Bölüm 3 'YEMİNİMİ ÇİĞNEMEM'

295 45 21
                                    

Ben aşk nedir bilmem, eski kafalıyım.
Bir seni bilirim. Bir de adın geçince sıkışan kalbimi

🔮

Sevdadır gelir vurur, aşktır gider durur, yazılmışsa alnına elbet gelir bulur.
Seneler geçmişti, zaman bir su olup akmış ardında da boynu bükük bizleri bırakmıştı. Bazen camdan dışarı bakar, onun yolunu istemsizce gözlerdim. Kendi içimde bunu kabullenmek istemesem de bir zamanlar sürekli yanımda olan çocukluğumu, gözlerim arıyordu.

Şimdi ise tam karşımdaydı. Gözlerimin en içine bakıyordu. Ne demişti öyle 'bir hoş geldin demek yok mu?'

Ağır ağır yutkundum ve kendime gelmek adına içten içe silkelendim. Ona karşı göstermek istemediğim maskemle gerçek kimliğimi gizledim ve kabalık etmemek adıma oturduğum yerden ayaklandım. Bir yabancıyla konuşuyor gibi elimi uzattım. Sanki yıllarımız geçmemiş gibi, sanki beraber büyümemişiz gibi, sanki ona hiç aşık olmamış gibi.

"Demek memleketine sonunda dönebildin." Önce uzattığım elime ardından gözlerime baktı. Ama bu bakış öylesine bir bakış değildi. Bakmaya kıyamıyor, içi gidiyormuş gibi davranıyordu. Öyle ya belki de benim anlamak istediğim oydu.

Eli, usulca ona uzattığım elimi tuttu. Tam da o an kalbimden aşağı bir sızı tüm vücuduma doğru akıp gitti. Gözlerim dolmak istercesine beni zorladığında içten içe kendime kızıyordum. Fakat o beni şaşırtmak istiyor olmalı ki bununla yetinmedi. Tuttuğu elimi kendine doğru çekti ve bir sarmaşığın gülü sarışı gibi beni kollarının arasına aldı.

Bana sarıldı.

Boğazımı görünmez bir el sıkarken, ruhum çoktan dar ağacında asılmaya hazırlanıyordu. Zira elleri sırtımda, kokusu buram buram ciğerlerimdeydi. Kokusunu solumak, eski bir günlüğün sayfalarını taramak gibiydi.
Kollarının arasındayken kulağıma doğru fısıldadı. Kalbim, bu hareketiyle derbeder oldu. Sesini duymak dahi tüylerimi diken diken etmeye yetmişti. Üzerimdeki etkisi seneler geçmesine rağmen değişmemişti.
"Memleketimden hiçbir zaman gitmedim."

O an anlatmak istediğini anlamamıştım. Zaten öylesine bocalamış durumdaydım ki odaklanmam zor olmuştu.

İki yanımda sarkan elimi güç bela kaldırdım ve sırtına koydum. Kan akışım iyice arttı. Ona dokunmak, onu hissetmek gökteki yıldızı, yere indirmeye eş değerdi. Allah'ım dedim içten içe. Bu nasıl bir sevda ki kalbimin tüm odacıkları onunla dolu.

Bana sarılmasını beklemiyordum, bu hareketi yüzüme geçirdiğim maskemi düşürdü düşürecekti. Yine de zincirlerimi sıklaştırdım ve ona bir şeyi belli etmemeye çalıştım.

"İnanamıyorum!" Yanımızdan yükselen ses Havin'e aitti. "Siraç, döndün demek." Sanki ona bu sabah söylememişim gibi şaşırmıştı. Rol yapmak deyince de oydu yani.

Birbirimizden ayrıldığımızda, onun gözleri beni mesken altına alıp birkaç saniye gözlerimden kopmadı. Ardından gayri ihtiyari Havin'e döndü.

"Kıyamet kopmuş gibi davranma." Sesi alaycıldı. Eskiden olduğu gibi Havin'e olan samimiyeti bakiydi, bunu direkt birbirlerine sarılmalarından anlamıştım. Çocukken de hep bir arada olduğumuz günler bir bir gözümün önünden geçmeye başlamıştı.

FÜRUZAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin