4. BÖLÜM "HAVUZ"

87 6 1
                                    

Merhaba Arkadaşlar!!

Hikayem daha yeni olduğu için çok vote gelmiyor. Çok okuyan da yok zaten. Ama ben kitabımın güzel olduğuna inanıyorum. Ve umarım ilerleyen zamanlarda kitabımı okuyan kişi sayısı artar.

Ben burada emek sarfediyorum. Ve sizlerden rica ediyorum okuduğunuz bölümleri voteleyin. Yorum yaparsanız da ayrıca sevinirim.

İyi okumalarrr!!

Babam ölmeden önce de içime kapanık asosyal bir kızdım. Ama en azından gülüyordum, annemle sohbet ediyordum. Eski okulumda da çok arkadaşım yoktu. Sadece Selin vardı. Bir de ara sıra konuştuğum Melek. Erkeklerle pek konuşmazdım.

Duvarlarım yoktu. Hala da yok. Ben olduğum gibi biriyim. 'Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.' sözünü en iyi anlayan kişilerden biriyimdir. Görüntüm soğuk ve bende soğuk biriyim, kişiliğim soğuk ve görüntüm de soğuk. Yani ben bu söze en iyi örnek kişiyim.

Siyah benim rengim. Kıyafetlerimin yarısından çoğu siyah zaten. Siyah; kötülüğü, karanlığı, öfkeyi, korkusuzluğu yansıtır. Ben kötü değilim ama karanlığım, öfkeliyim Dünya'ya, korkmuyorum mesela.

Soğukluğumdan kimseyle konuşmayı beceremem. Uzun cümleler kuramam. Kısa ve nettir benim cevaplarım.
Hemen kimseye guvenemem, guvensem bile her zaman içimde bir yerlerdeki ses 'kimseye givenme' der, ben de o sözü dinleyerek hareket ederim.

Arabasında olduğum bu yabancı'nin yandan profilini dikkatle inceliyordum. Sivri burnu, kalın kaşları, dudağı, yeni yeni çıkan sakalları, dağınık siyah saçları... Fazla kusursuz. Onda hissettiğim karanlık bendekinden çok daha fazlaydı sanki.

Araba bir villanın önünde durdu. Etrafima bakarak arabadan hızla indim ve kaçmaya başladım. Çok hızlı kosuyordum. Izmir de koşu yarışlarına katılmıştım. Bir kaç tane madalyam vardı. Koşarken kendimi özgür hissediyordum. Bedenime çarpan rüzgâr beni çok güçlü, yenilmez hissettiriyordu.

Arkama kısa bir bakış attım. Aramızda az bir mesafe vardı. Buraları hiç bilmiyordum. Sadece koşuyordum. Arkama yine kısa bir bakış attım. Arkama bakmamla beraber yere çakılmam bir oldu.

"Ah!"diye inledim. Orta boylu bir taşa takılmıştım. "Lanet olsun! Lanet olsun! Off."ellerim aracılığıyla yerden doğruldum ve oturdum. Dizim kanıyordu. Ellerimde de küçük küçük taşlar vardı. Ellerimi birbirine çırparak küçük taşlardan kurtuldum.

"Benden kaçamazsınız küçük hanım." Pişkin pişkin sırıtarak yanıma gelip diz çöktü. "Çok kötü gözükmüyor yaran."dedi kaşlarını çatıp yaratma bakarken.

"Acıyor ama."diye söylendim.

"Neden kaçtın ki sanki."deyip kafasını iki yana salladı.

"Okulda senin iyi biri olduğun söylenmiyor. Ne yapacağın belli olmaz. Hem neden kaçmayayım? Beni kaçırdınız farkındaysanız Kıvanç Bey."yaram aslında çok da kötü değildi. Beni kaçıran birine kendimi acindirarak elinden kurtulma dusuncesindeydim sadece.

"Okulda benimle ilgili ne dediler sikimde bile değil. Ama iyi biri olmadığım kesin. Benden kaçamazsın bunu aklına sok. Ayrıca merak etme sana kötü bir şey yapmayacağım. Sadece biraz eğlenmek istiyorum." Ne diyor ya bu it? Eğlenmek?

"Ne diyorsun sen be? Senin eglenebilecegin kızlardan değilim ben!" Kendini ne sanıyor bu acaba? Kralın oğlu falan mı? Arabadayken çantamı çıkarmadığım için sirtimdaki çantamı kollarimdan çıkartıp fermuarını açtım ve peçete çıkarıp yarama bastırdım. Ayağa kalkıp yürümeye başladığım sırada kolumdan tutup kendine çevirdi ve belimden tutup üstüne bindirdi. Başım poposuna degecekti nerdeyse!

Ben sırtına yumruklarımı gecirirken o yurumeye baslamisti coktan. "Ne yapıyorsun sen be? İndir hemen beni yoksa çok fena olur!"diye kükredim. Ben ona ne yapabilecektim ki acaba. Çok salağım çok.

"Ne yaparsın?"dedi alayla. Haklı ben olsam ben de alay ederim. Ben bu cılız halimle 1.64 boyumla ne yapabilirim ki? İç sesim bana yardımcı olmazken "Seni mahfederim. İndir beni!"dedim. Ben hala yumruk atmaya devam ediyordum. O arada coktan evin bahçesine girmiştik. "İndirsene beni!"diye kükredim son kez.


"Emredersiniz."dedi ve kabaca bıraktı. Ben yere düşeceğim diye tahmin ediyordum. Çığlık attım. Ama yere düşmemiştim. Havuza düşmüştüm. Ben daha bunun şaşkınlığını atlatamamışken düşerken de nefes alamadığımdan panik yapmıştım.

Yüzme biliyordum fakat bir an panik yaptığım ve hala şokta olduğum için havuzun dibine doğru ilerleye başladım. Nefessiz kaldığım için artık dayanamıyordum. Ağzımı açtım. Su yuttum. Ağzımı hangi amaçla açtım bilmiyordum ama bilincimi kaybetmeye başlamadan önce birinin havuza atlama sesini duydum.

"Beste! İyi misin? Gözlerini aç. Beste!" Kıvanç'ın sesi kulaklarımı doldururken ben hala uyanamamistim. İki parmak burnumu kapatmıştı. İki parmak ta çenemden tutup agizimi aralamisti.
Ağızımdan nefesin girdiğini hissettim. Biraz daha nefes geldikten sonra eller geri çekildi.

Bilincim gelmeye başlamıştı. Gözlerimi yavaş yavaş aralamıştım. Ilk gördüğüm şey ise bana ifadesizce bakan bir çift yeşil göz olmuştu. Öksürüklerim ardı ardına gelirken öksürüklerimle beraber ağızımdan su da çıkıyordu.

Bilincim tamamen yerine gelmişti.
"İyi misin?"telaşlanmış gibi gözükmüyordu.
Beni havuzdan çıkarmıştı. Havuzun kenarında yerde yatıyordum.
"İyiyim."dedim zar zor.
O eller o hava, bana sünni teneffüs mü yaptı? Ah, hayır.
"Bana sünni teneffüs mü yaptın sen?"
Şaşkın olmama o da şaşırmış olmalı ki "Neden şaşırdın? Ne yapmalıydım sence? Seni burda ölüme mi terketmeliydim. Güzel fikirmiş aslında."dedi umursamaz soğuk bakışlarla.

Hayatımı kurtardı. Kıvanç hayatımı kurtardı. Sünni teneffüs yapmasaydı şu an yaşıyor olamazdım. Ona kesinlikle güzel bir teşekkür borcum vardı.

SadistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin