Sen -6-

27 1 0
                                    

Yağmur taneleri, Nereye düşeceğini bilmese bile yola bir yere düşmek için çıkmıştır. Düştüğünde bir çiçeğe hayat verirken evine giden karıncanın yolunu şaşırmasını sağlaması kaçınılmazdır. İnsanlar da yağmur taneleri gibidir: bir işe sonunda ne olacağını bilmeden başlarlar, herşeyi planlarlar. Fakat öyle bir şey olur ki tüm planları yerle yeksan olur. Birine hayat verirken birinin hayatını alır.

Bir haftadır odamdaki camdan dışarıyı hiç usanmadan saatlerce izliyordum. Sonbahar gelmişti artık ve bu sayede yağmur fazlasıyla yağıyor, Ankara'nın sokaklarını temizliyordu.

Odamın kapısı açılınca arkamı döndüm. Bana gülümseyerek bakan Damla'yı görünce hızla ayağı kalkıp boynuna atladım. "Canım arkadaşım benim, nasıl özlemişim seni!" kolları ince belimi sararken keyifle güldü.

"Bende seni özledim Zara'm, nasılsın?" kollarımı boynundan çekip koltuğa doğru ittirdim. "İyiyim, sen nasılsın? Bayadır görüşemiyoruz hiç özlemedin mi beni?" kahkaha atıp arkama geçti ve saçlarımı örmeye başladı. Damla, çocukluğumuzdan beri benim saçlarımı örerdi. İnce uzun parmaklarını saçlarımda hissedince gülümsedim.

"Tatlım biliyorsun ki büroda işler çok yoğun hem sen de yoksun herşey benim üzerime kaldı. Sahi ya ne zaman döneceksin işinin başına? Şaka bir yana hepimiz çok özledik seni!" derin bir iç çektim. İşe başlamama Barış izin verir miydi bilmiyorum. Çok fazla kısıtlıyordu beni, özellikle bu bir hafta boyunca burnumdan getirmişti.

Yüzümdeki hüzünü göremediği için şanslıydım. Çünkü Damla benim en ufak hareketimden herşeyi anlardı. "Bende özledim sizleri ama şuan daha iyiyim. Biliyorsun zaten," saçlarıma yaklaşıp uzun bir öpücük kondurdu. "İstediğin zaman gel güzelim." ayağa kalkıp karşıma oturdu ve içtenlikle gülümsedi. "Kendini ne zaman iyi hissedersen." başımla onay verip tekrar camdan dışarı baktım.

Yağmur halen devam ediyordu. Bir haftadır sanki içimdeki yangını söndürmek için bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Gözlerimi ister istemez yola çevirdim. Rüzgar'ın ve Barış'ın arabası evin önündeydi. Etrafa göz gezdirdim. Barış'ın arkası dönük, Rüzgar ise yüzüm benim olduğum tarafa dönük bir vaziyette birbirleri ile konuşuyorlardı. Konuştukları şey komik olsa gerek ki Rüzgar gülüyordu. Ama komik de olmayadabilirdi sonuçta Rüzgar sinirlenince de gülüyordu.

"Barış ile nasılsınız?" Damla'nın sorusuyla gözlerimi Rüzgar'dan alıp Damla'ya çevirdim. Yüzüme inandırıcı olması için dualar ettiğim bir gülümseme yerleştirdim. "Harikayız!" Damla gözlerime uzun uzun baktı. Sanki oralarda bir şeyler arıyor gibiydi.

Her biri inci tanesini andıran dişlerini gösterek güldü ve kollarını vucuduma doladı. "Ne güzel, sevindim adına." Sarılmasına karşılık verip kollarını üzerimden çektim. Bu yalancı anın bitmesini isteyerek hızla ayağa kalkıp kapıya yöneldim.

Rüzgar eve gelecekti. Onu görmek istemiyordum. Beni o gün orada bıraktığında aslında Rüzgar'a karşı şüphe ettiğim duygularımın aslında ilgisinden dolayı olduğunu anlamıştım ve şuan görmek ne yapacağı belli olmayan Rüzgar'ın, tekrar ilgisinden bir şeyler hissetmemi sağlayabilir yine suçluluk duygusuyla baş başa kalabilirdim.

"Alışverişe gidelim mi, ne dersin?" Damla bunu bekliyormuş gibi ellerini çırpıp ayağa kalktı. Onun bu hali beni güldürse de kızacağını bildiğimden tepkisiz kalmaya çalıştım. "Çok güzel olur!" o da yanıma geldiğinde kapıyı açıp çıkmasını sağladım. "Sen in ben geliyorum. Üzerimi değiştireceğim." gözleriyle beni onaylayıp merdivenlere yöneldi ve aşağı indi.

Odama geri girip kapımı kitledim ve dolabımın önüne geçtim. Siyah kotumu ve beyaz askılımı üzerime geçirip beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Rimel ve göz kalemi sürdüm. Rujumdan parmağımı biraz değdirip dudağıma yaydım. Siyah, küçük, gümüş renk zincirli çantamın içine cüzdanımı, telefonumu ve dudak nemlendiricimi koyup saçımı topuz yaptım. Deri ceketimi üzerime geçirdim ve odadan çıktım.

SEN •Ölümün Başlangıcı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin