41. KABUL OLAN TEK DUAMSIN

4.1K 341 72
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin siyah kalplerim.

Keyifli okumalar!

Umay

Gitme, kal diyebileceğiniz insanlar yerine sizden hiç gitmeyecek insanlar sığdırın hayatınıza diye bir cümle okumuştum psikoloji derslerinde hocanın önerdiği kitaptan. O zamanlar bu cümlenin ağırlığının ne olduğunu anlayamamıştım. Kimseye gitme demem gibi gelmişti. Ama hayat öyle bir noktadan bana yüzünü göstermişti ki artık hayatımda gitme, kal diyebileceğim kişiler vardı.

Buna Cihangir dahil değildi. Çünkü o zaten benden gitmezdi. Gidemezdi. Ne ben onu bırakabilirdim ne de o beni.

Şu an benden kaçıyor olmasını da anlıyordum. Sevdiği kadına kendi elleriyle zarar verecekti. Bunu yapmayı o ister miydi? Tuzağa düşmüştü. Ama bunu ona anlatamıyordum.

Gözlerimi hastane duvarlarından çekerek odadaki kişilere çevirdim. Başımda durmuş, Cihangir'in yokluğunu gidermeye çalışıyorlardı. Onlarla ilk tanıştığımızda bu halde olabileceğimizi söyleseler kıçımla gülerdim sanırım. Çünkü hiçbiri beni istememişti.

Cihangir dışında.

Ve şimdi de yanımda Cihangir yoktu. Onlar vardı.

" Parmak uçların üşümüş. " dedi Mizgin ellerimi ellerinin arasına alarak. Ona öyle bir baktım ki dudaklarım konuşmadı ama o ne demek istediğimi anlamış gibi baktı bana. " Cihangir kontrol etmemi tembih etti de. "

Parmak uçların üşürse ben varım diyen adam şimdi neredeydi? Kendi burada olmasa bile illaki birilerini benim yanıma yolluyordu. Bu durumun beni hoşnut etmesi mi gerekiyordu yoksa hüsrana mı boğması gerekiyordu gerçekten bilemiyordum.

" Sana çorap falan getirmiştim ya hani? " gözlerime baktı o anı hatırlayıp hatırlamadığımı sorgularcasına. " O yüzden bu görevi bana teslim etti. "

Yutkundum.

Bu görevi bana teslim etti de ne demekti? O neredeydi?

" Teşekkür ederim Mizgin ama hiç gerek yok. " Ellerimi ellerinin arasından çekmeye çalıştım. " Cihangir yoksa parmak uçlarım üşümeye devam edebilir. "

" Ama..." dudaklarını araladı ama söyleyecek bir şey bulamayınca kapatmak zorunda kaldı. Geriye doğru çekilip biraz önce oturduğu koltuğun yanında durdu.

" Hepinize teşekkür ederim. " dedim sesim mesafeli olmamalıydı, Cihangir'in yokluğunun cezasını onlardan çıkartmamalıydım ama nedense kendimi dizginleyemiyordum. " Yanımda kaldığınız için. "

" Her zaman. " dedi Kubilay başını dikleştirerek. " Her yerde, seninle. " göz kırptığında ona gülümsedim. Gizlediğimiz evliliğimizi öğrenmiş, bize kızmış olmasına rağmen benim yanımdaydı. O gerçek bir arkadaştı.

" Kopyala yapıştır. " dedi Alparslan gözlerini yüzümde gezdirerek.

" Gözlerin başka birini arıyor biliyorum bacım ama idare et bizimle. " gözlerimi Barbar'a çevirdiğimde ona asker selamı verdim. Bunu neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

" Cihangir nerede? " sorumla birlikte hepsi birbirine döndü. Kimse nerede olduğunu bilmiyordu. " Bilmiyor musunuz? "

" Hastanededir. Uzaklaşmaz. "

" Ama yakınlaşmaz da. " dedim gözlerimi kapatarak. Bana kirli elleriyle dokunmak istemediği için Alparslan'dan beni taşıması istediğini duyduğum andan beri kendimi sıkıyordum. Biz bunu nasıl aşacaktık? Ya da aşmalı mıydık? Bunu bile bilmiyordum. Ondan ayrı kalma düşüncesi bile ürkütücü geliyorken o şu anda yanımda değildi.

KUZGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin