Heyecan.
İkisi de doruklarına kadar hissediyordu bu duyguyu. Beomgyu seneler sonra hayal ettiği şeyin gerçekleşmesinin heyecanını yaşarken, Taehyun kendini sevgilisine beğendirebilecek mi diye düşünürken heyecanlanıyordu.
Beomgyu’nun kalbinde Taehyun hep vardı. Sessizce büyüyen bir sır gibi. Yıllarca saklamıştı. Bir bakıştan, bir dokunuştan bile kaçınmıştı bazen. Lise sıralarından beri. Her an, her kelime, her kaçamak buluşma...Şimdi, yirmi yedi yaşında, o küçük çocuğun heyecanı hâlâ kalbinde. Taehyun da öyle. Yıllar geçse de, o tatlı sızıyı tekrar hissetti.
İkisi de neredeyse otuz yaşında. Ama ruhları hâlâ lise çağındaydı. Kalpleri, yıllarca erteledikleri aşkla dolu. Beomgyu’nun içindeki o sessiz sevgi, sonunda Taehyun’a ulaşmayı başarmıştı. Taehyun da artık o duygulara karşı koymayı bıraktı. Aslında hep seviyordu. Ama itiraf edemiyordu.
Lisedeki o kaçamak buluşmalar, ayaküstü yapılan sohbetler, birlikte ama ayrı çalışılan dersler... Hepsi artık bir anı. Beomgyu içinse her biri çok kıymetli.
O zamanlar Taehyun’un kırmızı saçları, Beomgyu için bir simgeydi. Gençliğin, özgürlüğün ve tutkuların simgesi. Şimdi ise, yıllar sonra, Taehyun'un tekrar kırmızıya boyaması düşüncesi onu eskilere götürmüştü. Gerçekten de yapmış mıydı?
Beomgyu bekliyor. Taehyun’u görmeyi bekliyor. Kalbi deli gibi atıyor. Aynı lisedeki o ilk günlerdeki gibi. Taehyun ise arabasını park etmiş sevgilisinin evine doğru adımlıyordu.
Kırmızı saçlarını düşünüyor aynı zamanda Taehyun. “Beğenecek mi?” diye sessizce konuşuyor kendisiyle. Saçlarına dokunuyor. Eski anılar canlanıyor. O heyecan, o masumiyet, o ilk aşk. Şimdi yeniden karşısında olacak.
Taehyunun senelerce kendisinden bile sakladığı o his, o duygu tüm uzuvlarını esir alıyordu yavaştan. Sırf kariyeri için kalbini herkese kapatmış olsa bile Beomgyu o kalbe girebilmişti. Ama ne yazık ki ikisi de bunu farkedememişti.
Kırmızı saçlar sadece bir renk değildi Beomgyu için. Seneler boyu Taehyunla ilgili hatırladığı tek şeydi. Ondan yıllarca haber alamamıştı ne de olsa. İçinde büyüttüğü sevgisi hep kırmızı saçlı oğlan için atıyordu.
Görmeden, duymadan. Sadece anılarla yaşamıştı hepsini. Bir kaç buluşması bile yıllarca Beomgyu'nu tatmin etmişti. Zamanla Taehyunun silikleşmeye başlayan yüzünü defalarca kez okul yıllığına bakarak aklına kazımıştı. Ne de olsa başka bir yolu yoktu.
Zil sesinin evin içinde yankılanmasıyla iki tarafta heyecandan bayılmak üzereydi. Beomgyu koşarak kapıya gitmiş bekletmeden açmıştı.
Kafasındaki bereyle Taehyun eve girmiş, Beomgyu'nun da bir hayli morali bozulmuştu. Görmek istediği şeyi göremiyordu. Yanlış mı anlamıştı diye düşünmeden kendini alamıyordu.
Taehyun elindeki poşetleri kapının önüne bırakarak üzerindeki ceketi çıkartıyordu. Beomgyu da bir kenardan onu izliyordu.
"Neden sessizsin?" diye sormuştu Taehyun çeketini askılığa asarken. "Ne sessizliği? Yok bir şey." Demiş arkasını dönerek bedenini duvara sürte sürte yavaşça adımlamaya başlamıştı.
"Beomgyu," arkasından seslendiğinde durmadığını farketmiş önüne geçerek durdurmuştu. "beklemeyecek misin beni?"
"Ha? Yok dalmışım öyle."
"Merak etmiyor musun?"
"Neyi?"
"Ne yaptığımı."
"Ediyorum, çok" derken yüzünü kaldırarak Taehyunun gözlerine dikmişti bakışlarını. Söylediklerine karşılık Taehyundan kocaman gülümseme kazanan Beomgyu istemsizce kendisi de gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rag doll | taegyu
Fanfictionbeomgyu: lisede ogretmenimiz senden adam olmaz diyodu merak ettim adam oldun mu? -texting