1. KURŞUN

3 0 0
                                    

YILDIRIM ÇİÇEĞİ

1. BÖLÜM

KURŞUN: Hayatı mahvetmek için atılmış olan ilk delici hamle.

*

Kapımın yanında asılı duran takvimden yılın ikinci kağıdını kopardım ve elimde buruşturup gözlerimi aynaya çevirdim. Gözlerimdeki parıltılı görüntüden nefret ediyordum, bakışlarımı kırpıştırıp son kez görüntümü kontrol ettikten sonra odadan çıktım. Evden çıkıp anahtarımı çantama attım ve kapüşonumu kapatıp yağmur eşliğinde sokaktan çıktım, otobüs durağına gittiğimde kalabalığın arasına girmemiş, durağın dışında beklemeye karar vermiştim.

On dakika sonra otobüse bindim, kulaklığımı takıp gözlerimi cama çevirdim. Yağmur geceden beri yağmaya devam ediyordu, bense babamın isteği üzerine okula gidiyordum. Bugün hangi dersler olduğunu bilmediğim ve kimseye de sormak istemediğim için çantamda bir defter ve bir de kalem vardı, yine de buna hiç alışık olmadığımdan sırt çantasının fazlalığından rahatsız oluyordum.

Omuzlarımı hareketlendirip kimseye çarpmamak için köşeme sindim ve trafik yüzünden oldukça uzayan yolculuğun sonunda okula yakın durakta indim, sadece birkaç dakika yürümem gerekiyordu. Ağaçlı yolu yürüdükten sonra okulun önüne gelmiştim, sırtımdan bir ürperti geçti ama her zamanki gibi dışarıya belli etmemekte ustaydım. Zaten bahçede kimse yoktu, bu yağmurda çok normaldi ama asıl sebebi dersin çoktan başlamış olmasıydı. Acele etmeden bahçeyi yürüyüp binaya girdim ve önce tuvalete gidip kendime baktım, kalbim hızlanmıştı ve bundan nefret ediyordum.

Gözlerimi kapatıp elimi montumun içinden kolyeye atıp sıkıca kavradım, kalbimi dizginlemem gerekiyordu. Birkaç nefes egzersiziyle kendime geldikten sonra ellerime kadar çektiğim kazağımı biraz daha çekip tuvaletten çıktım.

Sınıfa kapıyı tıklatıp girdiğimde tüm bakışlar bana döndü. Okula geldiğim sınırlı sayıda günlerde hep geç kaldığımdan buna alışıktım. Yüzü tanıdık gelen hocaya baktığımda kaşları havalandı. "Ada? Seni görmek ne büyük şeref."

"Sizi de öyle," İçeri girip kapıyı ardımdan kapadım. Sınıfta bir gülme sesi duyulduğunda bakışlarım Buğra'ya döndü. Yanını boş görünce hocaya bir kez daha baktım. "Geleyim mi?"

Buğra'nın yanına geçip oturdum ve çantamı yere bıraktım. Hoca bir iç çekerek kendini öğretmen masasına yasladı. "Gelme, desem ne yapacaksın?"

"Bir kez daha soracaktım."

"O yüzden demeyin," dedi yanımdaki Buğra. "Birilerinden bahsediyordunuz."

Hoca sinirle doğruldu. "İkinci yeniciler, birileri değil."

Buğra kafa sallayarak anında bana döndü, yüzündeki gülümsemenin sahiciliğine her defasında şaşırıyordum. "Gelmişsin."

Lisenin ilk gününden beri yanımdan ayrılmayan ve benden hoşlandığını söyleyerek beni bir an bile yalnız hissettirmeyen biriydi Buğra. Sınıfa her girdiğimde bir tek onun yanı boş olurdu, öyle ki tek oturanları da birilerinin yanına oturtup sınıftaki boş sıraları atmıştı, fırsat bulduğu her an bana kahve alıyor, yalnız olduğumda yanıma geliyor, birilerinden bulduğu notları bana atıyor, kısacası beni benden çok düşünüyordu. Buna inanamıyordum. Sevdiğini söyleyen ve bunu belli etmekten çekinmeyen tek tanıdığım olabilirdi, ona olan davranışlarım moralini bir an bile bozmazdı ve hâlâ da yanımda durmaya devam ediyordu.

YILDIRIM ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin