Bölüm 4 'VUSLAT'

190 46 4
                                    

Kimse kimseyi aylarca beklemez dedi adam.
Bekler, diye karşılık verdi kadın. Eğer sevmişse aylarca da bekler, yıllarca da!


🔮

Ortaya konulmuş zehirli bir su vardı. Herkes didik didik panzehiri ararken kimin bulacağı ve dahası kimin işine yarayacağı meçhuldü. İnsanoğlu, bencildi ve çoğu zaman kendinden başkasını düşünmezdi. Zira doğası gereği buna müsaitti.

Faruk'ta bunlardan biriydi.

Canımdı, kanımdı fakat bu yaptığı çok adiceydi. Gözü beni hiç mi görmemişti, bu işin sonu ne olur diye hiç mi düşünmemişti.

Karşımda, korkudan tir tir titreyen çocukta buna dahildi, ne saçmalıyordu böyle! Berdel de ne demekti. Üstelik bu evin tek kızı benken. Hiç akıl karı değildi, hem de hiç.

"Ulan." dedi hiddetle. "Ne demek berdel istiyorlar." Yapabilse gözlerinden alev çıkaracaktı hemen yanımda duran adam. Onun sesini yükseltmesiyle bir an için kendime gelmiş, girdiğim transtan çıkmıştım.

"S-siraç Bey'im." Sesi korku doluydu genç oğlanın. "Ben size bildiğimi söylerim."

Siraç'ın bakışları girdiği şoktan çıkamamış aile üyelerime döndü ve bakışları abim Bedran'da durdu. "Ne yap, ne et bul o Faruk'u. Öldürüyorlarsa öldürsünler. Berdel falan olmayacak."

Öyle bir tepki veriyordu ki ben dahil herkes üstümüzdeki şaşkınlığı atamıyor. Onun bu fevri tavrıyla dahada dumura uğruyorduk. İlk kendine gelen ise abim olmuştu. Kaşları hızla çatılırken, öfkeyle bize haber getiren çocuğa doğru adımlamıştı.

"Ne diyorsun lan sen! Ne kaçırması, ne saçmalıyorsun?"

Çocuk, iyice korkudan titremeye geçtiğinde bu sefer duruma el atan babaannem olmuştu. "Ah Faruk, ah. Uyardım değil mi seni, bir delilik etme dedim." Kendi kendine söylenirken gözleri beni bulmuştu. "Sakın kendini ortaya atayım deme." Faruk'u kurtarmak adına berdeli kabul etmemden korkmuş olmalıydı. Yapar mıydım peki böyle bir şeyi..? Asla! Zira zamanında önceliğin kendim olması gerektiğini iyi öğrenmiştim. Aptalı oynayacak değildim, kendimi göz göre göre tehlikeye atmazdım.

Cehennemin kor kuyuları evimize akın ederken, herkesin içi korku doluydu. Bundan sonrasının ne olacağını ise kimse kestiremiyordu.

"Ben, meydana gideyim." diyen abimle beraber bakışlar ona dönmüştü. Sanki bunu bekliyormuş gibi Siraç'ta atılmıştı.

"Ben de geliyorum."

"Sen nereye?" Abimin sesi sertti, az evvel Siraç'ın sözleri ona dokunmuş olmalıydı. Burnundan soluyordu ve öfkesini de ondan çıkarmak istiyor gibi bir hali vardı.

"Başlama Bedran!" Bakışları bana döner gibi olsa da kendini dizginledi ve dişlerinin arasından konuştu. "Burası ne yeri ne de zamanı."

Bir şey söylecek gibi oldu abim fakat zaman kaybetmek istemiyor olacak ki aceleyle çıktı. Onun peşinden giden Siraç ve bir araba dolusu adam oldu.

"Allah'ım sen bana sabır ver." Babaannem'in sedasıyla beraber kapı ağzında durmaya son verdik.
Salona doğru geçerken herkes yeri belliymiş gibi oturmuştu.

"Korkma hanım anne." diyen Hasan amcaydı. "Hiçbir şey yapamazlar, biz varız burda." Usulca ayaklandı, gözleri beni buldu. "Evden çıkma Feris kızım. Ben de gidip bir bakayım, neymiş ne değilmiş."

"Bir hal çaresini bulmak lazım biran önce..." tabiri caizse burnunda soluyordu. "Ben torunlarımı sokakta bulmadım. Yok öldüreceklermişte yok berdelmişte. Peh! Ben varım burda ben." Tesbihini elinin içinde yuvarladı babaannem. Sabır istediği belliydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FÜRUZAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin