Hongjoong, ayakkabılarını çıkarıp paspasın altından aldığı anahtarla kapıyı açarken San çantasına tıktığı ilaç poşedini arıyordu. Evet, Mingi ile konuştuktan sonra soluğu o gün partiye Woo'yu almak için gelen ve bu sayede tanıştığı Hongjoong'un yanına almış, Woo'yu kontrol etmeye onunla gelmek istediğini söylemişti. Hongjoong da bunun Woo'ya iyi geleceğine inanarak kabul etmişti. Sessizce içeri adımladılar Woo'yu uyandırmamak adına. Hongjoong derhal mutfağa yönelirken San evin içinde dolanmış, yatağında sakince uyuyan Woo'yu görünce odaya dalmıştı. Yorganı tepesine kadar çekmişti Woo. Sadece saçları görünüyordu.
San yavaşca indirdi yorganı. Ateşler içinde yanan birinin böyle örtünmesi iyi değildi ancak belli Ki bu Wooyoung'un umru değildi. Bu da yetmezmiş gibi en kalın kıyafetlerini giymişti. Normalde üstsüz, cıbıl uyumayı seven çocuk kat kat giyinip örtünmesine karşın tehbih böceği gibi büzülmüştü o kalın yorganın altında. San ellerini saçlarına daldırıp dudaklarını alnına bastırdı, ateşini yokladı.
"Yanıyorsun.."
Diz çöktü yanında, saçlarıyla oynamayı sürdürürken diğer elinin tersiyle de yanağını dürttü tatlı tatlı.
"Wooyoung, uyan hadi."
Wooyoung minik mırıltılar sunmuş, ardından aralamıştı gözlerini. Yorgun gözlerle süzmüştü San'ı. Birkaç kez kırpıştırdı gözlerini. Ardından hafifçe öksürdü.
"Choi San?"
"Jung Wooyoung."
Gülümsedi San ona. Woo da belirli belirsiz bir gülümsemeyle karşılık verdi. Hastalığının onu kötü etkilediği belli oluyordu. San çok daha dayanıklıydı ama Wooyoung öyle değildi.
"Sen neden geldin ki, Joong ve Mingi gelecekti. Yunho da, Yeosang da."
"Jongho da gelecek, Seonghwa da. Herkes benim gibi endişelendi senin için."
Kıkırdadı hafifçe.
"Senin gibi mi? Sen neden endişelendin ki?"
İşte buna verecek cevabı yoktu San'ın. Neden endişelenmişti? Bunca olayı yaşadığı insanı merak etmesi doğaldı gayet. Ancak arkadaşı bile olamadığı bu çocuğu böylesine merak etmesi normal miydi?
"Mingi öyle söyleyince, korktum işte, anlarsın ya."
Doğruldu zar zor, bacaklarını yavaş hareketlerle karnına çekti. San ise kucağındaki yorganı tamamen çekti
"Neden Korktun, San?"
Cevap veremedi San. Wooyoung ile tanıştığı günden beri ilk defa babası ve ablası dışında birinin onu sevdiğini hissetmişti. Ettiği hakaretler, kaba tavırları aslında Wooyoung'un sevgi diliydi. Wooyoung, San ile böyle tanışmasalardı ikisi de çok yakın arkadaş olurdu. San emindi bundan. Bu yüzden onunla yakın olmayı istiyordu.
"İlk defa ailem dışında biri beni güvende hissettirdi Wooyoung."
"Seni de mi sevmezlerdi?"
Bir anlığında duraksadı San. Sertçe yutkunup karşısındaki çocuğun gözlerine baktı. O an anlamıştı her şeyi. Wooyoung kalın duvarlara sahipti çünkü korkuyordu. Kırılmaktan, incinmekten, yalnız kalmaktan korkuyordu. İkisinin de birbirinden hiçbir farkı yoktu aslında. Sadece San daha yeni yeni arkadaş buluyordu ki Seonghwa'ya arkadaş demeye hazır hissetmiyordu kendini. San'ın gözünde o Seonghwa hyungdu. Ona çok nazik davranan, yol gösteren birisiydi. Yeni tanışmış olsalar bile böyle hissettirmişti San'a.
"Öyle ya, sevmezlerdi."
"Sen de benim gibisin o zaman."
San, onaylarcasına salladı başını. Ardından ayaklanıp Woo'nun dolabına yaklaştı. Ahşap kapağı yavaşça aralayıp eline geçen ilk tişörtü ve şortu kaptığı gibi yatağa, Woo'nun hemen yanına fırlattı.
"Bunları giymen gerekiyor, sakın üşüyorum falan deme."
Homurdandı Wooyoung. Ardından üzerindeki kazağın eteklerini tuttuğu gibi tek hamlede çıkarıp yere fırlattı. San da yerden alıp arkasını dönmüştü hemen. Woo'yu dikizlemek istememişti. Rahatsız hissederdi belki.
"Sen de annem kesildin başıma. Zaten ilaç içirmişti bana gitmeden. Gitti diye seviniyordum."
"Hongjoong mutfakta çorba yapıyor sana, ne anlatıyosun Woo?"
Kısa bir sessizlik oldu.
"Bir daha desene?"
San katladığı kazağı dolaba yerleştirip ona döndü tekrar.
"Neyi?"
"İsmimi."
Dudakları yukarı kıvrıldı. Woo'nun elindeki eşofmanı alıp katladı. Onu da yerleştirip kapattı kapağı.
"Wooyoung."
"Öyle değil, diğer türlü."
Yüzündeki gülümseme genişlerken kıyafetlerini yeni giymiş Woo'nun yanına oturdu yavaşça.
"Woo, uzan biraz, bez ıslatıp geleyim ben. Tamam mı? Sakın yorganı örtme üzerine."
Zafer kazanmış gibi gülümsedi Woo. San odadan çıkana kadar takip etti gözleri. Ardından da yatağa uzanıp telefonunu aldı eline. Herkes merak etmişti Woo'yu.
Yeo Bebek:
Hyung çok özür dilerim şimdi bakabildim
Seonghwa hyungu diyorsun sanırım
Psikoloji bölümünde okuyor San ile de aynı sınıfta
Jongho tanıyormuş biz de ara sıra konuşuyorduk
Bugün yer bulamadık kafeteryada beraber oturmuştuk o yüzden
Mingi hyungu gördüm sonra ama kalmak ayıp olur diye Jongho'ya da bisey diyemedim
(Gönderildi: 13.27)Hanım Mingi:
Sorun yok hyung merak ettik sadeceYeo Bebek:
Hyung mu
Ben senden büyük müyümHanım Mingi:
Evet
Üstelik sen bana hyung dedin
Ama sen benim hyungumsunYeo Bebek;
Hyung deme
Yeosang de
Yeo da olur ama hyung demeU Know?:
Ya bu bizim kuantum fiziği dersine giren hoca ne kadar kafa dengi adammış
Derste nemrut ama ders dışı hoş sohbet birisiymişHanım Mingi:
Beni sattığın hoca mı
Yeo bak nasıl sattı beni bir hoca içinU Know?:
Benim suçum ne lan
Adam bana kahve ısmarladı
Ayrıca en sevdiği ögrencisi benim
Diğerlerinin kafası beş karış havada dediKaptanım:
*fotoğraf
*fotoğraf
Bakın neler yapıyorumYeo Bebek:
Aa yemek
Tavuk mu o
Hyung bana da
LütfenKaptanım:
Bir şartla veririm
Bana kaptan diyeceksin
Diğerlerine de hyung demeyi bırakacaksınYeo Bebek:
Canım kaptanım benim sen iste yeterkiNe konuşmuşunuz be
İnsan der ki
Aa Wooyoung anasının amını tersen görmüş
Konuşmayalım bari diyeHanım Mingi:
Len uyandın mı
Son derse giriyorum bitsin gelcem yanınaSg gelme
San gelmis
O nie burda ki
Zorla üzerimi değiştirtti
Titriyom lan benYeo Bebek:
İyiliğin için yapıyor sevin benceSan neden benim evimde amk
Bana bunu açıklayımYeo Bebek:
Kaptanımızla gelmis iste"Hadi bırak telefonu, bakarsın yine sonra."
Keyfim yok bölüm yazasım gelmiyor, ama kafa dağıtmanın en iyi yolu da bölüm yazmak o yüzden yazdım umarım olmuştur
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MX Sinister -Woosan-
FanficWooyoung'un sevgililer gününde kendi kendine eğlenmek için yaptığı şaka götünde patlamıştı. Yarı texting