Gün boyunca içimde dolaşan huzursuzluk, son saatlerde öylesine bir ağırlık kazandı ki, boğazımda bir yumru gibi hissetmeye başlamıştım. Biliyordum ki, bugün bir şey olacaktı ama içimde ne olduğunu bulmaya çalıştıkça, bu karanlık düşünceler daha da derinleşiyordu. Karşımdaki televizyonda, sabah kuşağı programı akıp gidiyordu; Seda Sayan ekranda gülümseyerek bir şeyler anlatıyordu, ama benim zihin yolculuğum tamamen başka bir yöne sürüklenmişti. Bir boşluk içinde kaybolmuş, arada annemlerin muhabbetine katılmaya çalışmama rağmen, huzursuzluğum bu bağı koparıyordu. "Sonu hayra çıkardı umarım," diye geçirdim içimden, ama kendimi o an durdurmak mümkün olmuyordu. Sırtımda hissettiğim sızıyla daha fazla yerimde duramadım.
Hafif bir tedirginlik içinde kalktım; Ceylan annem hemen dikkatimi çekti, gözlerinde bir endişe parıltısıyla bana baktı. "Nereye kızım? Bir şey mi oldu?" diye sordu. Ona gülümsedim ama bu gülümseme içimdeki kaygıyı örtmek için yetersizdi. "Hayır anne, sadece odama gideceğim." Son günlerde ailemin de fazlasıyla endişeli olduğunu biliyordum; 37 haftalık hamile olmam ve eşimin yokluğu, gerginliklerinin nedeniydi.
Ben Akay, Avukat Akay Soykamer Zevahir. Eşim Yüzbaşı Uygar Zevahir. Muğla'nın kalbinden, sevdiğim adam uğruna geldiğim bu topraklarda, Yüksekova'da hayatımıza sıfırdan başladık. Bazen, aylarca onu göremediğim zamanlar oluyordu. Onun güçlü bir timin başında görev almasıyla gurur duysam da, aynı zamanda bu durumu kabullenmekte zorlanıyordum. Normalde kendi mesleğimle ilgilenmeyi çok seviyordum ama onun, "Burada güvenli değilsin, evde kalmalısın," sözleri bana başka bir seçenek bırakmamıştı. Ona güvenmekten başka çarem yoktu, bu da beni içsel bir çelişkiyle baş başa bırakıyordu.
Yüksekova'da geçirdiğimiz bir yılın ardından, hamile olduğum müjdesini aldım; fakat eşim yine görevdeydi. Bu haberi duyduğum anı düşündüm, onun o anki yüzündeki ifadeyi. İki aylık hamileydim, ama ne yazık ki bunu yanında değil, yalnız başıma öğrenmiştim. Bu durum onun için büyük bir yük olmuştu; baba olacağını böyle bir mesafeden öğrenmek istemezdi. Ama o görevdeyken, ne ona ulaşabileceğim bir telefon vardı ne de başkası. Biz aylarca birbirimizden uzaktaydık ve bu mesafe, aramızdaki duygusal bağı daha da güçleştiriyordu.Zaman zaman yaşadığım bulantılar, aşerme isteklerim ve uykusuz gecelerimde yanımda olamayışı, onun için de içimi kanatan bir acıydı. Gözlerinin derinliklerinde hissettiğim özlem, onun da yanımda çoğu zaman olmayı istediğini biliyordum. Ama mesleği, onu çok sevdiği için bırakması imkânsızdı. Uygar'ın ailesinin asker olmasını istememesi bir tarafta kalsın, o gizlice sınavlara girerek bu mesleği seçmişti. Bazen, onun eşi olmak yüreğimi fazlasıyla zorluyor, yalnızlığımı derinleştiriyordu. Kendi ailem çok uzakta olduğu için, eşim gittiğinde burada yapayalnız kalıyordum; özellikle evden pek çıkmadığım için böyle sıkıntılı bir durumdaydım. Zordu, hem de çok zordu.
Kendi yatak odamıza girdiğimde, kapıyı yavaşça kapattım. Derin bir nefes alarak aynanın karşısına geçtim; yüzümdeki gülümseme, içimdeki endişeleri hafifletmeye yetmedi. Gözlerim, hamileliğimin meyvesi olan karnımda dolaştı. "Minik kızım, bugün çok sakinsin," dedim ona, bir anne şefkatiyle karnımı nazikçe okşarken, içinde bulunduğum huzursuzluğu ondan da hissediyordum. "Sende farkındasın... Bugün hiç güzel bir gün değil, sen de huzursuzsun değil mi?" Normalde içimdeki hareketliliği hissetmediğim bu an, beni tedirgin ediyordu. Karşımdaki ayna, ruh halimin yansıması gibi, içsel kaygılarımın tümünü açığa çıkarıyordu.
Uygar'ın her seferinde görevde olduğunu düşünmek, yıllar geçmesine rağmen içimde yine bir diken üstünde yaşamama neden oluyordu. İlişkimizin başında bana bunu ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı. Ben de ona, "Her şeye birlikte göğüs gerebiliriz," demiştim; bu söylediklerim asla bir yalan değildi. O benden uzaktayken kendimi güvende hissediyordum, ancak yanında olduğunda, bir aslan gibi güçlü olan yüzbaşımın, benim yanımda nasıl bir kedi gibi davrandığını düşünmeden edemiyordum. Timdekiler, çoğu zaman beni arayıp "Yenge, lütfen karargaha gelir misin? Seninki yine delirdi," dediğinde, içten bir gülüşle karşılık veriyordum. Evet, Uygar'la baş etmek oldukça zordu ve onun zorlu karakterini kabul etmek zorundaydım; çünkü gerçekten de zor bir adamdı Uygar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade | okyanushuzuru
Chick-LitÜlkenin kaderi, her şeyin sıradan göründüğü bir anda dönmeye başlar. Cesur Yüzbaşı Uygar Zevahir, fedakarlıkla dolu bir hayatın sona erdiğini düşündüren bir görevle, ülkesi için gözlerden uzak bir gizli göreve katılır. Ancak, başına gelenlerin bilin...