Bölüm 22

29 7 9
                                    

SEOKJİN

Namjoon beni öperken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bunu gerçekten yapmasını beklemiyordum. Geri çekildiğinde, tek kelime edemeden öylece oturdum. Namjoon kızarmış görünüyordu, dudakları hala ayrıktı. 

 "Namjoon..." Hâlâ şaşkın bir şekilde otururken konuşmaya çalıştım. 

Namjoon geri çekilirken "Özür dilerim..." diye mırıldandı, dili dışarı çıkmış ve alt dudağının üzerinde geziniyordu. 

 "Neden özür diliyorsun?" Hâlâ dudaklarının dudaklarıma değdiğini hissedebiliyordum. 

 "Bilmiyorum. Bir öpücük için seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim sanırım." 

 "Sadece bir öpücük müydü yoksa bir anlamı var mıydı?" 

Bu soruyu, Namjoon'un benim hakkımda gerçekten ne hissettiğine dair hâlâ bir fikrim olmadığı için sormuştum. Namjoon benden başka bir yere bakarken dudaklarını birbirine bastırdı. 

"Emin değilim..." 

"Bana karşı şehvetten başka bir şey hissetmiyor musun?" Bunu söylemek zorunda kaldığım için gerçekten incinmiş hissediyordum. 

 "Öyle değil, inan bana. Seks kısmı gerçekten güzel ve başlarda hepsi buydu ama şimdi..." Namjoon başını sallayarak kendini açıklamaya çalıştı.

 Bir süredir duymak istediğim şeyi söyleyeceğini umarak "Ama şimdi?" diye  sordum. 

 "Bilmiyorum Jin. Birlikte yattığımız ilk geceden beri kafam çok karışık. Artık ne hissettiğimi bilmiyorum." 

"Peki... bunu benden hoşlanabilme ihtimalin olabilir diye algılayabilir miyim?" Namjoon'un yüzünü daha iyi görebilmek için başımı eğerek sordum. Namjoon bana doğru baktı, gözleri benimkilerle buluştu. 

"Belki?" dese de sesi emin değildi. Gülümsedim, içimi bir mutluluğun kapladığını hissetmiştim. 

"Seni dışarı çıkaracağım." dediğimde Namjoon'un kaşları kalktı. 

Gözlerini hafifçe büyüterek "Randevu gibi mi?" diye sordu. 

"Evet, Namjoon. Bir randevu gibi." Namjoon alt dudağını ısırdı, yüzündeki ifade çok kararsızdı. Hayır diyebileceğinden korkuyordum. 

Namjoon sonunda "Pekâlâ tamam." dediğinde gerçekten şok oldum. 

"Tamam mı?" Doğru duyup duymadığımdan emin olmak için sordum. 

"Mhm, tamam. Çıkalım." 

Kendimi Namjoon'un kollarına atarken gülümsemekten kendimi alamıyordum. İlk başta tepki vermemişti ama sonra bana sarılmaya başladı. Kollarımı ona sımsıkı sararken gülümsüyordum. O anda, gülümsememi durduramamıştım. 

Bugün o gündü. Namjoon ve benim küçük "randevumuza" çıkacağımız gündü ve ben hem gergin hem de heyecanlıydım. 

 "Hazır mısın?" 

Köşeden kafamı uzattığımda Namjoon'u dolabının önünde durmuş ne giymesi gerektiğini düşünürken buldum. 

 "Neredeyse hazırım, üstümü değiştirmem gerek sadece." 

Namjoon elini uzatıp siyah bir gömlek ve mavi bir kot pantolon çıkardı. Kıyafetlerini umursamadan çıkarıp önümde üstünü değiştirmesini izledim. Onu birçok kez çıplak gördüğüm için bunun bir önemi yoktu. 

 "Tamam, şimdi hazırım." Namjoon bana doğru dönüp dudaklarını sıkıca birbirine bastırırken önümde dimdik duruyordu. 

 "Tamam o zaman gidelim." 

Anahtarlarımı çıkarmadan önce ona bakarak gülümsedim. Namjoon ve ben arabaya doğru yola çıktık, bugün bizi ne bekliyorsa beklesin hazırdık.

NAMJOON

Gideceğimiz yere giderken ikimiz de pek bir şey konuşmamıştık. Benim için ne kadar tuhaf olsa da, aslında biraz gergindim. Jin'in duygularını biliyordum ve benim de Jin'den hoşlanıyor olabileceğimi düşünmek, bu çok fazlaydı. 

 Jin beni düşüncelerimden çekip çıkararak "İyi misin?" diye sorduğunda başımı çevirdim, gözlerim kısa bir an için onunkilerle buluştu. 

 "Evet, iyiyim." dediğimde Jin hâlâ meraklı görünmesine ve bir şeyler daha sormak istemesine rağmen başını salladı. Bir süre daha geçtikten sonra Jin ve ben nihayet gelmemiz gereken yere varmıştık. Etrafıma baktığımda sahilde olduğumuzu fark ettim. 

 "Sahil mi?" diye sordum denize ve kuma bakarken. 

"Nereye gidebiliriz diye düşünürken yaz kampında ne kadar eğlendiğin aklıma geldi. Neredeyse her gün sahildeydin." 

Bir kulağımdan diğerine yayılan gülümsemeye engel olamayarak "Bunu hatırladın mı?" diye sordum. 

 "Elbette. Yengeç yakalamayı ne kadar çok istediğini ve sonunda yakaladığında ne kadar mutlu olduğunu da hatırlıyorum. Daha fazla yakalayabilmen için buraya gelmek istedim."

Jin'e baktığımda gülümsemesi çok doğal geliyordu. Sözlerinden benden ne kadar hoşlandığını anlayabiliyordum. 

 "Bunun için teşekkür ederim Jin. Benim için anlamı çok büyük gerçekten." 

"Rica ederim." Önce suya sonra da bana döndü. "Gidip biraz yavru yengeç yakalamaya ne dersin?" dediğinde gülümseyip başımı salladım. 

 "Tamam, hadi gidelim!"

SEOKJİN

Namjoon'un, üzerindeki devden kaçan yavru bir yengecin peşinden koşmasını mutlulukla izliyordum. Namjoon kıkırdıyor ve dev bir çocuk gibi gülümsüyordu, ki gerçekten de öyleydi. 

Okul başladığından beri gördüğüm en mutlu çocuktu. Sanki dünyada tek bir kaygısı bile yokmuş gibiydi. O anki mutluluğunu hiçbir şey bozamazdı. 

 "Yakaladım!" Namjoon küçük yengeci avcuna alıp bana doğru koşarken mutlulukla şakıdı. "Ne kadar sevimli, değil mi Jin?" 

"Kesinlikle öyle." Gözlerim Namjoon'un parlak ve gülümseyen yüzünden hiç ayrılmıyordu. 

Namjoon başını kaldırdığında gözlerimiz buluştu. Sonra gamzelerinin ortaya çıkmasına neden olan, o güne kadar gördüğüm en büyük gülümsemesini sundu. 

 Ben de aynı şekilde gülümsemekten kendimi alamadım. O kadar sevimliydi ki ona daha da hızlı düşmekten kendimi alamıyordum. 

 Namjoon eğilip yengeci yere bıraktı ve sürünerek uzaklaşmasını izledi. Tekrar ayağa kalktığında bana bakıp gülümsedi.

 "Bunun için teşekkür ederim, çok eğleniyorum." 

"Önemli değil." 

"Ciddiyim, bunun için çok düşünmüşsün ve bu gerçekten çok şey ifade ediyor." dediğinde gülümseyip başımı salladım. Namjoon'a baktığımda onun da bana düşünceli bir şekilde baktığını gördüm.

 "Jin." 

Cevap vermeye kalktığım anda Namjoon'un dudakları dudaklarıma yapışmıştı. İlk başta şok olsam da tabii ki karşılık vermiştim. Dudakları benimkilere karşı sıcacık ve yumuşaktı. 

 Namjoon geri çekildiğinde kalbimi yerinden oynatan o sözleri fısıldadı. 

 "Senden gerçekten hoşlanıyorum Jin."

YAZ KAMPI {NAMJİN}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin