6

32 3 0
                                    

Eve vardığımda annemin yapmış olduğu yemek kokusunda bayıldım. Hemen anahtarı takıp içeri girdim.

"Oo Semra hatun neler yaptın bakayım." dedim demesine de annem babam gibi sorgulamaya başladı.

"Neredeydin?" dedi tabakları masaya koyarken bende yardım etmeye başladım.

"Kütüphane kart filan çıkardım. Okuduğum kitap bitti bende durmadan yeni alıp evde kalıyor, okudukça yeni kitap alırım diye düşündüm." vay be ne konuştum ama diye düşündüm babam gazetesini okurken ne diyorum diye bana baktı.

"Ama kızım şunu deyim kendi kütüphanen olması güzel bir şey" yani aile bana kitap için para takviyesi yapmaya razı.

"Bence bana para yetiştiremezsiniz" gülmeye başladım. Babam araya girerek.

"Aferin ilk defa doğru bir şey dedin kızım anana uyma" gözlüklerin üzerinden anneme bakış attı. Ellilerine merdiven dayamış bu ailede hala aralarındaki elektrik arasında çarpılan ben yuvarlanıp gidiyorduk işte. Annem tabaklara yemekleri tek tek koydu. Bende bardaklara suları koydum. Acaba bugün ki olayı anlatsam mı diye düşündüm ama bir sürü nasihat verecekleri için anlatmamaya karar kıldım.

Yemeklerden dolayı şişen karnımla zor nefes alıyordum. Gene çok yemiştim. Koltukta iki seksen yatıyordum. Annem kahve yapmış getirdi seviyordum bu kadını sevdiğim şeyleri çok iyi biliyordu. Türk kahvesi inanılmazdı. Kahvemi bitirip odama geçtim aldığım kitaba Lux serine başladım. Fantastik bir kitaptı. Severim böyle standart hayatta standart olmayan şeyleri uzaylılarda pek standart sayılmazdı. Okumaya başladım, sayfalar birbirini kovaladı. Uykunun basması ile uykuya dalacakken mesaj geldi. Söverek telefona baktım. Tunçtan gelmişti. Nasılsın bu çocuk nasılsından başka kelime bilir miydi acaba mesajına iyiyim sen diye cevap verdim. 1 dk bile geçmeden cevap verdi. Ehh.. İşte iyi. Yarın 14:00 hastanede olacağım. Seni nereden alayım? Demek yarın gidiyorduk. Bu kadar kararlı olmasının sebebi neydi ki orada duruyordu. Kütüphanenin önünde buluşuruz dedim bu çocuğa güvenmiyordum ama acıyordum. Ona yardım etmesi gereken biri olmalıydı, oda bendim aman ne iyi ne iyi. Pekâlâ , seni alırım iyi geceler deyip gitti. Bende koşarak kaçmış olan uykumu çağırıyordum. Gel, gel, bana gel, uyut beni, al beni diyarına, uçur beni dünyadan ey uyku! Kendi kendime konuşurken uyudum.

Alarmın çalmasıyla uyandım pazartesine lanet okuyorum bir bitmedi. Tunç beni okuldan alsa nasıl olurdu acaba insanların dikkatini çeker miydi acaba evet kesinlikle çekerdi. Hemen telefonu alıp ona mesaj attım. Beni okuldan alsan olur mu? Mesajıma her zaman ki gibi cevap verdi, telefon elinde olmalı. Kaçta çıkıyorsunuz? Aslında velim gibi görünüp erken çıkmamı sağlayabilirdi. Birde diye cevap verdim. Üstümü giyinmeye başladım. Evden çıkarken mesajıma cevap verdi. 12 de orada olurum niye o kadar erken geliyordu ki aman kendi bilir.

Saat 10:00 geliyordu yani bir saat sonra burada olacaktı. "Dino sence gitmeliyim?" yazı yazarken bana dönüp "niye gitmeyesin ki çocuk sana güvenmiş anlatmış olayı hem alt tarafı hastane" yani hastane hastanede ne için gittiğim önemli.

Saat 12 olmuştu. Geldim diye mesaj geldi çok dakikti. Sana 1 de çıkıyorum dedim erken gelen sensin diye çıkmıştım. Biliyorum dedi Dinonun mesajlarımı okuma çabası da ayrı bir olaydı.

"Niye bu kadar erken gelmiş ki?" diye sordu.

"Al sen yaz bana gerek yok. Aman gelsin ayrıca umurumda değil" umursamaz tavır sergilemeye çalıştım ama Dino içimi biliyordu.

"Şuan onunla buluşmak için can atıyorsun değil mi?" gülüyordu, utanmaz gülüyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

Okul yığınla boşalıyordu. Bende Tunç'u arıyordum. Elini salladı direk yanına gittim. Beni tanıyanlar dik dik bakıyordu. Bunun bunla ne işi var diye. Kafasını öne eğdi öpüştük. Yan yana yürümeye başladık.

Hastaneye girerken bir duraksadı hayallere dalmış olmalıydı.

"Geliyor musun?" sordum. Korkmasına gerek yoktu. Üç senedir annesi ha vardı ha yoktu. Kendini alıştırmış olmalıydı. Elini tutup hastaneye soktum ona destek amaçlı gelmiştim ve dibine kadar olacaktım. Doktor bizi kapıda karşıladı Tunç bir an olsun elimi bırakmadı. Ama annesinin yanına giderken elimi bıraktı. Televizyon gibi camdan annesine bakıyordu. Bir an ağladığını sandım ama ağlamıyordu niye ağlamıyordu. Annesi sonuçta onu dünyaya getiren kadına niye ağlamıyordu. Doktorla köşede konuşmaya başladılar ben ise annesine bakıyordum çok gençti babasından niye boşanmamıştı ki o kadar acı varsa. Bir sürü sorum vardı ama şuan sorulacak zaman değildi. Gerekli evrakları imzaladı. Cama gittik izlemeye başladık. Solunum cihazını bütün annesine bağlı olan her şeyi tek tek özenle çıkardılar.

"Bitti" diye fısıldadı. Elini tuttum tekrar sıkabildiğim kadar sıktım. Bir çırpıda beni kendine çekti kütüphanede ki gibi sarıldık. Göz yaşlarının boynumdaki sıcak akışını hissedebiliyordum. Bu tür olayları sevmiyordum. Bir insan ağlar karşında sende tık yoktur.

"Ada ben şey. Cenaze işlerini halledeyim buradan tek gidebilir misin?" kıpkırmızı olmuş gözleriyle bana bakıyordu kedi gibi. Yanımda para yoktu. Ondan para isteyemezdim.

"Şey aslında param olmaya bilir" o kadar utanmıştım ki yerin dibine girmiştim. Eline cebine atıp 20 tl tutuşturdu elime.

"Geri veririm" deyip aldım. Bir anda tutup beni öptü o kadar şehvetli öpüyordu ki beni karşılık vermeden edemedim. Bir anda ayrıldık. Daha deminin verdiği sersemlikle ikimizde biz ne yaptık havasına girmiştik.

"Seni ararım sonra" deyip yanımdan koşarak ayrıldı.

Saat çok erkendi Dinoyu arayıp bir şeyler yapalım mı diye sordum

"Bilir misin bende sıkıntıdan patladım. Ee nerede buluşuyoruz?" en azından sıkıntılı pazartesi çabuk geçecekti.

"Şuan hastanedeyim. Seni kadıköydeyken ararım olur mu?" hastaneden çıkmış kadıköye giden otobüs arıyordum.

"İskelede beklerim seni hava güzel" yağmur yağıyordu bardaktan boşanırcasına ikimizde severdik böyle havaları.

"Tamam hadi sus" deyip kapadım. İkimizde birbirimizi anlardık dinlerdik. Çözüm yolu bulma tekniğimiz harikadır. Kısa yolculuktan sonra buluştuk.

"Biliyor musun yeni insanlar lazım bize bu arada Tunç beni öptü bence bu şoktan dolayı" diyor verdim. Araya sıkıştırmaya çalıştıysam da sadece öpüşme kelimesine odaklandığına eminim.

"Seni deli. Nasıl oldu?" kulaklarını açmış beni dinliyordu. Ona tek tek olanları anlattım. Ağzı beş karış açık beni dinledi.

"İşin tuhafı ne biliyor musun Ada üniversite son sınıf öğrencinin seninle işi ne olabilir. Senden bin kat daha güzel kızlar vardır eminim. Ama neden sen bence bunu sorgulamalısın." haklıydı konferanstayken gayet güzel manken gibi kızlar vardı. Bence bu çocuk beni kullanacaktı.

ALTIN KÜLLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin