•SEN•

184 6 2
                                    

İyi okumalar dilerim.

"Sen, o sendin," gözünden dökülen yaşların haddi hesabı yoktu. Devam etmesine izin vermeden, dolu gözlerimle yüzüne baktım.

" Söylemeyeceğine söz ver ," dudaklarımdan dökülen kelimeler onun daha çok ağlamasını sağlamıştı.

"Onu öldürdüğünü bilmeye hakkı var," bunu ona söylemememiz gerektiğini anlamış olmalıydı. Cevap vermek istemiyordum. Bu olaylar hayatına bir damga gibi basılabilirdi.

"Bunu ben söyleyeceğim," dedi. Arkasını dönüp giderken, koşarak yanına gittim. Kolundan tutup kendime çevirdiğimde gözlerimin içine baktı. Bir çeşme misali akan gözyaşlarını elinin tersi ile sildi. Yüzünü yere eğdi.

Bulutlardan dökülen yağmur taneleri hızlanmıştı. Saçlarımız sırıl sıklam olmuştu. Ellerimi çenesine götürüp bana bakmasını sağladım.

Bakmamak için diretirken bağırmaya başladım, "Bana inandığını söylemiştin. Sana güvendim ben," ellerimi yukarı doğru kaldırdım. Yüzünü kaldırmadan konuştu. "Neden yaptın bunu?" Söylediği hiçbir şeye cevap vermek istemiyordum. Özellikle bu soruya. Bana hala bakmazken sustum.

Arkamı dönüp hızla koşarken saçlarımdan dökülen su damlaları, çok rahatsız ediciydi. Damla'dan yeterince uzaklaştığımı düşündüğümde yere oturdum. Hangi akılla buraya gelmiştim ben?

Ağlamayı hiç sevmezdim. Fakat bu dört haftadır sürekli ağlıyordum. Onu öldürdüğümü hatırladığım her dakika, daha çok ağlamamı sağlıyordu.

Ayın tam yüzünü gösterdiği gün, benim ölüm günümdü. Kimseye anlatmak istemediğim tek şey.

"Geceleri ay bile aydınlatamadı karanlığımızı," arkamdan biri kulağıma fısıldadığında titredim. Hızla ayağı kalkıp arkamı döndüğümde ortalıkta kimse yoktu. Korkuyla etrafı süzdüm.

"Hey!" Sesim sokakta yankılandı. Gözlerimi kapatım bunun bir halüsilasyon olduğuna inanmak istedim.

Eve gidip uyumak istiyordum. Fakat hergün gibi bugün de uyuyamayacağımı biliyordum. Eve gidemezdim zaten. Bu saatte sokakta kimse yokken birini bulup gidemezdim. Belkide birini bulabilirdim.

Gözlük takmadığım için gözlerimi kısarak etrafa baktım. Yeni ağlamam sürekli burnumu çekmemi sağlıyordu. Yağmur hala şiddetle yağarken, hasta olacağımı düşünüyordum.

Bütün giysilerim sırılsıklam olmuştu. Açtım. Kim böyle bir şeyi isterdi? Issız sokakta kimseyi bulamayacağıma kendimi inandırmıştım. Boş sokakta tek başıma çaresiz bir şekilde yürürken, üşümeye başlamıştım.

Küçük bir çardak gördüğüm gibi hızla koştum. Islak olabilirdim. Belkide daha fazla ıslanmak istemiyordum. Çardağa kısa sürede vardığımda, kuru olduğunu gözüme kestirdiğim açık kahverengi banka uzandım. Uykum vardı.

Gözlerimi kapatıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Uyuyamayacağımı biliyordum. Bu yaşananlar beni çok etkilemişti. Elime aldığım o silahın tetiğine neden basmıştım ben? Ağlamak için mi? O mavi gözlere, biçimli yüz hatlarına, saçının her bir teline, nasıl kıyabilmiştim?

***

"Hey! Kalk şuradan. Evsiz misin sen? İğrenç kokuyorsun," uykumu bölmemi sağlayan o sinir bozucu sese bakmak için yeşil gözlerimi yavaşça araladım. Başımın üstündeki bana bakan insanlar başımı döndürmüştü.

"Hey! Duymuyor musun?" Aynı ses bana söylenirken yüzüne baktım. Kahverengi gözleri ve sarı saçlarının aralarında; yeşil, kızıl, mor ve mavi renkler vardı. Biçimli kaşı, burnundaki hızma ve kaşındaki piercing ile bana ters bir kızdı. Kimsenin kolay kolay sevemeyeceği tiplerdendi.

SEN •Ölümün Başlangıcı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin