8

438 70 102
                                    

üç dört saatlik uykuyla çalıştığım günün sonunda üzerimi değişmiş restoranın kapısından çıkmıştım ki arabasına yaslanmış telefonla oynayan tanıdık bedene takıldı gözüm. yüzüm kendiliğinden bir gülümseme ile aydınlanırken yanına adımladım hemen, adımlarım önünde durduğunda beni fark etti ve kafasını telefondan kaldırdı.

"ne işin var burada?"

"seni almaya geldim, çocuklar yorgun geldiğini söyledi de"

"ya.." dedim ellerimi arkamda birleştirirken. "teşekkür ederim-"

bir anda kollarını etrafıma dolayıp sıkı sıkı sarılan beden ile susmak zorunda kaldım, karşılık vermek için kollarımı arkamdan çıkarmak istedim ama müsaade etmedi. "şöyle salına salına ya diyorsun ya.." dedi ama devamını getirmedi. "eee..?" diye mırıldandım ama dikkate almadı, sadece sarılmaya devam etti birkaç saniye.

sonunda ayrıldığında kollarımın serbest kalışıyla ben hareketlendim bu kez. kollarımı kollarının altından geçirerek geniş gövdesine başımı yasladım ve onu taklit ederek sıkı sıkı sarıldım. gün içinde yazışır, müsaitse bir iki dakika kadar telefonda konuşurduk ama içimde dindiremediğim bir özlem vardı bu akşam. kolları da şaşkınlıkla birkaç saniye havada kaldıktan sonra tekrar sarıldı etrafıma.

istemeye istemeye ayrıldım sıcacık bedeninden, elimde ki eve götürmek için satın aldığım tatlı paketini eline tutuşturdum ve onu azıcık kenara itip arabaya bindim hemen. şansıma koltukta olan hırkayı alıp üzerime geçirdim, üşümüştüm. sadece ona yakışacağını düşündüğüm parfümünün kokusu burnuma dolarken yorgunlukla arkama yaslandım ve kendi yerine yerleşmesini izledim.

"istersen..." dedi yüzüme bakmazken, fazla önde olan koltuğumu yandaki ki minik kol ile yerine oturttu ve daha rahat bir pozisyon almamı sağladı. "hemen eve gitmeyelim, biraz dolaşabiliriz. çocuklarla vakit geçirmek istersen-"

"balık ekmek yiyelim!"

"ha.."

"gitmeyelim eve hemen, balık ekmek yiyelim. sonra sahilde otururuz işte, olmaz mı?"

"olur yavrum.." dedi gülümserken, saat akşamın sekizi olmasına rağmen kısa bir trafiğe yakalandık. başım koltuğa yaslı, gözlerim kapanmamak için minik bir savaş verirken yola bakıyordum. "şarkı aç istiyorsan.." dedi telefonunu bana uzatırken. sessiz geçen yolculuğu daha çekilebilir hale getireceğini düşündüğüm için hemen aldım elinden.

"şifre?"

"1903.."

"bana maçı yasaklayan adama bak, hani kartal dövmen nerede?"

"görünmeyen bir yerde.." dedi, ben şaşkınlıkla ona bakarken ne dediğini yeni fark ediyor olmalı ki panikle bana döndü. "yani, yasak polislikte dövme. yazlık üniforma giydiğinde görünmeyecek yerlerine yaptırabilirsin sadece, çok büyük olmaması şartıyla"

"ha.." dedim gülüşümü durdurmaya çalışırken. "anladım, iyiymiş. ne açayım?"

"takıl kafana göre.."

"listen teoman dolu, harika"

"sever misin sende?"

"bayılırım, konserine gitmek hayalim"

"e gidelim?"

"yok artık, her söylediğime tamam mı diycekesin böyle?"

"of semih.." dedi dedi durduğu kırmızı ışıkta bana dönerken. "gitmek istiyorsan gideriz, bir şey yapmak istiyorsan yaparız. korkuluk olarak girmedim herhalde hayatına, ben buralardaysam benimle yaparsın yapmak istediklerini"

rüzgar gülü  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin