................
E: Seyran Seyran kabul etsene iştee ya Ferit'i göreceğinin garantisi var mı hem sen lansmanda olmayacaksın ki partide maskeli balo yani Ferit böyle bir şeye katılmaz bile hem görsen nolur kalbin deli gibi mi atar yoksaa
Seyran'dan
Bugün derslerimiz geç başladığı için biraz Eceyle vakit geçirmeye karar vermiştik ve bir kafeye oturduk ama dün Eceye lansman işini söylediğimden beri kabul etmemi söylüyor ve başımın etini yiyor
S: Ece yeter artık lütfen istemiyorum ya istemiyorum zorla mı kalbim deli gibi fln da atmaz kapandı gitti o mevzu Korhanlarla aynı çatı altında olmak istemiyorum sadece mesele bu
E: Seyrancım bence kendini kandırma sen sadece Ferit'i görmekten korkuyorsun hem nasıl kapandı o mevzu siz boşanmadınız bile yani böyle uzaktan uzaktan evli mı kalıcaksınız bir gün boşanıcaksınız her türlü yüzyüze geliceksin yani ben seni asıl o zaman görücem ha bu arada mevzu Korhanlar olsaydı sen koleksiyona katkıda bulunmazdın o yüzden ne kendini ne de beni kandırma canııımm
S: Ececim dersim başlamış bile ben kaçıyorumm çok öptüm bayyy
.................
X: Ferit Bey eşinizi kendi açınızdan tanımlıyabilirmisiniz?
F: Ne kadar asi, sert, hırçın ve aşılamaz bir deniz gibi görünsede aslında şevkatli, sevecen, meraklı ve özgür ruhlu aynı küçük bir kız çocuğu gibi
X: Peki Ferit Bey eşinizle nasıl tanıştınız
F: Antepte bir baklavıcıda karşılaştık ilk. Ben fıstık almaya girmiştim o da baklava. Vakkas usta var orada Seyran'ın halasının yakın dostu kendi açtığını bir tek böyle tanıdığı eşe dosta veriyormuş neyse Seyran'ın üstünde krem renkli bir elbise vardı o gün saçları nereye gittiği belli olmayan upuzun bir yol gözleri oksijen kaynağımız ağaç gibi yemyeşil yere fıstıkları saçmış toplamaya çalışıyordu ben çalışan sandım başta "Antep fıstığı var mı?" dedim yüzüne bakarak "Anlamadım" dedi. "Antep fıstığı diyorum sana bulunur mu? "dedim. Tabi Seyran o zamanlar biraz asabi "Ne saçmalıyosun sen" dedi, sinirlendi. Yalan söylemiyim onu gıcık etmek hoşuma gitti o an çalışan olmadığını öğrenip salak gibi kaldım. O kadar güzeldi ki dükkandan gidene kadar çıkamadım etkisinden, diğer gün yeniden gittim aynı baklavıcıya bir fıstıklı bir cevizli aldım çocuklara dağıtıyorum. Seyran bu sefer gözleri gibi yemyeşil giyinmiş, alev topu gibi geldi yanıma "Sen nasıl benim baklavalarımı alırsın, nasıl herkese dağıtırsın." diye kızdı. Sonra Vakkas usta "Kızım baklavaların içerde vermedim kimseye." diyip kurtardı beni. Ardından ufak bir tehdit etti "Bir daha karşıma çıkarsan pişman ederim seni." diye ben dediğim gibi bu sinirli hallerinden hoşlanıyorum o zamanlar. Akşam biz kız istemeye gidiyoruz, isteyeceğimiz kız da Seyranın ablasıymış meğer ama biz hiç tanışmamıştık, dedemin zoruyla evlendiğim için. İlk başta isteme olurken Seyran'ı kapıda gördüm meraklı meraklı bakıyor içeri. Ablası baba korkusundan kahveleri dökünce yardıma koştu hemen, ben de bu sırada anneme "Büyük olanı değil kardeşini istiyorum yoksa evlenmem. " dedim, ailelerimiz biraz konuştuktan sonra geldiler. Seyran'ı istediler ben keyifliyim tabi, hani göstericektin günümü noldu diyorum, içimden. Seyran şok olmuş okumak gibi harika hayali var ama tanımadığı bir adam her şey zorken daha da büyük bir engel koyuyor önüne. Yüzükler takıldıktan sonra "Hadi pişman et nasıl ediceksen bakalım."diyorum. Seyran istemeden takıyor yüzüğü ama ben o zamanlar salak olduğum için evliliğin 19 yaşındaki bir kız için ne demek olduğunu anlamıyorum. Şuan o kadar pişmanım ki sadece tanışmamız da bile hayatını mahvettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kavuşmak.
FanfictionF: Söz veriyorum bir daha seni benden hiçbir şey ayıramıcak. S: Hiçbir şey mi? F: Hiçbir şey...