Bölüm 4

190 17 59
                                    


Kim bilir, belki de sevdiklerinin desteğiyle, bu savaşı bir şekilde atlatacaktı.

🥀💙

Elleri cebinde, koridorda sıkkın adımlarla yürüyordu Kenan. 2 gündür Veysel kimseyle tek kelime konuşmamıştı. Kardeşini konuşmaya zorlamak, onu daha da üzmek istemediği için geriye çekilmek zorunda kalmıştı Kenan ancak artık onu karşısına alıp düzgün bir konuşma yapması gerektiğinin de farkındaydı. Odaya doğru yürürken iç geçirdi, nasıl olacaktı bilmiyordu ancak Veysel'in umudunu biraz olsun yeşertmek zorundaydı - o umudun kırıntısı olmasa bile.

Kapıda durdu, kendini toplayıp yüzüne zorla da olsa bir gülümseme yerleştirdi ve içeri girdi. "Veysel, abim-"

Ancak bomboş bir odayla karşılaşınca kalakaldı. İçeride kimsecikler yoktu, Veysel de dahil. "Allah Allah..." diye mırıldandı kafası karışmış bir şekilde. Veysel'in yatakta, Cemile'nin de onun yanıbaşında olması gerekiyordu. Neredelerdi?

Geri odadan dışarı çıktı ve az ötede gördüğü hemşireye seslendi: "Hemşire hanım! Bakar mısınız?"

"Buyurun hocam?" diyerek ona yaklaştı hemşire. Kenan odayı işaret etti.

"Benim kardeşim buradaydı, Veysel Kaya. Başka odaya mı aldınız?"

"Yok hocam, şey..." Hemşire bir an duraksadı. "Sizin haberiniz yok muydu? Var demişlerdi..."

"Neyden?" dedi Kenan şaşkınlıkla.

"Bir saat önce iki adam geldi buraya, sanırım kuzenleriniz. Veysel Bey'i alıp götürdüler. 'Kısa bir işimiz var, sonra geri getireceğiz' dediler. Sizin de izninizin olduğunu söylediler ayrıca."

Kenan durdu, sakin kalabilmek adına gözlerini kapattı. Burnundan derin bir nefes verdi ve tekrar açtı gözlerini. Suçsuz günahsız hemşireye sesini yükseltmemek için çabalayarak, zoraki bir sakinlikle sordu: "Nereye götürdüklerini biliyor musunuz?"

"Maalesef." dedi hemşire başını iki yana sallayıp. "Ama en fazla bir saate geliriz demişlerdi."

"Tamam, sağolun." dedi Kenan ve başka bir şey söylemeden odaya girip kapıyı kapattı.

Telefonunu çıkarıp pencereye doğru yürürken giderek sinirlendiğini hissediyordu. Taner'le Ramazan ona sormadan nasıl böyle bir işe kalkışabilirdi? Veysel'in şu süreçte her hareketine dikkat edilmesi gerekirken doktor izni olmadan nasıl hastaneden çıkarmışlardı onu? Gerçi kuzenleri böyle şeyler yapardı, ona şaşırmamıştı da; hiç değilse Veysel'in sağlığını düşünüp biraz sağduyulu hareket etmeleri gerekirdi.

Cemile'yi aradı ancak çağrısı cevapsız kaldı. Taner ve Ramazan'ın telefonlarından da bir cevap alamadığında öfkesi katlanmıştı Kenan'ın. Ancak pencereden hastanenin bahçesini izlerken görüş alanına giren TVR kamyonetini gördüğü anda öylece kaldı. Çünkü Veysel, kamyonetin tepesinde, kolları bağlanmış bir şekilde tekerlekli sandalyedeydi.

Kardeşini öyle görmek Kenan'ın yumruklarının sıkılmasına neden oldu. Edeceği tüm küfürleri yuttu, kendine hakim olmaya çalıştı. Buradan bile Veysel'in bulunduğu durumdan ne kadar mutsuz ve bıkkın olduğunu görebiliyordu. Veysel'i kamyonetin tepesinden indirişlerini ve hep beraber hastaneye girişlerini izledi. Sakin kalabilmek adına tüm iradesini kullanarak odanın dışına, koridora çıktı ve onları beklemeye başladı.

Nihayet, kapısı açılan asansörden Taner, Ramazan, Cemile ve Veysel çıktı. Taner'le Ramazan'ın yüzünde kendilerinden memnun birer ifade vardı; anlaşılan yaptıkları şeyin Veysel'e iyi geldiğini zannediyorlardı. Veysel ise en son hastanede olduğundan daha da mutsuz görünüyordu, üstelik yorgundu da. Kamyonetin tepesinde yediği rüzgar yüzünden saçları birbirine karışmıştı, kollarındaki ipin izi çıkmaya başlamıştı. Başı öne eğikti, kimseye bakmıyordu. Onu öyle görünce Kenan'ın içindeki şefkat duygusu yükseldi, aynı zamanda kuzenlerine duyduğu öfke de. Olduğu yerde kollarını kavuşturdu ve sessizce durdu.

Umut Dolu Gülümsemeler • Veysel Kaya & VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin