Yine hava tüm soğukluğuyla şehrin sokaklarını bom boş bırakmıştı. Herkes ısınmak için evine giderken bazı anormaller soğuğu sevdiği için bahçeye çıkmış, üşüsede üşümeyi sevdiği için orada kalmaya devam ediyordu. Bu anormallerden biride Kerem'di.
Soğuktan burnu kızarsa da, soğuğun yüzüne yaptığı o tatlı masajı seviyordu. Biraz hava almak için çıkmıştı bahçeye ama evden çıkalı baya bir olmuştu. Annesi ile teyzesi şuan salonda otururken o evin bahçesinde takım olarak kurulmuş olan beyaz sandalyelerden birine atmıştı kendisini. Evde boğuluyormuş gibi hissetmeye başlamıştı, düşünceleri sanki aklından çıkmış her tarafa boğucu bir sis gibi yayılmıştı. Duvarlar üzerine geliyor gibi hissetmişti ama bunun tek nedeni eskilerdi.
Çocukken hayat kolaydı, her bir sene geçtikçe zorlaşmaya başlamıştı. Örneğin bundan sekiz sene önce hayatında neler olduğu pekte umrunda değildi ama şimdi her şeyi en ince ayrıntısına kadar kafa yoruyordu. Küçükken aşk diye bir kavramı bilmiyordu, şimdi biliyordu aşkın ne olduğunu ancak pekte kavradığı söylenilemezdi. Aşk karmaşıktı, hem nefret edip hem de delicesine sevebiliyordu bir insanı.
Kerem Altay'dan mı nefret ediyordu yoksa eski Altay'dan mı? Altay söylediği gibi değişmiş miydi? Bu soruların cevabını sadece yaşayıp görmek verirdi ve o hayatın bu huyundan nefret ederdi. Havaya üflediğinde soğuk hava kendisine yakışır bir şekilde duman oldu.
"Kerem."Arkasına döndü ve beklenen kişiyi gördü. Az önceki mesajlaşmadan sonra belki aklı yerine gelmiştir diye umut ediyordu. Arkasına bir süre baktıktan sonra geri önüne döndü, o'nu görmezden geliyormuş gibi bir yalan uydurmaya çalışıyordu kendine. Bu yalanı karşısındaki kişiyi yanıltmak için değil kendisini yanıltmak için söylüyordu çünkü kendisini kandırmaya ihtiyacı vardı. Tekrardan aşık olmak istemiyordu Altay'a. O bu kadar yakınındayken bu iş zordu tabii.
Altay aldığı tepkiyle iç çekmişti, Kerem'in sandalyesinin yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. O mesajı görür görmez çıkmıştı evden, ne diyeceğini bilmiyordu ama içindekilerin hepsini dökerse Kerem o'nu affeder diye tahmin yürütmüştü. İçinde neler olup bittiğini bilmediğinden ağzının ucuna en ufak bir kelime bile gelmiyordu. Ortam sessizdi, kulaklarında yankılanan tek şey rüzgar sesiydi ve bu ortamı geriyordu, Altay ilk defa kendisini bu kadar ciddi olmaya zorluyordu. Kendisi için değildi bu, Kerem içindi.
"Kerem ben..."Ortamdaki gerici havayı bozmak için bir şeyler gevelemişti ama devamını nasıl getireceğini bilmediğinden susmuştu. İç çekerek beynine biraz baskı uyguladı, Kerem için doğru cümleyi bulmak istiyordu. Onun kalbini iyileştirecek olan cümlenin ne olduğunu bilmek istiyordu.
"Altay..."İkili ilk kez birbirine bu kadar hüzünle bakıyordu, genelde ikisininde attığı bakışlardan farklıydı bu gece gözlerindeki bakış. Parlaktılar, o gözlerin sakladığı bir şeyler vardı. "Ben neden beni şimdi bu kadar önemsediğini anlamıyorum. Zamanında çok kırdın beni, peki neden şimdi pişmansın? Değiştim diye mi?"
