HIRSIZLARINDA KALBİ VARDIR…
Emniyetin güvenlik arabasının içinde kelepçelenmiş bir şekilde oturuyordum. Karşımda bir eli belindeki silahında tetikte bekleyen Çakma tilkiye bakmasam da üzerimdeki delici bakışları hissedebiliyordum. Göz göze geldik, yeşil hareleri bana şüpheyle bakıyordu nedenini anlayamadığım şekilde gerildim. Komiser ağzını açtığında araba durdu. Açılan kapıyla bakışlarımız oraya döndü. Kapıyı açan adam ikimizi delici bakışlarıyla izliyordu. 20lerinde olmalıydı. Gözleri ne mavi ve siyahtı, sanki ikisinin karışımı gibiydi. Bunu en yalın haliyle lacivert diye tanımlayabilirdim sanırım. Kapkara saçlarıyla birlince ortaya çok hoş bir görüntü sunuyordu.
Çakma tilki boğazını temizleyip ayağa kalktı. Boyunun baya uzun olduğunu o an fark ettim. Sanırım arabanın içinde kalkması ona en az 2 günlük bel ağrısı olarak geri dönecekti. Eğer Çakma tilkiye dair bir izlenimim varsa oda kolay kolay korkmayacağıydı. Normalde karşımdaki bir polis bile olsa benimle göz göze gelmeyi isteyecek çok az insan vardı. Kendine emin tavırları belli oluyordu. Bunlara rağmen karşısındaki adamdan tırsıyormuş gibi duruyordu. İnsanları yorumlamada iyiydim ve bu işin içinde kesinlikle başka bir şey olduğuna emindim.
“Sorgulanacak amirim” dedi Tilki. Amirin aramızdaki benzerliği fark etmiş olduğu çok açıktı. Gözleri bir benim bir tilkinin üzerinde duruyordu. İkimizin de çimen yeşili diyebileceğim gözleri ve ateşten bir parçaya benzeyen kızıl saçları vardı. Fakat amirin unuttuğu bir şey vardı ki… insan insana benzerdi, ve karşımdakinin hayvan olmadığına emindim.
“Sorgu odası 7”
Çakma tilki başını sallayıp kolumu sertçe tutup beni çıkardı.
Sözlerimi geri alıyordum, bu adam kesinlikle hayvandı.
Arabadan inince gördüğüm kalabalıkla kaşlarım yay gibi havalandı. Gazeteciler etrafı küp şeker bulmuş karıncalar gibi sarmıştı. Babamın mekanına girermiş gibi rahatça ilerlerken gelen soruları görmezden geliyordum.
“Kendi babanızı öldürdüğünüz doğrumu?”
“Katliam operasyonunda ne gibi bir rol oynadınız?”
“Ormanda istismara uğramış küçük çocuklarla ne gibi bir alakanız var?”
Bu soruyla aniden durup kafamı sorunun geldi yere çevirdim. Kadın benimle göz göze gelince küçük bir irkilme yaşasa da kafasını dik tuttu ve sanki dünyadaki tüm kötülüklerden sorumluymuşum gibi bana baktı.
Komiserin ittirmesiyle kendime gelip yürümeye devam ettim. O kadına gününü gösterirdim de, şimdi sırası değildi. Biz hırsızlık ve yankesicilik yapıyorduk. İnsanları istismar etmiyorduk veya adam öldürmüyorduk. Katliamlar çıkardığımız falanda yoktu.
Emniyete girince kendi kendime yürümeye başladım. Tilki beni çekip diğer yönde yürütmeye başlayınca şaşırdım.
“Yollarımı değiştirdiniz?”
Sorumla Tilki dönüp bana baktı. Sonra sabır dilenip önüne döndü ve beni bir odaya soktu.
7. sorgu odası
Hayat bana oyun oynuyordu
İçeride bir masa, sandalye ve birkaç dosyadan başka bir şey yoktu.
Tilki beni bir sandalyeye oturtup bileklerimi sandalyenin kollarına kelepçeledi.
Elleriyle masaya dayandı ve tek eliyle dosyayı açtı.
“50 den fazla hırsızlık 20 den fazla yankesicilik ihbarı, dolandırıcılık ve-“
“Bizi yankesicilikle suçlayan her kimse yalan söylüyor Çakma- pardon komiserim,” dedim hızla “ben birinden bir şey çalarsam o bunu fark edemez”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRSIZ
Ficção AdolescenteHayat herkeze toz pembe rüyalar vermez O rüyaları karartan, yine insanlardır