Φ Skylar Grey - Words ile okumanızı tavsiye ederim. Φ
Hafta sonunun o tatlı rehavetinin yanına iliştirdiği karamsarlıkla yattığı yerde araladı gözlerini Umut. Sol kolu, üstüne yattığından uyuşmuştu ama o, bu karıncalanmayı es geçerek siyah, döner sandalyesine bakmaya devam etti. Boş baksa da dolu doluydu kafasının içi. Aklında, el ele tutuşmuş onlarca soru, onlarca belirsizlik vardı. Hiç istemezken, uyanır uyanmaz düşünmeye başlamıştı her şeyi. En başından...
Beyaz yorganını bacakları arasına alıp soğukluğun onu ürpertmesine izin verdi. Başını yastığa biraz daha gömerken, düşüncelerini derinleştirme fikri vardı aklında fakat annesi buna izin vermedi. Kızının kahve suyunu ısıtıcıya koyan kadın, mutfak duvarına vurdu üç kez.
"Umut! Uyan anneciğim, hadi!"
"Uyandım!" dedi annesi cümlesini bitirir bitirmez. Düşüncelerine katlanabilecekmiş gibi hissetmediğinden bacakları arasındaki yorgandan güç alıp annesine sözlerini tekrarlatmadan doğruldu yattığı yerden. Cumartesi öğleden sonrasında yabancısıyla gerçekleştirdiği orman yürüyüşünün neden olduğu yorgunluğun acısını, pazar günü öğlene kadar uyuyarak çıkarmıştı aslında. Lâkin günün geri kalanında kendine eziyet etmeye karar verip hayatında olan-olmayan her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş, moralini bozmuş, kendiyle mücadele etmesi nedeniyle yeniden yorulmuş ve gece yattığından daha yorgun bir şekilde uyanmıştı pazartesi sabahına.
Batıyormuş hissi veren gözlerini ovuştura ovuştura elini yüzünü yıkamak amacıyla odasından çıkıp banyoya girdi. Yüzünü soğuk suyla üşüttükten sonra aynadan kendi yansımasına baktı. Yüzüne bir tebessüm kondurdu zorla. Yıllardır alışamadığı çehresi daha bir garip göründü gözüne. Daha bir itici... Daha bir yabancı... Yabancı... Çınar... Cumartesi akşamı yabancısı onu eve bıraktığında yaşananlar... Yeniden aynadaki yansımasına odaklandığında gerçek bir gülüş gördü yüzünde. Şaşırdı. Az önceki tebessümüyle bunun uzaktan yakından âlâkâsı yoktu. İkisinde de tek yaptığı, dudaklarını yukarı kıvırmaktı oysa. Şimdiki gülüşünde, yanakları da kızardığından mı daha samimi görünmüştü gözüne?
Sonra... Anılarının önüne geçti düşünceleri. Soldu gülümsemesi. "Ben en son ne zaman kahkaha attım?" sorusuna uygun bir cevap bulmaya çalıştı. Olmadı. Gözleri yanmaya başladığında burnu da sızlıyordu hafifçe. Kızarmaya yüz tutmuş göz çevresini görünce aynada, iki yana salladı başını. Yüzünü kuruladı hemen mavi havluyla. Dayanamıyordu düşüncelerine. Zar zor düzelttiği morâlinin bu kadar çabuk bozulmasına katlanamıyordu.
Tutulan omuzlarını önden arkaya oynatıp daha fazla oyalanmadan çıktı banyodan. Mutfağa ilerledikçe, annesinin hazırlıyor olduğu kahvenin onu esir almasına izin vererek kokusunu derin derin çekti içine. Sanki böylece melankolisinden de kurtulabilecekmiş gibi.
Hayatta minnet duyduğu tek insandı annesi. Her şeyiyle... Her ne kadar bunu ona yansıtmasa da öyleydi. Hareketleri ve sözleriyle onu çok üzdüğünün farkındaydı Umut. Çabalıyordu, cidden... Her tartıştıklarında, annesi onun yüzünden yüzünü her astığında söz veriyordu kendi kendine. "Yapmayacağım. Bir daha üzmeyeceğim." diye... Ama kendine verdiği sözü bile tutamıyordu daha.
"Günaydın."
"Günaydın!" bu sefer takılmadı annesinin neşeli sesine. Başını salladı sadece, toz kahveyi bardağa döken kadının göremeyeceğini bile bile. Ona, bu mutlu hâllerini zehir etmeyecekti.
Dikildiği yerden annesinin sırtına bakmaktan vazgeçerek tezgâha yürüdü. Kızının yanına geldiğini gören anlayışlı anne gülümsedi içtenlikle. Umut, hazırlanan kahveyi aldıktan sonra annesine tebessümü eşliğinde teşekkür etti. "Afiyet olsun." sözünü duyar duymaz da ayaklarını yerde sürüye sürüye çıktı mutfaktan, odasına geçip kapattı kapıyı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAMORFOZ
Teen FictionBir kız düşünün. Onu yaşıtlarından ayıran tek özelliği farkındalığının yüksek olması. Bu farkındalığın ona hissettirdiklerini tahmin edin bir de. Düşünceleriniz arasına, bu kızın kışları sürekli yağmur yağan bir şehirde yaşadığını da ekleyin. Şimdi...