"mustafa.." dedim yanımda oturmuş önümüzde ki kapalı televizyona dalmış çocuğa seslenirken. "emirhan çok çapkın birisi midir?"
"hayır, kimseyi görmedik neredeyse yanında. varsa da takılmalık-"
"nasıl takılmalık?"
"ciddiye bindirmez işte, sadece bir kişiyle uzun bir süre konuşmuştu o kadar, hayırdır neden sordun?"
cevap vermedim, oturduğum yerde biraz kayıp kafamı omzuna yasladım ve ben de onun gibi siyah ekranı seyretmeye başladım. konuşmadan geçirdiğimiz kısa bir sürenin ardından dış kapının açılıp kapanma sesi geldi. çocuklar sırayla salona doluşurken en arkada emirhan'ı gördüm. şaşkınlıkla doğruldum yüzümde ne zaman ortaya çıktığını bilmediğim bir gülümseme varken. hemen elinde ki poşetten bir çikolata paketini çıkardı ve yanıma geldi.
ben oturur diye beklerken üstüme eğilip kollarını etrafıma doladı önce. kafamı omzuna yaslayıp karşılık verirken arda ile göz göze geldim, gülümsüyordu. neyse ki çok durmadan ayrıldı benden.
yanıma oturdu ve kolunu arkama yasladı, beni de göğsüne doğru çekti. birazcık hareketlenip daha rahat bir pozisyon aldım ve başımı göğsüne yasladım. "hoşgeldin, haber vermedin geleceğini"
"sürpriz yapayım dedim ama herkes doluştu benimle beraber eve"
"yalnız bir eksiğiniz var.." dedi kenan. sorar gözlerle ona bakarken, "kızınız nerede?" diyerek tamamladı.
"doğru, kızımız nerede yavrum?"
"odada, uyuyordu en son. kızımızı öpmeden mi geldin yanıma?"
"tabi ki.." derken yüzünü bana doğru eğdi, arkamda ki koltuğun başlığına yasladığı kolu ile ara ara omzumu, ensemde ki saçları okşuyordu. "önce yavrumu göreyim dedim, ilk o vardı sonuçta"
"ha, ilk olduğum için yani? kızımızı önce tanısan ona giderdin"
"trip miydi bu?" derken gülümsemesi büyüdü, ağzına vura vura sevesim gelmişti tam şu an.
"yok.." derken dudaklarımı büzdüm ve göğsünden kalkmak istedim bir kolunu kafama diğerini sırtıma atıp iyice göğsüne bastırdığı için yapamadım. oturduğum yerde tekrar onun tarafından sarmalanmıştım, yerim çok rahattı o yüzden hemen ayak uydurup olduğum yere geri sindim.
"kızım kusura bakmasın, ben her şekilde ilk senin yanına gelirdim, pozitif ayrımcılık gibi düşün"
"zahmet olmazsa benim yanıma gel zaten.."
"ama onu da bir görelim, kalk.." derken ayaklandı ve yaslandığım bedenin kalkışı ile öne doğru düştüm. sesli bir gülüşle beni de kaldırdı ve salondan çıkardı. odaya adımlarken çalan zil ile geri döndük, açtığım kapının önünde tanıdık olmayan bir beden gördüm.
emirhan'a döndüm tanıyordur diye, bilmediğim bir arkadaşları olmalıydı.
"talha?"
"emirhan, çocuklar burada mı?"
"salondalar.."
"sen-"
"hadi semih"
"ha, çocuklara seslenseydik- emirhan ne yapıyorsun?"
sürükleyerek odaya soktu beni, arkamızdan kapıyı kapattı ve uyanmış mamasını yiyen ercüment'e yöneldi. "emirhan.." dedim beni takmayıp yavrunun başını okşayan çocuğa. "o kimdi? niye kapıda bıraktık öylece, ayıp oldu"
"bir şey olmaz yavrum"
"kimdi ki?"
"eski bir arkadaşım ya, önemli biri değil cidden. yanıma gelsene.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rüzgar gülü
Фанфикbir yaz günü, hiç bu kadar üşüdün mü? semih kılıçsoy' emirhan topçu'