Φ 6. Bölüm Φ

8.8K 1K 104
                                    

Φ Calogero - Danser Encore dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Φ

Gözyaşlarını, başına çektiği yorganı sayesinde onu dünyadan soyutlayan yatağı dışında bir yerde, özellikle okulda, akıtmaya alışık değildi Umut. Evet, durduk yere pek çok kez birikmişti yaşlar gözünde sırasında otururken veya kamelyada, yabancının ona bir şeyler anlattığını fark etmeden önce, yüksek seste dinlediği şarkıların etkisiyle kitap okumayı bırakıp düşünürken... Fakat hep tutmuştu kendini. Yutmuştu o hafif tuzlu suyu... İçini yakmıştı. Sadece tuz yutarmışçasına... İzin vermemişti hiçbir damlaya şu anki gibi dur durak bilmeden yanaklarından süzülmeleri için. Durduramıyordu kendini... Tutmayı beceremeyip de düşürdüğü her bir yaş, kalbine çarpıyor ve onu paramparça ediyordu.

Kimse girmesin diye kapıya yasladığı sırtı, ağlaması nedeniyle uyuşan dudaklarından çıkan hıçkırıkla sarsıldı belli belirsiz. Sımsıkı birbirine bastırdı dudaklarını sonra. Sessizce devam etti ağlamaya hıçkırıklarını bedenine hapsedip...

"Yalancı." dedi yabancısına. Dayanamadı... Sanki yaşların akmasını durdurabilecekmiş gibi ellerini gözlerine bastırdı. Ağlamaktan, batıyormuş gibi hissettiren gözleri Umut'un bu hareketiyle biraz daha artırdı kızın bedenindeki etkisini. Canı yandı. Sanki hiç yanmıyormuş gibi...

"Söz vermiştin. Yalancı..."

Sayıklamaktan, kendine itiraf edemiyordu Umut. Aslında sinirlendiği kişi yabancısı değildi. Kızgınlığının tek sebebi, kendisiydi. Biliyordu bu gerçeği biliyordu da saklıyordu kendinden, söyleyemiyordu. Yabancısını kaybettiği düşüncesini atamıyordu bir türlü aklından. Tuhaf çocuk neden gitmemişti kamelyaya? Ya onun gelmediğini gördüyse ve bundan sonra da, Umut gelmez diye düşünüp bir daha uğramazsa yanına? Düşüncesiyle gözlerindeki ellerine rağmen aktı yaşlar.

"Kazanmadın onu hiç... Kaybetmiş sayılmazsın." acınası tesellisine burukça tebessüm etti. Ellerini beyaz, parlak fayanslarla kaplı, pis tuvalet zeminine koyup destek aldı ve sendeleyerek kalktı ayağa. Çıktı tuvaletten, ne hâlde olduğuna bakma ihtiyacı duymadan. Hislerinin, içindeki yıkımın görüntülerini yüzüne yansıttığını o da biliyordu.

Sınıfa girdiğinde, öğle arası henüz bitmediğinden sıralarında oturmuş birkaç kişi olduğunu gördü ama aldırış etmedi. Siyah, kalın ceketinin kollarıyla gözlerini kurulayıp kapüşonunu başına geçirdi. Kendi sırasına geçerken pencereden dışarı bakmamak için öyle büyük bir çaba gösterdi ki... Altan'ın mutluluğu değildi Umut'un bu hâlde olmasının sebebi. Sebep: Yabancısıyla hiçbir zaman Altan ve arkadaşı gibi oturup konuşamayacağı gerçeğiydi. Onlar orada oturarak, bunu Umut'un yüzüne vurmuşlardı sadece.

Okulda daha fazla kalmak istemedi Umut. Korktu birilerinin arasında ağlayıp kendini kaybetmekten. Ona, nasıl hissettiğini değil de; ne olduğunu soracaklardı. Nasıl daha iyi hissedeceğine kafa yormayacaktı kimse, olayın nasıl gerçekleştiği daha önemliydi onlar için biliyordu. Tüm bunları düşünürken, gitmekten daha iyi bir çözüm yolu gelmedi aklına. Bu insanların arasında olmak, onlarla aynı havayı tenefüs edip böylesine farklı ve bir o kadar da kötü hissetmek istemiyordu.

Hafta sonu, Beyaz Geceleri bitirmesinin ardından başladığı İçimizdeki Şeytanı sırasının üstünden alıp çantasına kattı ve montunu da geçirdi ceketinin üstüne. O, sınıftan çıkarken, oturan üç kişi de aldırış etmemişti Umut'un gidişine. Ne düşündüğü ya da hissettiğini bilmedikleri kızı, kibirli biri olarak görüyordu zaten pek çoğu. Kimseyle konuşmayan, kimsenin onunla konuşmasına duruşu nedeniyle izin vermeyen biri kibirli değil de neydi? Kendini insanların alayına bile layık görmeyen bu genç kızın, kendini herkesten üstün gördüğünü sanıyorlardı. Sanıyorlardı çünkü kolayı buydu. Birini anlamaktan daha basitti kafalarındaki sıfatı, onun bilmedikleri kişiliğine yapıştırmak. Kim uğraşacaktı onu anlamakla? Kim dinleyecekti Umut'u lafını bölmeden? Kim hissedebilecekti onun hissettiklerini?

METAMORFOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin