"Çok mu ayıp hala mutluluk istemek?" Teoman'ın sesinden gelen her şey ayrı bir karizma oluyordu, artık söylenen şey her neyse. Kalp kırıklığını bir kez daha yaşamamın verdiği acıyla yine kendimi efkara boğmuştum, ellerimle boğmamak için.
O'nu bir daha görmeyeceğim diye kendime bir kural koyduğumda hala acım devam ediyordu ama eskisi kadar canımı yakmıyordu, bu kuralı çiğner çiğnemez o hafif acı katlanılmaz derecede sarsmıştı kalbimi. Bazende kurallara uymak gerekiyordu işte.
"Yüz tllik indirim fırsatlarını kaçırmamak için-" Teoman'ın sesini bölen reklamla tüm efkarım gitmişti. Tam akacak olan göz yaşlarım reklamın girmesiyle olduğu yerde kalmış, 'Fakirsin' diyerek akmamaya karar vermişti. Spotify'dan açmalıydım şarkıyı..
Telefonu kapattım çünkü az önceki olaydan sonra şarkı dinleyecek havam kalmamıştı, garibana efkar bile yasak amına koyayım.
Odam kap karanlıktı, ışığı açmamamın sebebi ortamın müziğe uygun olmasını sağlamaktı, racon böyle bizde. Yatağımdan kalkıp, ışığı yaktım ve odam aydınlandı. Ahiret ışığı gibi gözüm kamaştığından gözlerimi kıstım ama hemen alıştım.
Sabahtan beridir aklımda gezinen tek isim onun ismiydi. Kendimi çektiğim acılarla, gece uyumayıp sabaha kadar ağlamamla, gözlerimin şiş şiş olup kendime zarar vermeye çalışmamla onun isminden uzak durmaya çalışıyordum ama her zehir panzehirle iyileştirilemezdi. Unutamıyorum unutamıyorum diye bağıran adam gibiydim, hatta gibi değil direk o adamdım ben artık.
O adamın neden bu kadar bağırdığı anlaşılmıştı çünkü bende şu anda bağırmak istiyordum. Beynimizi biz mi kontrol ediyorduk yoksa beynimiz o kadar zekiydi ki bizi ayakta mı uyutuyordu? Çünkü saatlerce beynime o ismi tekrarlamaması için emir verdim hatta yalvardım ama beynim her ne kadar bu vücudun parçası olsada, sanki bu vücudun acı çekmesini isteyen bir düşman gibiydi.
Ben sus dedikçe daha çok bağırıyordu o ismi, ben yalvardıkça daha da aşağlıyordu beni."Senden nefret ediyorum Altay bayındır."
O sadece beni red ettiğini sanmıştı ama arkasında bir enkaz bıraktığından bi haberdi. Teoman'ın da dediği gibi çok mu ayıptı mutluluk istemek?
"Kerem!" Annemin konuşmasıyla çıktığım dünya'ya geri döndüm. Astronotlar bu kadar dışına çıkmamıştır be dünyanın.
Salona geçtim, annem benden bir şey isteyecekti, ses tonundan belliydi. Başımı 'ne?' anlamında sallayınca parayı elime tutuşturdu. Evde ekmek vardı?
"Ne alıcam?" saatlerdir konuşmayıp, sadece düşündüğümden sesimi unutmuştum.
"Pasta."Ne gerek var diye söze gireceğim sırada annem elini havaya kaldırarak komutan edasında beni susturdu."Canım çekiyor, sen değilde ben mi gideyim ha oğlum?"
Yine anne dramı yapmıştı, buna dayanamayacağımı biliyordu. Parayı sıka sıka evden çıktım, üzerimde ince ama uzun kollu bir kazak altımda da siyah bir pijamamla moda seçmelerine gidiyordum.
İklimini sikeyim diyerek soğuk sokaklarda ilerledim, eve geri dönüp ceketimi almak istesemde 'Neyse zaten hiç halim yok' modundaydım. Kısacası üşeniyorum.
Pastahanenin önüne geldim ve annemin beğeneceği pastayı bulmaya çalıştım, annemin bu aralar canı bir şeyler çekiyordu ve aklıma düşen kurtlar fazla şüpheciydi. Baba bile diyemediğim o heriften hamile falan değildir umarım.
"Afiyet olsun."Pasta poşetini alıp çıkacakken yine onunla karşılaşmıştık bu sefer farklı bir kapı önünde. Onu görmek istemediğim hakkında evrene bir sürü mesaj çekmiştim ama sanırım evren bu mesajları yanlış anlıyordu. Ya da hepsi benim daha da acı çekmem için düzenlenmiş bir komploydu.
"Kerem?" Eskiden adımı bile bilmeyen insan, varlık şimdi sanki adımı ezberlemek istiyordu. Eskiden onunda bana yaptığı gibi tanımamazlıktan gelip pastahanenin dışına çıktım, kolumdan tutma klişesi gerçekleşmedi ama arkamdan adımı bağırdı. Durmadım, duranı siksinler.
"Kerem bir durur musun?" Bana yetişmişti ve durmam için kolumdan tutdu, onu görmek bile istemezken bana temas etmesi sinirlerimi bozmuş, elimi direk çekmiştim. Sokağın ortasında birbiririmize bakıyorduk şimdi, ama o beni ilk defa görüyordu. Ben değişince fark etmişti beni, daha doğrusu dış görünüşüm değişince fark etmişti bu da onun beni asla içim için sevmeyeceğini anlamam için evrenin bana bir mesajıydı.
"Ne istiyorsun lan gıllik?" Kaşları havaya kalkmıştı, gıllik bence tam yerinde bir laftı.
"Gıllik?" Gülmemem lazımdı ama surat ifadesi o kadar komikti ki. Gülümsemiştim ama yine yüzümü sinirli halime çevirdim, gülümsememi bile görmeye değmezdi artık.
"He, beğenemedin mi?" Hala konuşmayıp bana şaşkın şaşkın bakmasıyla kaşlarını yerinden koparma isteğim arttı.
"Neden bana karşı böyle sertsin?" Nedenini adı gibi biliyordu. "Sırf seni red ettiğim için mi?"
Konuşmak istemiyordum şuan onunla, yüzüne bile bakmakta zorlanıyordum. Onun gözünün içine bakınca yaşadıklarımın yansıması bana bakıyordu ve 'Yapma' diyordu.
Yapmayacaktım, o kadar aptal değildim.
"Niye soruyorsun ki Altay? Senin için önemsiz biri değil miydim ben?" İnkar edeceği sırada sözlerime devam edip o'nu susturdum. "Ne oldu? Dış görünüşüm değişince değerlenmeye mi başladım gözünde?""Kerem ne saçmalıyorsun amına koyayım? Sadece neden bana böyle davrandığını anlamak istiyorum." Eğer öyle bir özelliğin varsa anlardın.
"Bilme Altay, bir dahada karşıma çıkma. Konuşmayalım senin istediğin gibi."Gözlerimin dolduğunu görmesin diye hızlıca arkama döndüm ve evime doğru ilerledim. Soğuk diye titreye titreye diye az önce geçtiğim yoldan şuan soğuğu hissetmiyordum, üşüyen yüzümü sadece göz yaşlarım ısıtıyordu.
...
BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM HEM SARHOŞUM HEM YASTAYIM BİR TABURESİ ÜSTÜNDE BABAMIN ÖLDÜĞÜ YAŞTAYIM
Oyla (zorunluluk, emir)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
At gibi giden it gibi döner ¦¦Alker
FanfictionKerem'i sırf çirkin diye red eden Altay şimdi pişmandı. Çift(ler) -Alker -Arfer -Baism -Miha-Mert -Volkan-Emre -Alioski-Emre mor -Yunus-Halil -Ozan-mesut