33

40 3 7
                                        

Wooyoung elindeki su şişesini bir düz bir ters yaparak olan stresini en aza indirmeye çalışıyordu. Şuan umduğu tek şey tüm düşüncelerinin bir anda yok olup şişesinin içindeki adezyon kuvveti yapan damlacıklara odaklanmaktı. Ama bu hiç kolay değildi.

Oldukça kötü bir mentalite ile tamamlamıştı bu haftayı. Hatta hayranlar onun gözlerindeki yorgunluğun farkına varıp şirkete Wooyoung'u dinlendirmeleri gereken farklı farklı etiketler yapıştırmaya başlamıştı. Şirketin diğer gruplarının bile gönderilerinin altı o etiketler ile doluydu.

Kapının bir anda açılması ile Wooyoung düşüncelerinden sıyrılmıştı. Kimin geldiğine daha bakamadan sırtında ardından da tüm vücudunda oluşan sıcaklık onu sersemletmişti. Gelen her kimse ona sımsıkı sarılmıştı.

Çok geçmeden yayılan o hoş koku kimin olduğunu belli etmişti.

"Noldu San?" diye sordu Wooyoung merakla.

"Çok mutsuzsun ki sana bunu her gün söylüyorum zaten" diye yanıtladı San. "İyi olacağına söz veriyorsun ve diğer gün daha da beter oluyorsun" diye de ekledi. Wooyoung'un omuzlarına dayandığı için sesi boğuk çıkmıştı.

Wooyoung gözlerini sımsıkı yumdu ve derince yutkundu. Onun dudak asmasına bile dayanamayan San'ın önünde ağlayamazdı.

"Ben sadece ailemi düşünüyordum, uzun zaman oldu onları görmeyeli" dedi Wooyoung. Bariz bir şekilde yalan söylüyordu ve buna San'ın inanmasını bekliyordu.

"Bana yalan söylüyorsun" dedi San. Ardından kafasını Wooyoung'un omzundan kaldırdı ve Wooyoung'u kendine doğru çevirdi. Gözlerinde yaşlar dolu olan savunmasız adam onu kandırmaya çalışıyordu.

"Wooyoung sadece içinden geçenleri söyle bana. Böyle olduğun zaman bende mahvoluyorum" dedi San oldukça huzur verici bir ses ile. Sesi o kadar hoş çıkmıştı ki Wooyoung kalbinin bir anlığına iteklediğini hissetmişti.

"Orospu çocuğu, benim yüzümden senin kariyerin mahvolacak ve sen hâlâ beni düşünme derdindesin!" dedi Wooyoung. Sesi sinirli çıkmıştı. Sinirin yanında çaresiz, kırılgan, korkak...

"Seni düşünüyorum çünkü senin yerin bende ayrı, bunu biliyorsun" dedi San. Ardından bir elini usulca karşısındaki adamın boynuna götürdü ve ritmik hareketlerle okşamaya başladı.

"San, ne yapıyorsun?" diye sordu Wooyoung. Az önce oldukça kötüyken San onun boynuna dokunur dokunmaz aklı daha farklı düşüncelere kaymıştı. Hiç hoş olmayan, ahlâksız şeylere. Kendini daha fazla tutamayıp güldü. Ortada komik bir durum yoktu, sadece içinden geçen düşünceler onu huylandırmıştı.

"Böyle gülmen için illaha dokunmam mı gerekiyor?" diye sordu San gülümseyerek. Wooyoung'da onun gözlerinin içine bakarak gülümsemesini sürdürdü.

"San, Kyungsoo'nun dediklerini bir daha düşündüm ve başka bir şirkete geçmenin senin için çok zorlayıcı olacağı sonucuna vardım" dedi Wooyoung farklı bir konu açarak.

"Nasıl bir zorlama olacak ki?" diye sordu San merakla.

"Adaptasyon sorunu yaşayabilirsin, dışlanabilirsin veya en kötüsü geri dönüşü olmayacak bir şekilde gruptan atılabilirsin. SM şirketini biliyorsun. Bir kere adına kara iftiralar atıldı mı ya seni gruptan çıkartıyorlar ya da gram destek vermeden öylece bırakıyorlar. Bunların senin de başına gelmesini istemiyorum" diye yanıtladı Wooyoung içtenlikle. Tek isteği San ile olan bu kuvvetli bağını sağlam tutmaktı. San'ın başına bir şey gelirse bu bağın sarsılması en son görmek isteyeceği bir kabustu.

"Ben her türlü sana bağlıyım Wooyoung. En doğru kararları hep sen aldın, yıllardır beni sen kurtardın. Ama senden bu konu hakkında tekrar bir düşünmeni istiyorum" diye rica etti San. Ardından diğer elini de Wooyoung'un başına götürdü ve onu kendi göğsüne doğru yasladı. "Bu şirket sana, bize zarar veriyor. Her geçen gün soğuyorum buradan" diye de ekledi.

sakız :: chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin