Bölüm 2

53 16 9
                                    


Jake

Yurda adımımı atar atmaz kendimi hemen duşa attım, sıcak suyun altında günün yorgunluğunu akıtarak temizlenmenin huzurunu yaşadım. Temiz kıyafetlerimi giyip, saçlarımı hafifçe kuruladıktan sonra salonun yolunu tuttum. İçeri girdiğimde, Niki telefonuna gömülmüş, Jay ise ekranda oynayan filme dalmıştı. Göz ucuyla beni fark eden Jay, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle, "Oo, marka yüzümüz sonunda teşrif etti," dedi. Sözleri üzerine Niki de telefonu bırakarak başını kaldırdı ve "Hyung, sen yurda varmadan dedikoduların geldi bile," diyerek bana göz kırptı.

Merakla ona doğru birkaç adım atarken "Ne dedikodusu?" diye sordum. Yanına oturur oturmaz Niki, telefonunu bana çevirdi. Ekrana bakar bakmaz, Sunghoon ile çekilmiş bir fotoğrafımızı gördüm. İçimdeki merak, daha da artarak yüzüme yansımıştı. Kaşlarımı hafifçe kaldırarak "Bu ne?" diye sordum. Niki, şaşkınlık dolu bakışlarını üzerime dikerek, "Çocuğu gözlerinle yemişsin, bir de bu ne diye soruyorsun." diye alaylı bir şekilde cevap verdi. Jay de kulak kesilmiş, merakla konuşmamıza dahil olmaya çalışıyordu. Gözlerini Niki'ye dikerek, "Bana da göstersene," dedi. Niki, telefonu Jay'e uzatırken ben hâlâ fotoğraftaki ifademi çözmeye çalışıyordum.

Jay bir süre fotoğrafı inceledikten sonra merakla "Bu çocuk kim?" diye sordu. Hafif bir gülümsemeyle "Markanın yeni yüzü," dedim. Jay'in ilgisi artmıştı, "Oyuncu mu?" diye sorunca, hafifçe başımı sallayarak "Hayır, idol. İki ay önce çıkış yapmışlar. Grubunun adı Enhypen," diye ekledim. O an, Niki aniden gülmeye başladı. Kafamı çevirip, şakacı bir tonla "Ne gülüyorsun Niki?" diye sordum. Niki, eğlenceli bir ifadeyle "Bütün bilgileri öğrenmişsin bile," diye karşılık verdi. Gözlerimi devirip, aldırış etmeden "Saçmalama Niki, sadece normal bir şekilde muhabbet ettik, bunda ne var?" dedim. Bu sırada Jay, gözlerini fotoğraftan ayırmadan "Tatlı çocukmuş," diye mırıldandı.

Jay'in sözlerinden etkilenip telefonu onun elinden alarak fotoğrafı dikkatle incelemeye başladım. Tecrübesiz bir idol olmasına rağmen, duruşu ve doğal enerjisiyle bile etrafına harika bir hava yayıyordu. Onun masum ve samimi bakışları, fotoğrafın her bir köşesine yayılmış gibiydi. Ben fotoğrafa dalmışken, Niki'nin kahkahaları odada yankılandı. Birden telefonunu elimden kapıp, "Bu akşam bakmaya doyamadın, bir de fotoğrafa mı daldın?" diye takılınca, hafifçe gülümsedim ve koltuktan kalkarak "Bu gece sizinle konuşmak mümkün değil. Yorgunum, ben yatıyorum," dedim. Onlar arkamdan "İyi geceler" dileklerini söylerken, adımlarımı hızlandırıp yatak odama doğru ilerledim. Odama vardığımda içimde tuhaf bir his vardı—gülümseme istemsizce yüzümde belirdi.

Yatağa kendimi yavaşça bıraktım, ama göz kapaklarımın ağırlığını hissetmeme rağmen uykum bir türlü gelmemişti. Yorganın altında birkaç kez sağa, sola dönüp huzursuzca kıpırdandım. Fakat nafile... Uyku gözlerimden kaçmış gibiydi. Karanlık odada sadece telefonumun solgun ışığı yastığımın üzerine yansıyordu. Elime telefonu aldım ve arama çubuğuna tereddütsüzce Park Sunghoon yazdım.

21 yaşındaydı. Eski bir artistik patinajcıydı, pürüzsüz hareketleriyle buz üzerinde adeta dans eder gibi süzülüyordu. Soğuk bir aralık ayında dünyaya gelmişti, tıpkı buzun altında yatan sıcak bir ışık gibi. Kader, onu I-Land adındaki bir survival şovunda sınamış ve nihayet Enhypen adlı grubun parçası yapmıştı.

Hakkındaki birkaç satırlık bilgiye göz gezdirdim. Fakat bu yetmedi. Düşüncelere dalmadan, adeta refleksle Instagram'a girip fake hesabımı açtım. Ekran parmağımın altındaydı, beynim bir anlığına sustu. Arama çubuğuna yine Park Sunghoon yazdım, fakat sadece fan sayfaları karşıma çıktı. Grup henüz yeniydi ve sanırım bu nedenle bireysel hesaplar açmamışlardı. Bir an duraksadım, sonra hızlıca Enhypen yazıp resmi hesaplarına yöneldim.

Beyond the Spotlight - JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin