⋅˚₊ ୨chapter seventeen୧ ‧₊˚

168 44 68
                                    


Minho mutlu bir çocukluk geçirmemişti. Öz ailesi tarafından yetimhaneye bir başına bırakılırken kimse de düşünmemişti onun mutluluğunu zaten.

Çok arkadaşı yoktu belki şimdi de. Ama insanlara hiç güvenemezdi. Hepsi zarardı ona. Öz annesi babası, yetimhanedeki hizmetliler, okuldaki zorba çocuklar. Hepsi.

Ta ki bir gün kurtarıcısıyla, bir hırsızı haklamak için canla başla koştuğu sırada karşılaşana kadar. İlk defa birisine güvenene kadar.

Han Hyunso'yu aynı hırsızın peşinde koşarken tanıdı Minho ilk.

Acemi olduğu belli olan kapkaççı bir kadının çantasını alıp kaçtığı gibi oldukça şansız bir duruma düşmesi an meselesi olmuştu zavallıcığın.

Hem Minho, hem de polis art arda kendisini kovalarken sonuna kadar mücadele etti. Ama Lee Minho'nun bir çita kadar hızlı koşan bacaklarından kaçamamış, ve üstüne atlayan çocukla durmak zorunda kalmıştı.

Dünyaya karşı olan öfkesini bir türlü içinden atamayan genç çantayı elinden çekip kenara koyduğu gibi küçücük yaşında kendisinden yapı olarak iri olan suçluyu dövmeye başlamıştı o sırada arkasında dikilen, şaşkınlık ile olan biteni izleyen polisten habersiz.

"Yeter." dedi Hyunso onu omzundan tutup hali kalmayan hırsızın üstünden çekerken.

Öfkeli gözler neredeyse ateş saçarak ona döndüğünde fark ettiği üniforma ile yumuşadı o sertlik biraz olsa da.

Çantaya uzandı hemen Minho hızlıca. "Buyrun. Lütfen bunu o kadına geri ulaştırın." saygıyla önünde eğildi polisin, sonra da hemen uzaklaştı oradan başının belaya gireceğinden korkarak.

Arkasında gururlu ve bir o kadar da kafası karışmış bedeni bırakarak izini kaybettirdi profesyonelce.

Ama yaklaşık iki hafta sonra tekrar karşılaşacaklarını bilmiyordu yine. Kader bu, değiştiremezdi istese de zaten.

Okul çıkışı biraz hırpalanmış, yine aynı öfkeli irisler ve sert adımlarla ara sokaklarda geziyordu bu sefer de. Kimse onu bulmasın rahatsız etmesin diye bu kadar çabaya girmek canını sıkmıştı. Ve tabii ki de ailesiz bir piç olarak anılmak daha çok. Ofladı.

Kendi gri dünyasına dalmış adımlarını hızlandırırken yanından koşarak geçen ikiliyi fark etmek uzun sürmemişti.

Saniyeler boyu izlemesi o koşan polisin kim olduğunu anlamasına yetmişti. Refleks ile tek omzundaki sırt çantasını iki omzuna alarak sağlamlaştırdı.

Gözden kaybolan suçluyu, büyük ihtimal yeni bir kapkaççı, avucunun içi gibi iyi bildiği sokaklarda yakalamak zor olmazdı onun için. Hemen şu köşeden sola dönse ve biraz da hızlı koşsa önünü kesebilirdi.

O an ne kadar küçük olduğunu düşünmedi. Tıpkı neden içinde bu yardım isteğinin doğduğunu bilmediği gibi. Ama belki de sebep kimsenin ona yardım etmeyişinin hissettirdikleridir. Kim bilir.

Minho tekrar koştu. Ama bu sefer arkadan gelen oydu.

Tam da tahmin ettiği gibi tam sokak çıkışına çıkmaya çalışan liseli gibi görünen gencin önünü kesmişti.

Göz göze geldiklerinde hiçbir şey demedi. "Siktir." diye küfür kaçtı sıska liselinin ağzından.

Onun anlık şaşkınlığından faydalanan Hyunso ise ensesinden sertçe tutarak çekti onu. "Bir bitmediniz sizde." dedi nefes nefese homurdanarak. Bu kapkaç olayları yüzünden sırf şu koşturmadan kaçmak için tekrar orduya bile katılırdı. Ya da sadece abartıyordu.

I love me after you ★ chansungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin