banyoya doğru sürükledim. "Fazla terlemişsin git bir duş al kendine gelirsin. Hadi!" Onu içeri tıktıktan sonra giyecek birşeyler aradım ama burda gecelikten ve günlük kıyafetlerden başka birşey yoktu. Şaka mı bu! Ne giyeceğim ben. Odayı birbirine katmama rağmen hiçbir şey bulamadım. Su sesi kesilince elime geçen en kapalı geceliği üzerime geçirdim.
Telefonumdan bildirim gelince hiç istemeyerek ekrana baktım. Tam tamına 245 mesaj. Tabiki de Baran' dandı. Neredeyse hepsi tehtid içerikli ve bir sürü kötü söz barındırıyordu. Göz devirip telefonu sessize aldım. Aynanın karşısına geçip uzun siyah saçlarımı örmeye başladım. "Siyah yakışmış." Sesiyle yerime mıhlanırken utançtan elim ayağım birbirine girmişti. Aynadan ona bakınca şoka uğradım. Ellerimle gözlerimi kapatıp "N-neden havluylasın?!" "Beni banyoya postalayıp kıyafetlerimi vermeyen sensin." Gözlerim kapalı yatağa ilerlemeye çalışırken sert birşeye çarptım. Burda duvar mı vardı? Elimle yoklayıp tek gözümü açtım. Çarptığım yere baktığımda onun dev gibi vücuduyla karşılaştım.
Vücuduna bakakalırken ejderha dövmesi dikkatimi çekmişti. Neredeyse sağ omzunu kaplıyordu. Ben kızarmaya başlarken o dolabına yönelip kendine kıyafet baktı. Gözlerimi kaçırdım ve yatağa doğru ilerledim. Telefonumu şarja taktıktan sonra kendimi yatağa attım. Derin bir sessizliğin ardından kısık bir öksürük sesiyle Boran Ağa' ya baktım. Kıpkırmızı kesilmiş ben hariç her yere bakıyordu. Üzerimde gecelik olduğunu tamamen unutmuştum, kendimi düzeltip tavana bakmaya başladım. Yanımda ağırlığını hissedince olduğum yerde kasıldım. "Senin için zor olduğunu biliyorum. Ama asla seni birşeye zorlamayacağımı bilmeni isterim." Ben tavanı incelerken sözlerine devam etti. "İstersen çarşıya çıkıp birşeyler alabiliriz." Kafamı yana çevirip ona baktım ve baktığım gibi geri döndüm. "Üstüne birşey giyemez misin?!" Diye çıkıştım. "Hava yeterince sıcak. Böyle iyiyim." Gözlerimi devirip ışığı kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
BORAN KALENDER
Dolu Kadehi Ters Tut-GİTME
Gecenin karanlığında perdeden sızan ışık bembeyaz tenini parlatıyordu. Uyurken bile bu kadar masum bir o kadar da cesur görünüyordu. Gözlerinde yanan ateşi ilk gördüğümde içimde birşeylerin cız ettiğini hissettim. Annemin gözlerindeki ateşi bu kadında bulmam kader miydi? Ne kadar onunla yakınlaşmak için sabırsızlansam da yavaş olmalıydım. İçinde yıllarca kandırılmış olmanın verdiği huzursuzlukla hemen beni tanımak isteyecek değildi. O adamla ilgili daha fazla araştırma yapmalıydım. Ona yaşattığının yüz mislini yaşatmak istiyordum. Herkes benden korkup gözümün içine bile bakarak konuşamazken, bu kız gözlerimin içine bakarak meydan okurcasına benimle evlenmeyi kabul etmişti. Hemde bir hiç uğruna... Sadece canı yandığı için, can yakmak için yaptığını biliyordum ama o gözlerle bir daha, bir daha baksın istiyordum bana. Sürekli onunla uğraşarak bana kafa tuttuğunu görmek istiyordum ve o bunu hiç düşünmeden yapıyordu. Otuz üç yaşına kadar kimseyi böylesine istememişken onu isteyebilir miydim ki? Benden onbir yaş küçüktü. Onu zorlayacak değildim tabi ama neden bilmiyorum beni istesin istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCLE
Teen Fiction*** İstanbul'dan Diyarbakır'a amcamlara gelmiştik. Elimde peluş bir ayıcık, ayaklarımda kırmızı papuçlarım üstümde ise beyaz üstüne kırmızı mor çiçekli bir fistan vardı. Dicle kenarında buluşalım demişti amcam. Dicle'm çok sevecek...