⋅˚₊ ୨chapter twelve୧ ‧₊˚

155 41 48
                                    


Jisung aile yemeği sonrası en ücra köşedeki koltuğa geçmiş, sevgilisine gününü anlatıyordu. Bu sırada iki kuzeni de çaresizce Minho'nun kolları altında çaresizce bir idam mahkumu gibi hareketsiz duruyorlardı.

Aslında Minho onlara bir şey yapmıyordu. Yani uzun zamandır. Yine de ikisinde uzun soluklu bir travma yarattığı ve onun yapabileceklerinin pek ala farkında olduklarından da dolayı tek bir yanlış hareketlerinde sanki ölecek gibi davranıyorlardı. Özellikle Hyunjin.

"Hyung beni bir bıraksana tuvalete gitmem lazım."

"Altına işe bana ne." Minho içinden sinsi sinsi sırıtarak düz ve umursamaz bir tınıyla yanıtladı onu.

"Ya lütfen. Sonra pişti oynarız hem onu da hazırlarım."

"Piştinin neyini hazırlayacaksın. Kağıtları tekrar mı basacaksın?"

Hyunjin göz devirmemek için kendisiyle mücadele ederken yalandan güldü bu yersiz şakaya.

Jisung bir an kendini tutamadan biraz fazla sesli gülmüş olmalıydı ki salondaki gözler ona dönmüştü bir anda.

Eniştesiyle olan konuşmasını bırakan babası gözlerini kısarak baktı ona. Lakin evde olsalardı çoktan bu an için sorguya çekmişti bile.

Hemen kendini toparlayıp telefonunu kapattı. "Komik bir video gördüm de. Kusura bakmayın."

Teyzesi gülümseyerek başını iki yana salladı ve ilgiyi onun üzerinden almak adına dikkatleri kendi üzerine çekti.

Bir süre daha bu ortam devam ederken Minho kuzenlerinden sıkılmış kalkmıştı yanlarından. "Balkona çıkıyorum ben."

Jisung bu anı fırsat bilerek zavallı kuzenlerine koştu hemen. "Kalkın yukarı çıkalım. İçim bayıldı burda."

Hyunjin hemen onu onaylarken Jeongin hala Minho'dan korkusuna bir şey yapamıyordu. Tam ikna olmuş merdivenlere ilerliyorlardı ki bahçeden içeri dolanan Minho, bir anda ensesinden tuttu onu kedi eniği gibi.

"Nereye çocuklar?"

Jisung göz devirdi. "Abi yalvarırım şu dramalardaki zorba tiplemeni bırak. Kocaman adam oldun hala bizimle uğraşıyorsun ya!"

Minho hiç üstüne alınmadan Jeongin'i tekrar kolunun altına aldı, ikisini önde ilerletirken sormadan Hyunjin'in odasına daldı.

"Çıldıracağım ya!" diye sessiz bir çığlık sttı odanın sahibi. "Maganda."

Jisung göz devirmiş ardından çaresizce onları takip etmişti.

Bir süre sonra pişti oynarken aslında gayet eğlenceli bir ortamları vardı. Minho sürekli onları güldürüyor bir yandan da yeniyordu.

Son turu da Minho kazandığında Jeongin isyanla kartlarını halıya fırlattı sertçe. "Yeter amına koyayım ya! Oynamıyorum ben!"

Minho kafasına geçirdi bir tane. "Küfür etme."

"Ay abi daha fazla saçmalama istersen. İngiltere kralı mısın da yanında küfür etmeyecek çocuk?"

"Aynen öyleyim."

"Yarrağımın kralı." diye mırıldandı Hyunjin bir an gafil avlanarak. Üzerine dönen tehlikeli irisler ile ne dediğinin yeni farkına varmış gibi korkuyla ellerini kendine siper etti koca koca açtığı gözleriyle.

"Ay özür dilerim! Yaprağım diyecektim!"

Minho sinsi bir kedi gibi yanına sokuldu. "Ne dedin sen ne dedin?"

"Yaprak!"

Büyük olan mimiksiz duran, ki bu daha korkutucuydu, yüzünü onun dehşete düşmüş ifadesine yakınlaştırdı. "Demek öyle dedin..."

I love me after you ★ chansungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin