"Beni unutma sakın! İçim de intikamla tutuşan bir ihanetin bıçağı var! Beni sakın unutma!
İntikamım ihanetin kadar acı olacak...! dedim. Sadece baktı, öyle bir baktı ki gözlerime karşımda o yoktu, gitmişti bu kadar çok seven adam bir yabancıya b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BÖLÜM ŞARKISI:
GİRİŞ
DÜĞÜN GECESİ
LÜBNAN
Malikânenin Merdivenlerini yavaş ve temkinsiz adımlarla çıkıyordum. Sanki bastığım yerler de cam kırıkları vardı da ayaklarıma batıyorlardı. Hayır, yanan içimdi belki de, ruhumdu, tüm bedenimdi.
Oysa ki en mutlu gün değil miydi bugün? Evlenen herkes öyle demişti bana, ne kadar da yalancılardı ben mutlu olamamıştım acıdan kıvranıyordum, üstümde ki gelinliğin eteklerini tutarak son basamağı da attım ve ellerimi bırakıp kabarık tülün ayaklarıma dökülmesine izin verdim. Tam karşımda ki oda bizim odamızdı. Bizim...
O odaya girip çıktıktan sonra bizden geriye ne kalırdı ki hiç mi olurduk yoksa hiç mi edecektim? Beynim bile durmuştu ruhum çekilmiş gibi hissediyordum. Allah'ım ne yapacaktım şimdi ben? İnsan kör ve sağır olmayı diler miydi? Ben dilemiştim hatta öyle bir haykırmıştım ki sesim bile yabancı gelmişti bana. Meğer insan acıdan kendini bile tanıyamıyormuş bu gece bunu da öğrendim ne çok şey öğrenmiştim böyle..
Aralarından en büyüğü neydi acı mı, yalanlar mı, ihanet mi yoksa gerçekler mi...?
Odaya doğru ilk adımımı attım ve durmadan ilerlemeye devam ettim. Duramazdım eğer dursaydım hiç düşünmez koşa koşa geri döner yüzleşemezdim. Kapıya vardım ve yavaşça kolu aşağı indirdim. Saniyelik bir süreydi ama bana asırlar gibi gelmişti ve içeriye ilk adımımı attım.
Karşımda hemen pencerenin önün de sağ elini cama koymuş ve alnını koluna yaslamış bir şekilde öylece duruyordu. Üstü başı o özenerek diktirdiği damatlığı darmadağındı tıpkı benim gibi... Geldiğimi anlamıştı ve derince bir nefesi içine çekti. Anlardı tabi karısından benden başka kim gelecekti ki bu odaya.
Dilimizi yutmuştuk sanki sessizlik sarmıştı her yeri bir an bu sessizliğin bizi yutacağını bile düşünmüştüm.
Etrafa son kez bakındım, pencerenin hemen önünde kocaman bembeyaz nevresimler serili tertemiz bir yatak hemen sol da banyo ve yatağın karşısın da arayı duvarla bölünmüş giyinme odası vardı beraber dizmiştik burayı ne çok heyecanlıydım o zamanlar kalbim heyecandan ve mutluktan yerinden çıkacak gibi olurdu, şu an da kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum, ama ne mutluluktandı ne de heyecandan. Artık yerlerini safi bir acıya ve ağrıya bırakmışlardı...
İnsanın dünyası başına yıkılır mıydı? Yıkılırmış... Yıkmıştı. Hem de öyle bir yıkılırmış ki yaşamın, nefes dahi almanın bir öneminin kalmadığını düşünürmüş insan.
Karşımda ki adam da nefesimi almıştı benden. Sanki canım çıkıyordu da o çıkmayacaktı içimden. Oysaki benim kaderim bembeyazdı, ama beni öyle bir karartmıştı ki o karanlığın içinde kaybolmuştum.
"Vazgeçmeyi öğrenmek aşktan geçmektir." diye okumuştum bir romanda. Peki, ben şimdi ne yapacaktım? Gerçekten bu aşktan vazgeçecek miydim? Yoksa beni acı içinde bırakan adamı geriye külleri dahi kalmayacak şekilde yakacak mıydım?
SÜPRİZZZZ ANSIZIN KAPINIZI ÇALDIM :)
GİRİŞ BÖLÜMÜ NASILDI ARKADAŞLAR ?
ARSİN VE CİHANŞAH NASIL BU HALE GELİYOR ?
FİKİRLERİNİZİ ELEŞTİRİLERİNİZİ SATIR ARALRINA BIRAKIRSANIZ ÇOK MUTLU OLURUM.
SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM YOLUMUZ UPUZUN OLSUN :))
BAŞLADIĞINIZ TARİHİ VE SAATİ DE YORUMLARA EKLER MİSİNİZ ?
CUMA GÜNÜ 1.BÖLÜM DE GÖRÜŞMEK ÜZERE KENDİNİZE CİCİ BAKIN : ) : )