Hastane Odası

60 0 0
                                    

O an anladım beni bilerek bu cehennemin içine atmışlardı. Sırf konuşup onları ele veririm diye beni yok etmeye çalışıyorlardı. Karşımdaki silahlar ile ne yapacağımı bilmiyordum .

- Doğa?

Madem beni ateşe atmışlardı, bende onları ateşe atardım. Yanımda bana korkuyla bakan adamı umursamadım, hemen koşarak timin yanına gittim. Ne kadar başarılıydım bilmiyorum ama sarhoş taklidi yapmaya başladım.İlk başta ne yapacaklarını bilemediler ama sonra Süleyman , Oray' ı kolundan tutup arabaya bindirdi. Abim bana döndü.

- Doğa burada ne işin var !

Rolüme hâlâ devam ediyordum.

- Bilmiyorum abi . Ben , ben ...

Ağlamaya başladım. O an abimin aklından ne geçti bilmiyorum ama gözleri dehşetle açıldı ve bana sarıldı.

- Tamam , tamam . Her şey geçti. Bak ben buradayım.

Yüzüm abimin omzuna yaslıydı. Kafamı sallayarak ağzımdan bir kaç küçük hıçkırık kaçırdım. O an gözlerim abimin omzundan Aslan'a kaydı. Nedenini bilmiyorum ama bu bakışlar kendimi kötü hissetmeme neden oldu. Endişeleniyordu . Görüyordum. Kısa bir zamanım vardı, ama vereceğim karar gelecekte başıma kötü sonuçlar yaratabilirdi. Ya örgütün beni hapse artırmasına karşın yinede yanlarında olacaktım, yada şuan benim için endişelenen , ve içinde öz kardeşimin de olan bu insanlara gerçeği söyleyecektim.
Ama yapamadım ben o kadar güçlü biri değildim. Abimi kaybedemezdim.

- Abi üşüyorum.
- Yiğit battaniye ver. Çabuk!

Yiğit koşmaya başladı. Hızlıca arabanın bagajından battaniyeyi aldı ve bu sefer beni farklı bir arabaya bindirdiler.

- Abicim sana bir şey verdiler mi , söyle kokusuna kurban olduğum.
- Bilmiyorum.

Görev öncesi stresten içtiğim alkoller yüzünden artık gözlerim kapanmaya başlamıştı. Abim arabadan indi.

- Hemen geliyorum Doğa, hemen geliyorum . Tamam mı?

Belli belirsiz başımı salladım. Arabada bir tek ben ve aslan kalmıştı. Uyku aşamasına doğru giderken Aslan'ın boğuk çıkan sesi kulaklarıma doldu.

- Örgütten olduğunu söylemek için geç değil prenses .

* * *

Kulağıma sesler gelmeye başlamıştı. İlk başta sadece anlamsız uğultulardan ibaret olan bu sesler daha sonra konuşmalara dönüştü. Ama ben daha yeni yeni anlamaya başlamışken konuşan kişiler sanırım odadan çıktı. Yavaş yavaş zorda olsa gözlerimi açmayı başardım. Boynundaki ağrı yüzünden başımı hareket ettiremesem de . Daha sonra alışıp boynumu sağa döndürdüm. Abim vardı koltukta oturmuş kitap okuyordu. Gözleri bana kayınca uyandığımı anladı ve odadan çıktı. Ne olduğunu anlayamasamda doktorla birlikte gelince derin bir nefes aldım. Doktor basit muanelerin ardından , sanırım benimle konuşmaya başladı ama o kadar yorgun hissediyordumki tek istediğim uyumaktı. Sonra abim elimi tuttu.

- Abicim nasıl hissediyorsun?
- Yorgun .

Saçlarına yer yer aklar düşmüş , beyaz önlüğü ile önümde dikilen doktor konuşmaya başladı .

- Doğa Hanım uzun zamandır yatıyorsunuz bu yüzden yorgun olmanız normal .

Ağzım çok kuruydu konuşurken zorlanıyordum. Sanki boğazımda canavar varmışta beni cırmalıyormuş gibi hissediyordum.

- Yalnız kalabilir miyiz ?

Kapı kapatma sesinin ardından abim konuşmaya başladı.

- Doğa birazdan sorguya gelirler kardeşim. Onlara her şeyi anlat tamam mı?
- Ben bir şey bilmiyorum abi .
- Oraya nasıl düştün abicim ? Sadece bunu cevaplarsan bile ben seni kurtarırım .

Elimi tuttu. Elini tutunca bile kendimi güçlü hissediyordum.

- Bir şey yapmadığını bende biliyorum . Senin her zaman yanındayım.

Normalde kimsenin fark edemeyeceği kadar küçük bir gülücük oluştu dudaklarımda ama o gördü yanaklarımdan öptü. Kapının çalınmasıyla ayağa kalktı.

- Komutanım gelebilir miyiz ?
- Gel !

İçeriye giren üniformalı adamlar büyük ihtimalle sorgu için gelmişti.

- Doğa Hanım'ın sorgusu için geldik.

Gözlerimi kapattım. Ne diyeceğimi düşünüyordum.

- Doğa Hanım ?
- Evet ?

Sesim kısık geliyordu . Abim hemen yanımda duran pet şişedeki suyun ağzını açıp bana bir kaç yudum içirdi ve yatağımın kenarına oturdu.

- Bara nasıl gittiniz ?
- Ben kendimi kötü hissediyordum ve bir kaç kadeh içersem rahatlayacağımı düşündüm. Ledleri gözüme çarpınca oraya girdim. Yeni geldiğim için buraları bilmiyorum . Öhö öhö
- Anladım, ancak orası bir uyuşturucu yuvası Doğa Hanım. Sizin dışınızdaki herkes uyuşturucu işinin içinden çıktı?

Sesimi titrettim.

- Dedim ya! Bilmiyordum sadece düşünmek istemedim.

Kısa süre abime baktılar.

- Peki geçiti nereden biliyordunuz ?
- O adamın barın sahibi olduğunu otururken konuşan kişilerden duymuştum. Siz bir an baskın yapınca sarhoş olduğum için ne yapacağımı bilemedim. Bende onu takip ettim.

Gözlerindeki şüpheyi görüyordum.

- Bize gelen isimsiz bir ihbarda geçitten çıkan kişilerin uyuşturucu işinin temeli olduğu söylendi?
- Duymuyor musun ! Sarhoşmuş! Kim bilir başına ne geldi ! İçerden çıkan kadınların halini görmedin mi ? O da öyleydi.
- Özür dileriz komutanım. Bu kadarı yeterli . Teşekkürler Doğa Hanım.
- Abi bana kantinden bir şeyler alır mısın çok aç hissediyorum.

Bunu dememle abim hemen ayaklanıp montundan cüzdanını aldı. " Tamam , ben hemen gelirim sen o sırada azıcık daha uyu . " Abim odadan gidince doğrulup bulunduğum odaya baktım. Klasik bir hasta odasıydı. Bir kaç dakika öylece oturduktan sonra kapıya doğru gelen ayak sesleri ile şaşırdım. Bu kadar hızlı olabileceği aklıma gelmemişti. Derken

- Güzelim! Ah benim elmalı turtam . Noldu sana .

Hızlıca yatağa gelip elimi tuttu . Beni yanına çekmeye çalıştı. Abim elimi tutunca güçlü hissediyordum ama aynı şey Turgutta olmuyordu. Demekki sadece kan bağı olan kişilerde oluyordu ?
Hemen elimi çektim .

- Aptal yerine yatma! Siz ihbar ettiniz beni !
- Evet turtam . Noldu üzüldün mü. Güzelim her şey senin iyiliğin içindi.
- İyiliğim içinmiş!
- Güzelim! Yola gelme zamanın sencede gelmedi mi ?
- Ne dediyseniz yaptım ama siz beni hapse artırmaya çalıştınız !
- Sonuç olarak , hapiste falan değilsin, değil mi elmalım?
- Siktir git burdan. Siktir git dedim .

Kafasını asla akıllanmayacaksın demek istermiş gibi sallayarak odadan çıktı ben daha ne olduğunu anlayamadan odaya abim elinde bir sürü şeyle geldi.

- Abicim uyumadın mı. Al bunları ye , doktor taburcu edileceğini söyledi oradan eve geçeriz.

* * *

Eve gelince önceden toparlanmış eve kendimi attım. Zaten sadece uyumuştum ama yinede yorgundum. Abimde bir kaç günlük izin almak istemişti ama ona gitmesini ve yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu söyledim. Kısa süre kaldıktan sonra iyi olduğuma inandığı için gitmişti. Nihayet evde tek kalabilmiştim. Hava çok sıcak olduğu için soğuk bir şeyler bulabilmek için ayağa kalkıp mutfağa gittim.

- Prenses bakıyorum keyfin yerinde .
- Aslan?
- Ben örgüt seni bir saat bile yaşatmaz diyordum ama şanslıymışsın.

Elinde Buzlu kahve ile pis pis bana sırıtıyordu. Gözlerindeki her zamanki sevgi yerine kurnazlık vardı.

- Sen burda ne arıyorsun?
- Uzatma Doğa. Biliyoruz ki çok yaşamayacaksın.
- Beni abime mi söyleyeceksin?
- Hayır.
- Polise mi şikayet ediceksin ?
- Hayır.
- Beni hapse mi atacaksın?
- Evet kulağından tutup öylece hapse atacağım seni.
- Ne yapacaksın.
- Tek başına kalırsan seni öldürürler
. Bunu ikimizde biliyoruz . Sana iki teklifim var ya tilkilerin içinde tek başına kuzu ol . Yada tilkilere karşı kurtların yanında ol.
- Kurtlar ?
- Örgütüme katıl Doğa Elvin. Emin ol seni korurum. Zaten katılmazsan seni dava ederim o da ayrı konu.

Tek ZaafımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin