Φ Fleurie - Hurts Like Hell dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. Φ
Olması gereken veya gerekmeyen her şey olması gerektiği veya gerekmediği şekilde yer alır evrende. Yitenler, bitenler ya da gidenler... Genelde hiçbiri için uygun bir zaman, mekan yoktur. Çünkü yitenler kolay kolay gözünüzün önünden ayırmadıklarınız, bitenler kullanmaya kıyamadıklarınız, gidenler de gerçekten orada, yanınızda, olduğuna inanma ihtiyacınız nedeniyle dokunmadan duramadıklarınızdır.
Çınar o an, duyduklarının da etkisiyle, Umut'un ne olduğunu, neden olduğunu, niçin orada bulunduğunu algılayamadı. Kafasının içine sığdırabildiği tek düşünce huzur dolu bir "iyi ki" oldu. Gözlerini kapattı. Kolları arasındaki zayıf bedeni her bir hücresinin hissedebilmesi için sıkıca sarıldı. Bunun bir rüya olmadığını, duyduklarının, duygularının gerçek olduğunu kanıtlamak için kendine, daha da sıkı, sımsıkı sarıldı. Dudaklarını Umut'un boynuyla omzunun birleşim yerine denk getirecek şekilde yasladı başını genç kızın vücuduna ve derin bir nefes eşliğinde her şey için Tanrı'ya şükretti.
Hissetmek, Umut'un şu an için sahip olduğu tek eylemken; ritim, basınç, baskı, başkalaşım, karışım bu eylem nedeniyle türeyen kelime yığınından sadece birkaçıydı. Düşünemiyordu. Zihnindeki sözcükleri bir araya getirip de aralarında herhangi bir bağ kuramıyordu. Çünkü Çınar ile aralarındaki bağ yetiyordu bir şeyleri anlamlandırmak için. Bir şeylerden de öte, hayatının en anlamlı anındaydı şu an. Kendini bedeninden ayrılmış da olaylara dışarıdan bakıyormuş gibi hissetmesine rağmen aslında ilk defa tamamen kendindeydi. Kendiydi... O kadar kuvvetliydi ki yabancısıyla olan duygu alışverişleri, sanki görünmeyen ama dünyanın en sağlam ipinden yapılmış kalınca bir halatla birbirlerine bağlanmışlardı. Sanki hiç kopmayacaklarmış gibi... Sanki, geçip giden bir zamanın içinde sonsuzlarmış, sonsuzlaşacaklarmış gibi...
Toparlanmaya çalışarak "Kardeşin..." dedi genç kız yaşadıkları an sebebiyle sesindeki pürüzlenmeye engel olamayıp. Durdu. Derin bir nefes aldı. Olmadı, aldığı nefese rağmen ellerinin titremesini geçiremedi, bir kez daha doldurdu oksijeni ciğerlerine. "Daha fazla bekletmeyelim." kollarını zar zor yabancısının boynundan çeken Umut, genç adam kendisinden ağır aksak geri çekilirken kokusundan derin bir nefes çektiğini fark edemedi. Hala dünyayla buluşturabildiği tek fiil hissetmekken ve kalbi göğsünü bu kadar sert yumruklarken nasıl fark edecekti ki?
Umut'un moleküllerine ayrılan kokusunun verdiği huzuru hücrelerine tattıran Çınar, kısa ve kesik bir nefes daha aldı bilinçsizce. Yutkundu. Adem elması titredi. Taştı taşacaktı hissettikleri yüzünden. Kalbi korkuyu hissettiği o çaresiz zamanlar dışında bir tek Umut'un yanındayken bu denli hızlı çarpıyordu göğsüne ve her defasında karşısındaki kızın kendisinde sebep olduğu etkiye hayret ediyordu. Yine etti. Şaşkın şaşkın baktı Umut'a. Anlamaya çalıştı. Onu her defasında nasıl bu denli şaşırtabiliyordu bu kız, nasıl hep daha çok çekiyordu kendine? Nasıl daima aklının bir köşesindeydi? Bir araya gelmelerinin ardından ortaya çıkan o her ayrılıkta daha da zorlanıyordu artık Çınar. Umut ederek var olabilen biri, Umut'suzluğa nasıl tahammül edebilirdi ki zaten?
Hafifçe sağ yanına eğdiği başıyla kendisinin her bir hareketini izleyen kızın varlığı için Tanrıya şükretmek, onu her gece Tanrısına anlatmak dışında bir şey yapmak istedi. Az önce ondan duyduklarıyla kendisini nasıl allak bullak ettiğini anlamasını sağlayacak bir şey... Onsuzken ne halde olduğunu anlatmaya yetecek bir şey... Aklında onlarca düşünceyle baktı Umut'a. Tekrar ve tekrar... Sevdi. Yine ve yeniden... Dayanamadı. Her zamanki gibi... Bedenini onunkinden ayıralı dakika bile olmamışken Umut'u kendine çekti tereddütsüz. Kollarını, neler hissettiğini anlamasını isteyerek, başka çaresi yokmuş gibi sımsıkı doladı beline. Ruhunun en derinlerini gösteren gözlerini istemsizce kapatırken, Tanrı dahil kimse görmesin istiyordu sanki Umut'un ondaki yansımasını. Çünkü orası Umut'a özeldi. Ruhu, gözleri, o gözlerin çevresindeki kırışıklıkları, tavşan dişleri, dağınık saçları hepsi, her şey Umut'a özeldi. Çınar Umut'a özeldi ve Umut Çınar'ın en özeliydi. Hissettiği duyguların ağırlığındaki yüreğinden geçenleri, düğüm düğüm olmuş boğazından çıkan boğuklukla fısıldadı genç adam, onu ona anlattı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAMORFOZ
Teen FictionBir kız düşünün. Onu yaşıtlarından ayıran tek özelliği farkındalığının yüksek olması. Bu farkındalığın ona hissettirdiklerini tahmin edin bir de. Düşünceleriniz arasına, bu kızın kışları sürekli yağmur yağan bir şehirde yaşadığını da ekleyin. Şimdi...