Φ @eceaates 'e ithafen... Φ
Φ Birdy - Shelter dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Φ
"Seninki yok kaç gündür."
Umut'un tam da sırasına geçecekken duyduğu ve bu nedenle olduğu yerde kalakalmasına neden olan cümleydi işte bu.
"Seninki yok kaç gündür."
Seninki...
Kaldığı yerde şaşkınlıkla kırpıştırdığı gözlerini, Altan'ın bir türlü yatıştıramadığı siyah saçlarına çevirdi. "Benimki?" dememek için zor tutuyordu kendini.
"Bakma öyle anlamamış gibi. Yok mu hani şu, kamelyada seninle kitap okuyan... Ona diyorum." az önce, yabancısı kamelyaya yine gelmediği için olduğundan daha ağır atan kalbi, şu an Altan'ın dedikleri yüzünden gittikçe artan şaşkınlığın da etkisiyle, göğüs kafesinin öne gittiği dışarıdan bakıldığında da belli olacak kadar şiddetli yumrukluyordu derisini.
Altan'ın onları gördüğünü duymak telaşlandırmıştı Umut'u. Sanki uyması gereken bir kuralı çiğnemiş gibi hissediyor, biraz da utanıyordu.
Yerine geçmeye çalışırken, acele hareket etmesi yüzünden çarptı ayağını sıranın siyah demirine. Darbe aldığı bölgeden dalga dalga yayılırken acıyla karışık sızı, yüzünü istemsizce buruşturdu fakat eski, mimiksiz, yüz ifadesine bürünmesi bir saniyesini almıştı. Umut, ne kadar çabuk da toparlansa Altan Umut'un hareketlerindeki telaşı görebilecek kadar dikkatli biriydi. Hemen hemen hiçbir duyguyu yansıtmayan bu kızı böyle görmek güldürdü onu... "Dur, sakin ol." demekten alamadı kendini.
Bu sefer acıdan değil de Altan'ın sözlerinden dolayı ekşitti yüzünü Umut. İçinin heyecanını bu kadar belli etmek rahatsız etmişti onu ama bu rahatsızlığını gün yüzüne çıkaracak kadar amatör de değildi. Döndü sırasında hafifçe ve arkadaşının, sarının en çirkin ve en cırtlak renginden olan defterine baktı boş boş. Kendini savunmaktan geri kalmadı genç kız:
"Sakinim zaten."
Altan, Umut'un sözlerine inanmayıp bir kahkaha patlattığında; öğle arasının bitmesine az bir zaman kaldığından, sınıfı dolduran onlarca öğrenciden birkaçı onlara döndü tuhaf bir şey varmış gibi. Ama fark etmedi ikisi de birilerinin onlara garip garip baktığını. Fark etseler de değişmezdi ya zaten bir şey, neyse.
Umut, Altan ve söyledikleri yüzünden kıpkırmızı olan suratını saklamak istercesine, genç adamın çirkin defterini kucağına almış yanındaki telleriyle oynuyordu. Umut'un bu hâlde olması keyif veriyordu Altan'a. Onun kötü hissetmesinin neden olduğu bir keyif değildi ama bu. Hayatında, konusu açıldığında duygularını gizleyemediği birinin olması keyif vermişti ona.
"Tamam tamam. Dalga geçmeyeceğim, kaldır başını kızardığın yeterince belli oluyor zaten," derin bir nefes aldı Umut arkadaşının sözleri yüzünden. Onu rahatlatmaya çalıştığı cümleler onun için daha büyük stres sebebiydi, haberi yoktu Altan'ın... O kaldırmayınca başını, devam etti genç adam: "Bir şey soracağım. Siz neden ayrı ayrı oturuyorsunuz?" soruya tebessüm etti Umut, hiç de içinden gelmezken.
"Tanışmadığımız içindir." diye yanıtladı Altan'ı. Solup yok olmak isteyen gülümsemesini inatla yüzünde tutuyordu. Altan bunu da fark etmişti onda fakat daha çok şaşkındı şu an genç adam. Onları orada pek çok kez otururken görmüştü ve bunca zaman, neredeyse her gün, görünce tanışıyorlar sanmıştı. Aylardır aynı yerde olup tanışmamış olmaları garibine gitti.
"Nasıl ya, anlamadım ben. Siz şimdi tanışmıyor musunuz?" başını olumsuz anlamda sallamakla yetindi Umut. Bu öğle arası yabancısının masasına bıraktığı kahve geldi aklına. O kahve de onun içindi, dün aldığı da... Hatta bundan sonra alacağı diğer kahveler de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAMORFOZ
Teen FictionBir kız düşünün. Onu yaşıtlarından ayıran tek özelliği farkındalığının yüksek olması. Bu farkındalığın ona hissettirdiklerini tahmin edin bir de. Düşünceleriniz arasına, bu kızın kışları sürekli yağmur yağan bir şehirde yaşadığını da ekleyin. Şimdi...