Merhaba sevgili okuyucu. Nasılsın?
Daha önce tüm hikayelerimde 'Duyuru-Veda' başlıklı bir bölüm ekleyerek buralardan uzaklaşmıştım. Bütün sosyal medya hesaplarımı kapatıp, hikayelerimi paylaşmaktan vazgeçip kendimi gerçek hayattan soyutlamıştım. Yapmaya devam ettiğim tek şey para kazanmak için işime devam etmek ve boş zamanlarımda hikaye yazmaya devam etmekti.
Buralardan uzaklaştım derken gerçekten de baya uzaklaştım :) Zira sana bu satırları Filipinler açıklarında işletmecisinin bile kaderine terk ettiği tek yaptığı şey limandan limana saçma sapan şeyler taşımak olan bir gemiden yazıyorum. Her zaman sağlıklı bir internet bulmak, internet bulunca da her siteye girmek pek mümkün olmuyor. Ama korkmayın hala yüzebilen bir gemi ^-^
Her hikayemde birer bölüm daha paylaşmaya karar verdim. Devamını isterseniz ve aklınıza yazacak bir şey gelmezse bile yoruma '1' yazarsanız belki devamını paylaşmaya teşvik ederseniz.
Herneyse beklenen bölüm aşağıda.
--
Önceki Bölümün Sonu:
"Şimdi akşamı özgür geçirmeni sağladığımıza göre, bir oyun oynayacağız Ellie, oyunları ne kadar sevdiğini biliyorum."
"Evet efendim." diye fısıldadı Bella.
Konukların gitmesiyle onun eve gidip dinlenmesine izin verilebileceğini ummuştu, çok uzun bir gün olmuştu ve kafası çok karışmıştı, düşünceleri zihninde karmakarışıktı.
Sözlerini şöyle sürdürdü Mel:
"Bu akşamla ilgili birbirimize üçer soru soracağız. Misafirlerimiz ve öğleden sonra hakkında bilmek istediğin her şeyi bana sorabilirsin. Ben de sana öğrenmiş olduğunu umduğum şeyler hakkında sorular soracağım. Memnun kalmazsam her zamanki gibi cezalarını alacaksın. Yani cevaplarının sonuçları olacak."
Yeni Bölüm:Bella, küçük ayrıntılara her zaman yeterince dikkat etmediğini biliyordu ve bunun dezavantaj olacağını bilerek kıvrandı ve aklı sık sık karışıyordu, her an bir test olacağını bilmeliydi, sahibi onu her zaman bir şekilde test ediyordu. Ama her şeye rağmen başını salladı ve fısıldadı, "Evet Efendim."
"İyi o zaman, şimdi başlayalım, Bana her misafirilerimin ve kölelerinin adlarını söyle."
Derin bir nefes aldı ve sesinde bir titremeyle başladı, "Kurt White ve kızı Dianne, Mark Miller ve kızı Tali, Mike Miller ve kızı Nyx, Charles Green ve kızı Sera ve Jack West ve kızı Dusty." Dudağını ısırdı, resmen tanıştırılmadığı için misafirler konuşurken isimleri ezberlemiş ve asistan olarak gönderdiği notlar ve e-postalar üzerindeki bilgileriyle bir araya getirmişti.
"Çok etkileyici," diye gülümsedi Mel, "Ama korkarım ki bu geceki tek rolünüz olan bir köle olarak, her birine Efendi olarak hitap etmeli ve ardından adlarını eklemeliydin." Alt dudağının düştüğünü gördüğünde kucağına vurdu, "Kucağıma küçük Ellie." dedi.
Gecenin başında onu köle bir orospu gibi işaretlemiş olan kabarıklıklar çoktan kaybolmuştu ve sahibi Bella'ya sertçe vurmadan önce elini hafifçe yukarı kalkık kıçının üzerinden geçirdi ve el izinin yumuşak teninde pembe bir şekilde parlamaya başladığını gördü. Kız dudaklarını ısırdı, bacaklarını sıkıştırdı ve adamın eli dört kere daha aşağı inerken, davet yemeğine katılan her bir Efendi için birer kez isimlerini anması gerekti.
Kızın yanaklarına yaşlar dökülmüştü, şaplakların acısından daha çok efendisini hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyordu. Efendisi acı içindeki kıçına bir kere daha vurarak, "Sıra sende." dedi.