Bölüm 13

33 8 14
                                    

Hemen Jin'in yatağından atlayıp kapıya doğru koşacaktım ki bacaklarımdan aşağı bir şeyin aktığını hissedince olduğum yerde durdum.

Jin "Çok üzgünüm" dediğinde ve arkama dönüp baktığımda beyaz bir şey gördüm, beyaz bir şey.

 "Seni öldüreceğim." diye tısladım, sözlerim buz gibi soğuktu ve kimse içeri girmeden kapıyı kilitledim. Zaten bir saniye içinde kapı çalındı. 

Yoongi'nin kapının arkasından "Uyanın, sizi sikikler! Kahvaltıya gidiyoruz!" dediğini duymuştum.  

"Bir dakika içinde çıkıyorum!" 

Ben onun neden olduğu bu iğrenç pisliği temizlerken Jin'e kapıyı açmasını işaret ettim. Banyoya girer girmez aynada kendime baktım. Berbat görünüyordum. 

 Şu anda her şeyin berbat olduğundan bahsetmiyorum bile! Bu tekrar nasıl olmuştu? Fırsatını bulduğum ilk anda Jin'i öldürecektim. 

Üzerimi değiştirdikten sonra odaya girdiğimde herkesin beni beklediğini gördüm. 

Jimin bana sıkıca sarılırken "Joonie merhaba!" diye şakıdı.

"Selam." 

Ben de ona sarıldım. Çekildiğinde bana gülümsedi ve tekrar Tae'nin yanına gitti. Başımı kaldırdığımda gözlerim Jin'inkilerle buluştu. Anında sinirlendiğimi hissetmiştim. Jin ise bakışlarını kaçırarak yere bakıyordu. 

 Tae, Jimin'in elinden tutup onu dışarı çıkarırken "Hadi gidelim!" dediğinde herkes Jin ve beni odada bırakarak dışarı çıktı. 

"Dinle, biz-" Ama şu anda onunla konuşmak istemediğim için Jin'in sözünü kestim. 

 "Konuşma. Hadi gidelim." Jin beni takip ederken ofladı. Bu ilginç bir kahvaltı olacaktı... 

SEOKJİN

Kahvaltıda Namjoon bana bir bakış bile atmamıştı. Dün için üzgündü ve bu anlaşılabilir bir şeydi. Sarhoştu ve doğrusu bunu yapmamalıydım ama benden gözleriyle bunu istemesinden sonra kendimi tutamamıştım. 

 Hoseok gülerken "Eve sağ salim vardınız, değil mi? Geri dönerken neredeyse birine yakalanıyorduk." diye sohbet başlattı.

 "Evet, evet sorun çıkmadı." 

Namjoon oturduğu yerde kıpırdanırken suyundan bir yudum aldığında yüzü hafifçe buruşmuştu. Dünden beri acı çektiği belliydi ve bundan biraz gurur duyuyordum. Ama şimdi Namjoon kızgındı ve kızgın Namjoon yanında bulunulacak en iyi insan değildi. 

 "Neden bu kadar huysuz görünüyorsun? Son zamanlarda birileriyle yatmadın mı?" Yoongi alay ederken Namjoon çenesini sıktı. 

"Ne zaman istersem seks yapabiliyorum. Kızlar bana bayılıyor." 

Evet, erkekler de öyle. 

 "O zaman neden biriyle takılmadın? İki günde bir birine ihtiyacın var. Bir erkeğin ihtiyaçları vardır."  Yoongi belli ki Sana'yla birlikte olduğunu bilmediğinden böyle söylüyordu. 

"Ben de boş değildim. Jin'in arkadaşı Sana, çok seksi bir kız ve isteyen o olunca hayır demedim tabii ki " 

 "Ciddi misin? Aferin dostum." diye sırıttı Jungkook, dili ağzının kenarından dışarı çıkmıştı.

"Peki ya sen Jin? Son zamanlarda biriyle yattın mı?" 

Yoongi restorandaki sandalyeye yaslanırken sırıtarak sorduğunda dün geceyi düşündüm, anılar kafamda canlandı. Göz ucuyla Namjoon'un suyundan bir yudum daha alırken yüzünü buruşturduğunu gördüm. 