"Hayır, Kerem."Defalarca kez inkar etmişti bu durumu ama Kerem buna inanmak istemiyordu. Gözlerini devirdi Kerem ve böylece göz temasını bozmuş bulundu, ayağa kalktı ve eve gidecekken Altay son dakika kurtarmıştı maçı."Değişen tek şey benim kalbim Kerem. O zamanlar o kadar karaydı ki, senin ki gibi güzel olanları kıskanmıştım. Seni umursuyorum çünkü o kalbin tekrar kirlenmesini istemiyorum,"
Kerem tekrardan döndü Altay'a. Az önce işittiği şeyleri o mu söylemişti?
"Bunu nerden öğrendin? İnternetten mi Altay?""Yok, bu tamamen benim kalemime ait."O da Kerem gibi ayağa kalktı ve tam karşısında durdu, Kerem'in sandığı gibi alay yoktu bakışlarında aksine o kadar ciddiydi ki. Son cümlelerini kurmak için nefes aldı."Binlerce kez tekrarladım o sözü o yüzden yine söylemeyeceğim Kerem, ben o gün olanlar yüzünden çok pişmanım, seni kendinden soğuttuğum için pişmanım, bu kadar berbat biri olduğum için pişmanım. Ben o gün sadece senin dışını gördüm Kerem, şimdi ikisini de aynı anda görüyorum. İçin o kadar güzelmiş ki.... Sadece o güzelliği içinde tutamamışsın. Sen o lanet gün söylediğim gibi çirkin değilsin Kerem, sen çok güzelsin."Elini kendisinden kısa olan bedenin saçına koydu ve geriye doğru taradı, güzelliğini daha çok görmek istiyordu.
Kerem ne diyeceğini bilmiyordu ama içinde şuan öfke barındıran en ufak bir şey yoktu, Altay o kadar güzel konuşmuştu ki kalbindeki o tüm kötü duygular toz olup gitmiş, sahayı aşka bırakmıştı. Güm güm diye atmaya başlamıştı yine kalbi, soğuk havayı artık hissetmiyordu. Utanmasa terleyecekti.
"Affettim." Ağzından öylece çıkı vermişti kelime. Altay'ın yüzünde güzel ve heyecanlı bir tebessüm oluşurken o hala bu sözü bu kadar basit bir şekilde söylediğini sorguluyordu.
Altay istediği zafere kavuşmuştu, haftalarca sırf bu sözü duymak için denemediği yöntem kalmamıştı ve artık bunlar için çalışmasına gerek yoktu. O kadar heyecanlandı ki kendisinden kısa olan bedeni havaya kaldırdı ve etrafında döndürmeye başladı, Kerem o cümlelerin etkisinden çıkmıştı böylece. Altay'ın koluna indirmesi için vuruyordu ama Altay bu yumrukları hissetmiyordu bile.
"Bıraksana kardeşim!" Belinde olan ellerin varlığına alışmaya başlamıştı ama ayağı yere değmediğinden korkuyordu. Altay bir iki tur daha döndürdükten sonra Kerem'i geri yerine bıraktı. Kerem'in yüzünde sinirli bir ifade varken o kahkaha atmaya başlamıştı. "Ne gülüyon?"
Hem aldığı zafer hem de Kerem'in tatlılığından gülüyordu ama o kadar çok kahkaha atıyordu ki konuşamıyordu.
Bu karga sesleri tabii ki de içeriye gitmişti ve Kerem'in annesi cama çıkmıştı. "Kerem!" İkili şimdi birbirine yandık bakışı atıyordu.
Teyzesi de diğer camdan dışarıya çıktı ve o da kız kardeşi gibi ikiliye baktı. "Kerem! Arkadaşını da getir oturalım oğlum, hava çok soğuk üşütürsünüz"
...
Gecenin bilmem kaçında hangi kafayla yazdım bilmiyorum ama inşallah olmuştur bölüm.
Bölüm nasıldı?
Oylamayı unutmayınn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
At gibi giden it gibi döner ¦¦Alker
Fiksi PenggemarKerem'i sırf çirkin diye red eden Altay şimdi pişmandı. Çift(ler) -Alker -Arfer -Baism -Miha-Mert -Volkan-Emre -Alioski-Emre mor -Yunus-Halil -Ozan-mesut