 "Evet, sanırım öyle diyebiliriz." dedim Namjoon'un bana ters ters baktığını görsem de.

"Kim o? Ateşli miydi?" Jungkook sanki bunu duymaktan gurur duyuyormuş gibi sırıtarak sorduğunda yanağımın içini ısırdım. 

"Evet, oldukça seksiydi." Namjoon etrafına bakınırken sırıtıyordu, gözleri ise benden başka her yerdeydi. 

 "Neye gülüyorsun, Bay Namjoon bir haftadır biriyle yatmayan." 

Artık sırıtma sırası bendeydi, Namjoon ise tekrar sessizliğe gömülürken yüzünü buruşturdu. Yan profiline hayranlıkla bakarak ona göz attım. Namjoon gerçekten çok seksiydi, bunu inkar edemezdim. Parlayan bir kral gibi, neredeyse gerçek olamayacak kadar iyiydi.

"Ee Jin, kızla çıkıyor musun yoksa?" diye sordu Hoseok , gerçekten bilmek istiyor gibiydi. 

 "Çıkmıyorum. Birbirimize karşı bir şeyler hissedip hissetmediğimizi bile itiraf etmedik. Sadece iki kez takıldık." Gözlerim tekrar Namjoon'a kayarak konuştuğumda, 

"İlgilenmiyor, bundan eminim." diyen Namjoon'un gözleri benimkilerle buluştu. Bakışları ciddiydi ama sanki bu tamamen doğru değilmiş gibi hissediyordum. 

 "Böyle davranma. Sırf acı çekiyorsun diye başkalarının mutluluğuna gölge düşürmen gerekmez." dedi Tae kaşlarını çatarak. Sonra bana baktı ve kaşlarını kaldırdı. 

"Peki bu kız nasıl biri?"  

'Kız' lafını vurgulayarak sormuştu çünkü gay olduğumu biliyordu. 

 "Şey, çoğu zaman bana karşı gerçekten soğuk bir dış görünüşü var ama içten içe soft biri olduğunu biliyorum. İstediği zaman gerçekten sevimli ve iyi biri oluyor."  

"Harika, tanıdık da geliyor aslında belki onunla tanışmışımdır." 

Tae'nin  gözlerinde 'Kimden bahsettiğini çok iyi biliyorum! ' diye bağıran bir ifade vardı. Göz ucuyla Namjoon'un yanağının içini ısırdığını gördüm. Belli ki Tae'nin anladığını hissediyordu. 

 Yoongi yemeklerin geldiğini görünce "Bu kadar yeter, yiyelim." dedi ve biz de yedik. Kahvaltıdan sonra, Jimin ve Tae, benim ve Namjoon'un yatakhanesine geleceklerini söylediklerinde bunun olacağını hissetmiştim ve ne olacağını biliyordum. 

 İçeri girer girmez Tae ve Jimin, Namjoon'un yatağına çöktüler ve genişçe gülümsediler. Gülümsemelerinde beni tedirgin eden bir şey vardı. Görünüşe bakılırsa Namjoon da gergindi. 

  Namjoon şifonyerinin yanında dururken onlara bakarak "Neden buraya gelmeye karar verdiniz?" diye sordu. 

 "Sadece takılmak istedik, sorun olur mu?" 

 Namjoon bana bakıp yüzünü buruştururken "Hayır, sorun değil" diye cevapladı arkadaşını. Çocuklara dönüp baktım ve derin bir nefes aldım. 

Ne olacağını biliyordum, o halde neden bu kadar uzun sürüyordu? 

Bu gerilim de neyin nesiydi? 

Bu bir tür romantik gençlik fanfic'i falan mıydı? 

"Ee," diye başladı Tae, Namjoon'un yatağında doğrulup otururken. Namjoon alt dudağını dişlerinin arasına alarak onlara doğru baktı. Üzerindeki gerginlik büyük dalgalar halinde yayılıyordu. 

 "Ne ee?" Bu gerilim ikimizi de yavaş yavaş içten dışa doğru öldürüyordu. Fırtına öncesi sessizlikte derin bir nefes aldım. 

 "İkiniz ne zamandır gizlice sevişiyorsunuz?" 

Ve işte olmuştu

YAZ KAMPI {NAMJİN}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin